​YIL KAPANIRKEN TAHSİL EDİLEMEYEN ALACAKLARIN VERGİSEL DURUMU

Bora YARGIÇ 24 Kas 2023

Bora YARGIÇ
Tüm Yazıları
Yıl sonunda tahsil edilemeyen ve tahsilat belirsizliği bulunan gerek yurt içi gerekse yurt dışı Alacakların ne olacağı ve hangi şartlarda Vergi Usul Kanununda belirlenen Değersiz bir Alacak olup olmayacağına bir göz atalım.

Yıl kapanırken dönem sonu işlemleri ve değerlemesi firmaların önemle üzerinde durması gereken konulardan biridir.

Yıl sonunda tahsil edilemeyen ve tahsilat belirsizliği bulunan gerek yurt içi gerekse yurt dışı Alacakların ne olacağı ve hangi şartlarda Vergi Usul Kanununda belirlenen Değersiz bir Alacak olup olmayacağına bir göz atalım.

Vergi Usul Kanunu'nun 322'inci maddesinde "Kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacaklar değersiz alacaktır. Değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve mukayyet kıymetleri ile zarara geçirilerek yok edilirler. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz alacakları, gider kaydedilmek suretiyle yok edilirler." hükmü yer almaktadır.

Kanun hükmünden de anlaşılacağı gibi bir alacağın değersiz alacak sayılabilmesi için ya tahsilinin imkansız olduğuna dair bir yargı kararı ya da kanaat verici bir belge olmalıdır. 

Vergi Usul Kanunu’nun 322’inci maddesinde kanaat verici vesika konusunda yeterli açıklama yapılmamış olmakla birlikte alacağın tahsil imkanının ortadan kalktığını ispat eden her türlü delil kanaat verici vesika olarak dikkate alınmalıdır. Kanaat verici vesikalara örnek olarak aşağıdaki belgeler sayılabilir:

• Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü veya Medeni Kanununun 31 ve izleyen maddelerine göre mahkemelerce borçlu hakkında verilen gaiplik kararı ve mirasçıların da mirası reddettiklerine dair sulh hukuk mahkemelerince verilmiş bulunan mirası red kararı,

• Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler,

• Borçlu aleyhine alacaklı tarafından açılan davayı borçlunun kazandığına dair mahkeme kararı,

• Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması,

• Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını ve yasal süresi içerisinde yenileme talebinde de bulunulmadığını gösteren icra memurluğu yazısı,

• Borçlunun dolandırıcılıktan mahkum olması ve herhangi bir mal varlığı bulunmadığını belgeleyen resmi evrak ve diğerleri,

• Borçlunun ölümü ve mirasçılarının bulunmadığını kanıtlayan resmi soruşturma belgesi,

• Ticaret mahkemesinin borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tutulmuş bulunan iflas kararına ilişkin belgeler,

• Borçlunun kesin olarak yurt dışına çıktığını ve haczi kabil malı olmadığını gösteren belgeler,

• Borçlunun, alacaklı tarafından açılan davayı kazandığına dair, mahkeme kararı,

• Borçlunun gaipliğine ilişkin mahkeme kararı ve buna bağlı olarak herhangi bir mal varlığının bulunmadığına dair resmi makam belgesi,

• Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması,

• Borçlu hakkında verilen gaiplik kararı,

• Borçlunun ölümü ve mirasçılar adına Sulh Mahkemelerince verilmiş bulunan mirası ret kararı,

• Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar, 

1.Sulh Anlaşması:

Özel hukukta sulh anlaşması herhangi bir şekil şartına bağlanmamıştır. Ancak söz konusu işlemde muvazaa olmadığının, işlemin ticari gereklerle yapılmış olduğunun tevsik edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla sulh protokolü yapılırken aşağıdaki prosedürlere uyulması ve belgelerin temin edilmesi yerinde olacaktır: 

- Sulh işleminin yazılı olarak yapılması, 

- Yönetim Kurulu’nun konu ile ilgili karar almış olması,

- Söz konusu işlemin yapıldığı şirket ile dolaylı ya da dolaysız şirket ilişkisi bulunmadığını kanıtlayıcı belgeler,

- Ticari olarak şirketin bu işlemden zarar etmediğini kanıtlayıcı belgeler (üçüncü kişiye satış faturası, maliyet ile leasing müşterisi ve üçüncü kişiye satış bedeli toplamının karşılaştırılması vb.)

Alacaklı ve borçlunun anlaşmak suretiyle borcu kaldırmaları halinde ve bu durumu tespit eden bir sulh anlaşması düzenledikleri durumda ise sulh anlaşmasının kanaat verici vesika sayılıp sayılmayacağı hususunda tam bir görüş birliği olmadığı ortaya çıkmaktadır.

Konuya ilişkin olarak yayımlanan, 284 seri no.lu VUK Genel Tebliği, 17.08.1999 ve 12.09.1999 tarihlerinde Marmara Bölgesinde meydana gelen depremler nedeniyle VUK’a eklenen Geçici 24’üncü maddeyi açıklamaktadır. 

Söz konusu madde ve bu maddeyi açıklayan tebliğ ile yalnızca bu olaya münhasır olmak üzere, birtakım şartlar hafifleştirilmiştir. Bununla beraber, söz konusu tebliğde, kanaat verici vesika kavramı da genişletilmiştir.

Geçici 24’üncü madde uyarınca alacaklı ve borçlunun her türlü muvazaadan ari olarak sulh olmaları ve bu anlaşmayı noterde düzenlemeleri halinde, bu belge alacağın değersiz hale geldiğine ilişkin kanaat verici belge olarak kabul edilecektir.

Tebliğin 1.2.1 no.lu kısmında sulh belgesinin kanaat verici belge olarak kabul edileceği açıklanmıştır. Ancak tebliğde de açıkça belirtildiği üzere, kanaat verici vesika kavramı 17.08.1999 ve 12.09.1999 tarihlerinde Marmara Bölgesinde meydana gelen depremler sırasında bu bölgede faaliyet gösteren kişilerle iktisadi ve ticari ilişkide bulunan mükelleflere münhasıran genişletilmiştir. 

Burada dikkatimizi çekecek hususun; 4503 sayılı Kanunla 213 sayılı Vergi Usul Kanununa eklenen geçici 24'üncü madde hükmü ve bu maddeye istinaden yayımlanan 284 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yapılan düzenleme mahkeme kararı ile sulh şartının istisnasını teşkil etmekte olduğudur.

Nitekim 2012 yılında Sulh Anlaşmasına istinaden İstanbul Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilen bir özelge’de;

Söz konusu yılda verilecek uluslararası nakliye hizmetleri karşılığında bir kuruma navlun avansı (iş avansı) olarak peşin ödeme yapıldığı, anılan kurumun hizmet taahhüdünü yerine getirmediği ve 2011 yılında faaliyetini durdurduğu, tahsil imkânı kalmayan alacağınızın navlun avansından kaynaklanmış olması sebebiyle sulh yoluyla feragat etmekte tereddüt yaşandığı belirtilerek, Vergi Usul Kanunu'nun vazgeçilen alacaklarla ilgili 324'üncü maddesi hükmünden yararlanıp yararlanılamayacağı hususu İdare’ye sorulmuş olup, 

Konuya ilişkin olarak verilen özelge’de; hizmet taahhüdü karşılığı olarak navlun avansı ödemesinde bulunulan şirketin, taahhüdünü yerine getirmemesi ve 2011 yılında faaliyeti durdurması nedeniyle tahsil imkânı kalmadığını belirtilen alacağınız için sulh yoluyla feragat edilerek yukarıda açıklaması yapılan madde hükümlerini yerine getirdiğiniz takdirde Vergi Usul Kanununun 322 veya 323’üncü maddelerine göre hareket edilmesinin mümkün bulunmakta olduğu belirtilmektedir.

Tüm bu değerlendirmeler ışığında; Alacaklı ve borçlunun anlaşmak suretiyle borcu kaldırmaları halinde, bu durumu tespit eden bir sulh anlaşması düzenledikleri durumda alacaklının borçluyu ibra etmesi ve borcundan vazgeçmesi ve ilgili madde hükümlerinin yerine getirilmesi durumunda Vergi Usul Kanunu’nun 322. maddesine istinaden Değersiz Alacak olarak kurum kazancından indirim konusu yapılabilmesinin mümkün olduğunu, buna ilave olarak olası bir vergi incelemesinde, inceleme elemanını ikna edecek, işlemde muvazaa olmadığına dair kanaat getirtecek her türlü belgelemenin de hazır bulundurulması gerektiğini hatırlatmakta fayda görüyorum.