MODERN PARA TEORİSİ (MPT)- I

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
Türkiye'de benim Nebatieconomics dediğim, Sayın Nebati'nin heterodoks olarak lanse ettiği özünde seçim kazanmaya odaklı bir popülist strateji olan Türkiye Ekonomi Modeli'nin uygulanmaya başlaması ile birlikte sosyal medyada da bazı akademisyen arkadaşlarımız bizim geleneksel bakış açımıza göre anlaşılmaz bazı ifadeler ve önermeler savunmaya başladılar.

 Bu durum geçen üç sene içinde yoğunlaştı. Bugün de uygulanan politikaya bu görüşteki arkadaşlar sıkı muhalefet etmekteler. “Hocam siz de muhalefet etmiyor musunuz?” Hayır, ben uygulanan para programının mevcut sistem içinde ve mevcut araçlarla ehven-i şer olduğunu, ama politikanın maliye ayağının ve uzun dönemli kalkınma planının eksik olduğunu savunuyorum. Ayrıca işin idari ayağının pek liyakate uygun olmadığını (aman yanlış anlaşılmasın, ehliyete değil liyakate uygun olmadığını) savunuyorum. Bu görüşteki Hocalarımız ismini vermeden 40 yıllık bir mazisi olan Modern Para Teorisini savunmaktadırlar. Bugün bu teoriyi temelleriyle anlatmaya çalışacağım.   

MPT NEDİR?

Modern Parasal Teori (Modern Monetary Theory) veya Modern Para Teorisi (Modern Money Theory), parayı bir kamu malı ve Merkez Bankası’nı da bir kamu tekeli olarak tanımlayan ve işsizliği bir para tekelcisinin vergi ödemek ve tasarruf arzularını tatmin etmek için gereken finansal varlıkların arzını aşırı derecede kısıtladığının kanıtı olduğunu varsayan heterodoks bir makro iktisadi teoridir. Yani parasal sıkılaşma işsizlik yaratır demektedir. MPT'ne göre hükümetlerin faiz ödemek için maliye politikasını kullanarak yeni para yaratabileceklerinden dolayı borç biriktirme konusunda endişelenmelerine gerek yoktur. MPT’ne göre, ekonomi tam istihdama ulaştığında birincil risk, harcamalar üzerindeki tek kısıtlama görevi gören enflasyondur. Bunun haricinde makro iktisadi politikanın esas yoğunlaşması gerekenin tam istihdam hedefi olduğunu söyler. MPT ayrıca, özel sektörün harcama kapasitesini azaltmak için herkese uygulanan vergilerin artırılması yoluyla enflasyonun çözülebileceğini savunur. Dolayısıyla anti enflasyonist programın temeli MPT’ne göre sıkı maliye politikası olmalıdır. 

MPT tartışmalı bir bakış açısı içerir ve teorik bütünlüğü, savunucularının politika tavsiyelerinin sonuçları ve aslında ortodoks makro iktisattan ne ölçüde farklı olduğu hakkında diyaloglarla aktif olarak tartışılmaktadır. MPT, makroekonomik teorinin ana akım anlayışına karşıdır ve birçok ana akım iktisatçı tarafından ağır bir şekilde eleştirilmiştir. Bu eleştirileri ve karşı argümanları sonraki yazılarda ele alalım. Bugün MPT nedir, ne söylemektedir, bu konulara ağırlık vereceğim. 

MPT’NİN TEMEL İLKELERİ NELERDİR?

MPT'nin ana ilkeleri, kendi fiat yani kâğıt, parasını çıkaran bir hükümetin:

a) Kamunun harcamalarından önce vergi veya borç ihracı şeklinde para toplamaya gerek kalmadan mallar, hizmetler ve finansal varlıklar için ödeme yapabileceği; 

b) Kendi para birimindeki borçlarda temerrüde düşmeye zorlanılamayacağı;

c) Para yaratımının ve kamu harcamalarının tam istihdam yoksa enflasyona sebep olmayacağı ve genişlemeci politikalarının enflasyona ancak ve ancak tam istihdam durumunda yol açacağı;

d) İsteğe bağlı vergi değişikliklerine güvenmek yerine talep kaynaklı enflasyonu kontrol etmek için otomatik stabilizatörlerin güçlendirilmesini, yani müterakki kurumlar vergisi ve servet vergisi ihdasını, 

e) Tahvilleri bir fonlama aracı olmaktan ziyade para politikası aracı olarak ihraç ettiğini

Söylemektedir. İlk dört MPT ilkesi, ana akım iktisadın para yaratma ve enflasyonun nasıl çalıştığına dair anlayışıyla çelişmez. Ancak MPT’ni savunan iktisatçılar, bütçe açıklarının faiz oranları üzerindeki etkisine ilişkin beşinci ilke konusunda ana akım iktisatla aynı fikirde değildirler.

MPT’NİN TEORİK YAKLAŞIMI

Biraz MPT’nin teorik yaklaşımını açalım. Egemen finansal sistemlerde bankalar para yaratabilir, ancak bu "yatay - horizontal"  işlemler net finansal varlıkları artırmaz çünkü varlıklar yükümlülüklerle dengelenir. MPT savunucusu iktisatçılara göre, "Hükümetin bilançosu, varlık tarafında herhangi bir yerli parasal aracı içermemektedir; dolayısıyla Hükümet’in sahip olduğu bir parası yoktur. Hükümet tarafından ihraç edilen tüm parasal araçlar borç tarafındadır ve harcama, vergilendirme veya tahvil arzı ile yaratılıp yok edilmektedir." MPT'nde "dikey para" hükümet harcamaları yoluyla dolaşıma girer. Vergilendirme ve yasal ödeme aracı, borcun silinmesine ve itibari paranın para birimi olarak kurulmasına, ona özel bir vergi yükümlülüğü şeklinde talep yaratarak değer kazandırılmasına olanak sağlar. Ayrıca para cezaları, ücretler ve lisanslar da para birimine talep yaratır. Bu para birimi yerel hükümet tarafından veya kabul edilen yabancı bir para birimi kullanılarak çıkarılabilir. Özel güven ve para biriminin kabulü ile uyumlu olarak devam eden bir vergi yükümlülüğü, para biriminin değerinin temelini oluşturur. Hükümet istediği zaman kendi para birimini çıkarabildiği için MPT, kamu harcamalarına (hükümetin bütçe açığı veya bütçe fazlası vermesine bağlı olarak) göre vergilendirme düzeyinin gerçekte enflasyonu ve işsizliği düzenleyen bir politika aracı olduğunu ve hükümetin kendi faaliyetlerini finanse etme aracı olmadığını savunur. Görüldüğü üzere MPT'nin teorik yaklaşımı tipik olarak ana akım veya Ortodoks iktisadın önerdiği hükümetin her zaman ve her yerde kemer sıkma gerekliliğini tersine çevirmektedir. Dolayısıyla ana akım para teorisi ile MPT’nin para politikasının politika sonuçlarına dair söyledikleri da aynı şekilde taban tabana birbirine zıttır. 

Burada farklı bir terminoloji ile karşılaşmaktayız: dikey ve yatay işlemler. İsterseniz bunları açıklayalım.

DİKEY İŞLEMLER NEDİR?

MPT, kamu sektörü ile özel sektör arasındaki işlemi "dikey (vertical) işlem" olarak tanımlar. Devlet sektörü hazine ve merkez bankasını içermektedir. Özel sektör, yerli ve yabancı özel bireyleri ve firmaları (özel bankacılık sistemi dahil) ve para biriminin yabancı alıcılarını ve satıcılarını içerir. Dikey işlemleri örneklendirelim:

Egemen bir hükümetin genellikle ülkenin merkez bankasında bir işletme hesabı vardır. Bu hesaptan hükümet vergi ve diğer girdileri harcayabilir ve alabilir. Her ticari bankanın aynı zamanda merkez bankasında bir hesabı vardır ve bu hesap aracılığıyla rezervlerini (yani bankalar arası işlemlerin takas ve mutabakatına yönelik parayı) yönetir.

Bir hükümet para harcadığında (örneğin bir yol veya inşaat ihalesi açtığı veya yeni kadrolara alım yaptığı durumda), hazinesi merkez bankası nezdindeki işletme hesabını kredilendirir ve bu parayı özel banka hesaplarına yatırır. Bu para ticari banka sektöründeki toplam mevduatı artırır. Vergilendirme ise tam tersi şekilde işler: vergi mükellefleri hükümete ödeme yapmak için banka hesaplarından para çeker; dolayısıyla ticari bankacılık sektöründeki mevduatlar düşer. Yani MPT derki; bir hükümet harcama yaparken kendi finansmanı için gerekli olan parayı da yaratır. Nihayetinde hükümetin borçlanma ve iç borç gibi bir derdi olamaz. Açık verirse bunu Merkez Bankası kanalıyla finanse eder. Ekonomi tam istihdamda değilse, bu durum, enflasyon da yaratmaz.   

YATAY İŞLEM NEDİR?

MPT’ni savunan iktisatçılar, bankaların kredi vermesi yoluyla geniş para arzının genişletilmesi de dahil olmak üzere, özel sektör içindeki her türlü işlemi "yatay" işlemler olarak tanımlar.

MPT’ni savunan iktisatçılar, bir bankanın elindeki mevduatlar ve sermaye gereksinimi nedeniyle borç verme konusunda tamamen kısıtlandığı para çarpanı kavramını yanıltıcı olarak görür. (Bu para çarpanı hem ders kitabı modellerinde hem de uluslararası Merkez Bankası ve Bankacılık muhasebesi kriterlerinde temel kavramlardan biridir, DMD.)  Bankalararası piyasadan (veya merkez bankasından) borçlanmanın maliyeti, borç verme konusunda pratik bir sınırlama olmaktan ziyade, özel bankanın rezerv veya sermaye gereksinimlerinin üzerinde borç vermesi durumunda karlılık hususunu temsil eder. İstihdam üzerindeki etkiler, bir para tekelcisinin vergi ödemek ve tasarruf arzularını tatmin etmek için gereken finansal varlıkların arzını aşırı derecede kısıtladığının kanıtı olarak kullanılır.

MPT'ne göre, banka kredisi para tabanının bir kaldıracı olarak görülmeli ve bir ekonominin elinde bulunan net finansal varlıkları arttırıcı bir araç olarak görülmemelidir: yalnızca hükümet veya merkez bankası herhangi bir kısıtlama olmaksızın nakit para ihraç edebilir.  

Yani MPT teorisyenleri bizim derslerde öğrettiğimiz para arzı teorisinden farklı bir bakış açısı içine giriyorlar. Para arzı ders kitabı metinleri, Merkez Bankası ve Bankacılık muhasebesinde basılı kâğıt para ve her çeşit mevduattan oluşur. MPT ise para arzını kredilerle tanımlamaktadır. Yani karşımızda Keynesgil temalara dayanan, çok çeşitli Post Keynesgil argümanı da içeren bir kredi-para modeli durmaktadır. Bu durum paranın büyük kısmının yatay olduğunu ve bunun da ekonomiye içsel olduğunu söylemektedir. 

Pekiyi bu teorinin açmazları var mıdır? Enflasyonu ve işsizliği nasıl tanımlar? Açık ekonomiye dair getirdikleri bir argüman var mıdır? Bu teoriyi kimler ve nasıl eleştirmektedir? Bu da Cumartesiye kalsın…