TÜREV PİYASALAR VE FORWARD İŞLEMİ

Bora YARGIÇ 20 Ağu 2024

Bora YARGIÇ
Tüm Yazıları
İleriye dönük olası risklerin minimize edilmesi amacıyla, türev işlemleri olarak adlandırılan futures, forward ve hedging işlemlerinin kullanılması söz konusu olabilmektedir.

 Bu konudaki temel hedeflerden biri, üretilen mamuller ile ilgili alış ve satış fiyatlarındaki döviz kurlarındaki dalgalanmaların ve üretime gereken hammadde alımı ile ilgili günlük fiyat değişikliklerinin oluşturacağı riski azaltmaktır. Diğer bir deyişle, kurlardaki olası değişiklikler ve alım fiyatları açısından geleceğe yönelik olarak firmaların kendi riskini doğal olarak alım günündeki duruma göre sabitlemek ve olası zararlardan korunmak istemeleridir. Spekülatif amaç taşımayan ve tamamen faaliyet alanı içinde kalan ve üretimin düzenli bir şekilde yapılabilmesi için gerekli olan hammadde alımları ile direk ilişkili olan hedging gibi türevsel işlemler bu aşamada gündeme gelebilmektedir. Forward sözleşmeleri çoğunlukla, gelecekteki bir tarihte, belli bir para birimi karşılığında, belirlenen kur üzerinden başka bir para biriminin satın alınması veya satılması ile ilgili olarak yapılmaktadır. Bu yazımda Forward işlemleri ve konun detaylarına bir göz atalım.

FORWARD İŞLEMİ

Forward işlemleri; içerdiği tanıma da baktığımızda 2 temel özelliği bulunuyor. Bunlarda birincisi; vadeli bir işlem olması, ikincisi ise bir sözleşmeye bağlı olması ve sözleşme hükümlerince bir işlem meydana getirmesi. En temel türev ürünlerinden biri olan forward işleminde; forward sözleşmesi, sahibini gelecekte belli bir tarihte sözleşmede belirlenen fiyattan belirli miktarda bir varlığı (döviz, faiz veya mal) alma ya da satma yükümlülüğü altında bırakan bir sözleşmedir. Forward sözleşmelerine her türlü tarımsal veya metalürjik ürünler konu olabilir. Sözleşmeye konu olacak ürünlerin nitelikleri, miktarı, teslim zamanı ve yeri üzerinde herhangi bir sınırlama yoktur. Vade ise spot vadeden itibaren istenilen uzunlukta olabilir. Forward sözleşmelerinde belirli bir şekil şartı olmayıp, sözleşmeler tarafların iradeleri doğrultusunda serbestçe düzenlenebilmektedir. İşlemin alıcısı, vade tarihinde, sözleşmede belirtilen fiyattan satın almayı taahhüt ederken; satıcı, vadede, aynı miktardaki varlığı, aynı fiyattan satmayı taahhüt etmektedir. Böylece, alıcı forward sözleşme yapmak suretiyle, ileride satın alacağı bir malın fiyatını, döviz kurunu ve borçlanma faiz oranını sabitleyerek, söz konusu fiyat, kur ve faiz oranlarındaki dalgalanmaların yaratabileceği risklerden korunmuş olmaktadır. Tanım gereği forward sözleşmelerini menkul kıymet olarak değil, gelecekteki bir işlem için düzenlenmiş, iki taraf arasında yapılan ticaret anlaşması olarak değerlendirmek daha uygun olacaktır. Forward sözleşmesi yapılırken alıcı, sözleşmeye konu varlığın fiyatında gelecekte yükselme olacağını beklerken, satıcı, fiyatların düşeceği varsayımı ile hareket etmekte ve fiyatı sabitlemek suretiyle olası riskleri bertaraf etmeye çalışmaktadır. Diğer bir deyişle, taraflar arasında risk değişimi söz konusu olmaktadır. Forward sözleşmesine tamamen yukarıda sözü edilen riskten korunmak amacıyla girilmesi durumunda, bu işlem hedging olarak ifade edilmektedir. Forward sözleşmeleri, organize bir piyasa olmadan işleyen ve bu nedenle tezgah üstü olarak adlandırılan piyasalarda alınıp satılan sözleşmelerdir. Yukarıda da değinildiği üzere, bu sözleşmeler, büyük ölçüde üreticiler ve kullanıcılar tarafından mal fiyatlarındaki aşırı değişme riskini azaltmak ya da ortadan kaldırmak amacıyla kullanılmaktadır. Özellikle tarımsal ürünlerde, mevsimsel hareketlerden kaynaklanan fiyat dalgalanmalarından etkilenmemek amacıyla yapılan forward sözleşmeleri dünyada bir hayli yaygındır. Forward sözleşmeleri genellikle fiziksel teslimle son bulur. Ancak, sözleşme tarafları isterlerse, sözleşmede belirtilen fiyat ile varlığın sözleşme tarihindeki piyasa fiyatı arasındaki fark kadar ödeme ya da tahsilat yapmak suretiyle de sözleşmeyi sona erdirebilirler. Diğer yandan, faaliyet dönemi içerisinde bazı alış ve satış sözleşmeleri fiziksel mal teslimleri ile (ithalat) sonuçlanmayıp karşıt sözleşmelerle değişen fiyatlara karşı firmanın menfaatine çakıştıracak şekilde sözleşme kar ve zararı ile kapatılması söz konusu olabilmektedir. Böylece, bazı sözleşmelerin vade sonunda kar ile sonuçlanması sonucu firmanıza para transferi söz konusu olabileceği gibi olası bir sözleşme zararında ise karşı firmaya zarar tutarını transfer etmeniz gerekebilecektir. Bu sayede normal ticari risklerden ayrı olarak doğabilecek ve çoğu zaman yerli piyasanın dışında gelişen fiyat dalgalanmalarının yaratacağı riskler kısmen yok edilmiş olabilecektir. Bu aşamada, anılan işlemlerin 'spekülasyon' olarak adlandırılan dalgalanmalardan kazanç elde etme amacı taşımaması, sadece fiyat dalgalanmalarının getireceği risklerden korunma olarak tanımlanabilecek 'hedging' amaçlı olması gerektiği düşüncesindeyim.

Kurumlar Vergisi Açısından Forward İşlemleri

Öncelikle, forward işlemlerinde tarafların olası taleplerini savunabilmeleri için sözleşmenin zorunluluk arz ettiği düşüncesindeyim. Uygulamada da bu tür işlemlerin üzerinde anlaşılan koşulları belirtilen yazılı bir belge olmadan gerçekleştirilmediği görülmektedir. Sözleşme olmadan bu tür işlemlere girildiğini iddia etmek gerçeklikten uzak olarak yorumlanmaktadır. İmzalanan sözleşmelerin ise ne şekilde değerlendirileceğine bakalım; Gelir Vergisi Kanunu’nda menkul kıymetin açık bir tanımı yapılmamış, ancak 75’inci maddede “Sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısıyla elde ettiği kar payı, faiz, kira vb. iratlar menkul sermaye iradıdır.” denilerek dolaylı yoldan menkul sermaye iradının kaynağı olan menkul kıymetler tanımlanmıştır. Bu hüküm dışında, menkul kıymetlerin vergi kanunlarımızda bir tanımı bulunmamaktadır. 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 2794 sayılı Kanun’la değiştirilen 3’üncü maddesi b bendine göre, sermaye piyasası araçları; menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçları olarak ikiye ayrılmıştır. Aynı maddede menkul kıymetler; ortaklık ve alacaklık hakkı sağlayan, yatırım aracı olarak kullanılan, dönemsel gelir getiren misli nitelikteki, seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartları Sermaye Piyasası Kurulu’nca belirlenen kıymetli evrak olarak tanımlanmıştır. Kanunlarımızda vadeli işlem sözleşmelerinin menkul kıymet olup olmadığı hususunda açık bir hüküm yer almadığından dolayı, çeşitli yazarlar bu konuda çeşitli görüşler ileri sürmektedirler. Bu görüşlerin çoğu, vadeli işlem sözleşmelerinin menkul kıymet sayılabileceği, vadeli işlem sözleşmelerinin yeni bir menkul kıymet türü oluşturabileceğini yönünde iken; bazı yazarlar, vadeli işlem sözleşmelerinin yapı itibariyle, SPK’da tanımı yapılmış olan menkul kıymetlere büyük benzerlikler gösterdiğini, menkul kıymet sayılmasa bile aynı kanunda sayılmış olan “diğer sermaye piyasası araçları” arasında sayılabileceğini belirtmektedirler. Forward sözleşmeleri, organize borsalarda işlem görmeyen, üçüncü şahıslara devredilmeleri mümkün olmadığından ikinci el piyasaları bulunmayan ve Borçlar Kanunu'nun 19 maddesi uyarınca bir sözleşmenin konusunun, kanunun gösterdiği sınırlar içerisinde serbestçe tayin olunabileceği hükmüne dayanılarak düzenlenen, iki taraflı ticari sözleşmeler niteliğinde olduklarından menkul kıymet olarak değerlendirilmelerinin mümkün olmadığı görüşü hakimdir. Bu nedenle, anılan sözleşmelerden sağlanan kazançlar, işlemlerin devamlılık arz etmesi durumunda menkul sermaye iradı olarak değil ticari kazanç olarak sayılmalıdır. Bu çerçevede, forward sözleşmesi sonucu doğacak kar Kurumlar Vergisine tabi olurken, muhtemel bir zararın da indirilebilir nitelikte olması gerekmektedir. Ayrıca, sair giderlerin ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilebilmesi için katlanılan gider olarak indirilmesinin de mümkün olabileceğini belirtmekte fayda görüyorum.

Kambiyo Mevzuatı Açısından Forward İşlemleri

Bilindiği üzere, Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar'ın 'Dövize İlişkin İşlemler' başlığını taşıyan 6 maddesinde, bankalar ve kıymetli maden aracı kuruluşlarının vadeli döviz alım satımını yapabileceği hüküm altına alınmıştır. Buradaki açıklamalar döviz pozisyonu ile ilgili olarak yapılmıştır. Öte yandan, anılan Karara ilişkin I-M sayılı Genelgenin değişik 7 maddesinde de aynı hüküm yer almaktadır. Buradan hareketle kanun koyucunun vadeli döviz alım satımında vade ve limit sınırlamalarını ortadan kaldırarak vadeli işlemlere cevaz verdiğini görmekteyiz. Ancak bu yaklaşımın tüm vadeli işlemleri kapsayıp kapsamadığına ilişkin olarak yapılmış bir belirleme bulunmamaktadır. Vadeli mal alım satım işlemlerinin globalleşen dünya piyasalarındaki rekabete uyum sağlanabilmesi için Türkiye’deki tüm şirketler tarafından yapılabiliyor olması gerekir. Her ne kadar buna ilişkin olarak Kambiyo Mevzuatında bir düzenleme bulunmasa da, söz konusu durumun kambiyo mevzuatına aykırılık teşkil etmemesi gerektiği kanaatindeyiz.