TÜRK DIŞİŞLERİ TARİHİ YÜKÜ VE SORUMLULUĞU

Faruk AKTAŞ 31 Oca 2024

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
İsrail'in Gazze'ye yönelik kural tanımaz, insanlık dışı saldırıları devam ederken Ortadoğu'da her gün bir başka yerde meydana gelen gerilimler, saldırılar, bombalamalar savaşın çevre ülkelere hatta Ortadoğu'ya yayılıp yayılmayacağı ve ötesi bunun 3. Dünya savaşına yol açıp açmayacağı tartışmalarına konu oluyor.

Bu tartışmaların artmasına neden olan son olay, İran destekli milis grupların Ürdün-Suriye sınırındaki bir ABD üssüne yönelik saldırısında 3 ABD askerinin hayatını kaybetmesi oldu.

Tahran yönetimi, saldırıyla herhangi bir ilgilerinin olmadığını açıklasa da Washington, olaydan İran’ı sorumlu tuttu.

Başta ABD Başkanı Joe Biden olmak üzere Washington’dan yapılan tüm açıklamalarda, “ABD’nin kendi belirlediği yer ve zamanda gerekli karşılığı” vereceği belirtilse de “İran ile karşı karşıya gelmek istemiyoruz. İran ile herhangi bir şekilde savaş istemiyoruz” ifadeleri dikkat çekici.

Bu ifadelere bakılarak ya, “ABD İran’dan korkuyor” ya da “ABD savaşın bölgeye yayılmasından endişe duyduğu için ihtiyatlı davranıyor” kanılarına varılabilir.

Ancak ikisi de değil.

ABD ne İran’dan korkuyor ne de savaşın yayılmasından endişe duyuyor.

Aksine ABD adım adım savaşı Ortadoğu’ya, Kafkaslara ve Avrupa’ya yaymaya çalışıyor.

Ve de bunu İran ile birlikte danışıklı dövüş şeklinde yapıyor.

Yani ABD, tüm bu bölgelerin her birinde, ayrı ayrı noktalarda çıkardığı yangınların genişleyerek büyümesini ve bu bölgelerin tümünün bir ateş çemberine dönüşmesini istiyor ve bunu sağlamaya çalışıyor.

Bunu belirli bir plan dâhilinde ve kontrollü olarak yapmaya çalışıyor.

Ve de yangının Ortadoğu’daki ayağını da İran ile birlikte götürüyor, yürütüyor.

Açmaya çalışalım…

Hamas’ın 7 Ekim saldırılarının ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları insanlık tarihinin yakın dönemde eşine rastlamadığı bir soykırıma dönüşmüş durumda ancak Tahran’dan sözlü esip gürlemeler dışında tık yok.

İran, Filistin’den Ürdün’e, Ürdün’den Suriye’ye, Suriye’den Irak’a, Irak’tan Yemen’e kendisine bağlı tüm Şii milis grupları üzerinden bölgenin her tarafında küçük füze ve drone saldırıları gibi saldırılarla yangını sıcak tutmaya çalışıyor ancak ne kendisi ne de bu grupların hiçbiri ne İsrail’e ne de ABD’ye karşı topyekûn bir savaşa giriyor.

Aynı şekilde ABD ve İsrail de benzer saldırılarla yanıt vermekle yetiniyor.

Dikkat edilecek olursa tüm bu saldırılardan ve yangın sarmalından en ağır yarayı Sünni İslamcı gruplar ve Sünni Müslüman kitleler görüyor.

Dahası bugüne dek Ortadoğu ile adı pek anılmayan ve ABD’den sonra İsrail’e en büyük desteği sunan ve son dönemde Sünni Müslümanlara yönelik hasmane yaklaşımlarını zirveye taşıyan Hindistan ile İran arasında çok yakın iş birliği ve ortaklık anlaşmaları yapılıyor.

İran’ın, Hindistan’ın kanlı bıçaklı olduğu Pakistan’ı da bu ateş çemberinin içine çekme çabalarına da ayrıca dikkat çekmek gerekiyor.

Belirttiğimiz gibi Ortadoğu’da ve İslam coğrafyası üzerinde bir Sünni Müslüman kıyımı planı uygulanıyor ve bütün emareler İran’ın bu planın tam göbeğinde olduğunu gösteriyor.

AVRUPA’NIN RUSYA İLE BÜYÜK SAVAŞA HAZIRLANMASI…

Gelelim konunun Kafkasya ve Avrupa ayağına…

Tüm barış çabalarına rağmen, bir yandan Ermenistan’ın Azerbeycan’a yönelik kışkırtıcı girişimleriyle bölgedeki gerilimin devam etmesi sürdürülürken, diğer yandan iki yılını geride bırakmaya yaklaşan Rusya-Ukrayna savaşı da devam ediyor.

Bakü ve Erivan arasında kalıcı bir barışın sağlanmasına engel olmaya çalışan Washington, Kiev’in barış masasına gelmemesi için, yani bölgedeki yangının devam etmesi için her türlü çabayı göstermeye devam ediyor.

Ve tüm bunlar olurken, başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa hızla Rusya ile büyük bir savaşa hazırlanıyor.

Avrupa’yı bu büyük savaşa iten, yönlendiren ve hazırlayan da ABD.

Biden yönetimi ve onu destekleyen derin ABD, Ortadoğu’dan Kafkasya’ya, Kafkasya’dan Avrupa’ya ve oradan Balkanlara uzanan geniş bir çemberde büyük bir savaşın planlarını hayata geçiriyor.

Bunun 3. Dünya savaşına dönüşmesi içten bile değil.

Bu çabaların önümüzdeki Kasım ayında yapılacak ABD seçimlerine kadar süreceği aşikâr.

Hatta iç kamuoyunda büyük sıkıntı yaşayan Biden yönetiminin seçimleri kaybetmemek için bu yangını erkenden harlandırması da olası.

Hasılı kelam Türkiye, güneyinden doğusuna, doğusundan kuzeyine, oradan da batısına doğru uzanan ve dört bir yanını saran bir yangın çemberinin ortasında.

Türk dışişleri, öncelikle Türkiye’yi bu yangın çemberinden sağ salim çıkarmak ardından elinden geldiğince bu yangınların büyümesini önlemeye ve de gücü yettiği oranda bunları söndürmeye çalışmak gibi ağır, tarihi bir yük ve sorumlulukla karşı karşıya.

Hakan Fidan yönetimindeki kadroların bu deneyim ve iradeye sahip olduğuna kuşkum yok.

Dilerim hem ülkemiz, hem bölgemiz hem de tüm insanlığın geleceği için bunda muvaffak olurlar.