MERKEZ BANKASI'NDA DEĞİŞİM VE YENİ YÖNETİM

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
Üç yazı boyunca güncel siyasetten çıkalım ve küreselleşmenin insanların din algısı üzerinde yarattığı iktisadi ve sosyolojik etkileri anlatalım dedim, memlekette yine fırtınalar koptu. Âl-i Osman ülkesinde hiçbir zaman heyecan ve aksiyon bitmez. Bu minvalde Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan görevden affını talep etti, Sayın Cumhurbaşkanı da bunu tasdik edip yerine yardımcısı Fatih Karahan'ı atadı. Gaye Erkan'a bundan sonraki hayatında huzur ve sağlık, Sayın Fatih Karahan'a da yeni görevinde başarılar dilerim. Merkez Bankası'nın başarısının bütün milletin selâmeti için çok önemli olduğundan bütün okuyucularımın da bu temennilerime katıldığını düşünüyorum.

Bu yazıda Gaye Erkan’ın istifasını getiren süreci kısaca anlatıp buradan edinilmesi gereken derslere atıf yapacağım. Sonra Perşembe günü yapılan çiçeği burnunda Merkez Bankası Başkanı ve yardımcılarının basın toplantısından bahsedeceğim. Bu toplantıya dair izlenimlerimi paylaşacağım. Bu yazıdan sonra, özellikle akademik camia ve sosyal medyada isminden söz edilmeden bahsedilen Modern Para Teorisi’ni anlatmak istiyorum. Her kafadan ses çıktığı için istedim ki okurlarım ne nedir, tam olarak öğrensin.

GAYE ERKAN’IN İSTİFASINA GİDEN SÜREÇ

Sayın Erkan ilk göreve geldiğinde herkes “liyakatli” bir isim olduğundan söz etmişti. Bense Sayın Erkan ve kadrosunun ehliyetli olduğunu ama liyakatli olup olmayacaklarını geleceğin göstereceğini söylemiştim. Nitekim bu görüşümü bu köşede de 20 Ocak 2024 tarihli “EHLİYET VE LİYAKAT” başlıklı yazımda da açıklamıştım. İsterseniz oradan bir alıntı yapalım:

“Ehliyet ‘herhangi bir işte çalışabilmek veya görevi yerine getirmek için gerekli olan eğitim derecesine, bilgi düzeyine ve beceriye sahip olmak durumu’ anlamına gelir. Liyakat ise ‘ilgili işin gerektirdiği sorumluluk bilincine, ahlâki değerlere, işin icabı olan teamül ve kültüre sahip olmak durumu’ anlamında kullanılır. Zaten liyakat “ilgili işe layık olmak” anlamında değerlendirilmelidir.“

Yani Merkez Bankası Başkanı’nın eğitimi, donanımı ve daha önceki iş tecrübesi ehliyetinin / yetkinliğinin göstergesidir. Yani aslında Başkanın ehliyetinin göstergesi geçmiş performansıdır. Bu açıdan Sayın Erkan ehliyetli idi. Öte yandan Başkanın bu makama lâyık olduğunun göstergesi kurum kültürüne uygun yönetim tarzına, teamülleri sürdürmesine, Başkanlığın gerektirdiği sorumluluk bilinci ve ahlâki değerlerine bağlıdır. Bir Başkanın liyakatli olup olmadığını o makama geldikten sonra içinde olacağı yönetim tarzı gösterecektir. Pekiyi bir Merkez Bankası yöneticisinin sahip olması gereken temel ilkeler nelerdir? Bunlar iffet, ketumiyet ve mazbutiyettir. Bu ilkeler aynı zamanda genel bankacılık ilkeleridir de…

MERKEZ BANKACILIĞINDA LİYAKATİN GÖSTERGELERİ: İFFET, KETUMİYET VE MAZBUTİYET

İffet namuslu olmak demektir. Merkez Bankası devletin kasasıdır ve parası da milleti parasıdır. Kasada ki döviz rezervlerini çar çur etmemek ve parayı hesapsız kitapsız sarf etmemek anlamına gelir. Hakkını yemeyelim, Sayın Gaye Erkan iffetli bir yönetim sergilemiştir.

Mazbutiyet risklere karşı tutucu olmak demektir. Merkez Bankası açısından bu, ülkede fiyat istikrarı için etkili bir politika stratejisi oluşturmak, bu stratejiyi vatandaşa en az zarar verecek politika araçlarıyla gerçekleştirmek, rasyonel ve ulaşılabilecek hedefler koymak anlamına gelir. Bu manada  bir önceki yönetime göre daha tutarlı bir politikalar demeti uygulamaya başladığı ve riskleri azalttığı için Sayın Erkan’ın mazbutiyet açısından notu fena değildir. Ancak politika hedefleri ve politika uygulamasının zamanlarında sorun bulunmaktadır. Bu yüzden tutuculuk anlamında Sayın Erkan ancak geçer not alabilir.

Ketumiyet ise suskunluk, ağzı sıkılık demektir. Bu açıdan Sayın Erkan’ın medyada bazı magazin gazetecilerine verdiği demeçler, yabancı yatırımcılara dair paylaştığı beyanatlar bir Merkez Bankası Başkanının sahip olması gereken ağzı sıkılığa ve diplomatik bilgiye sahip olmadığını gösterdi. Üstüne bir de ailesinin gayr-ı resmi olarak Merkez Bankası yönetimine karıştığı yolunda şayialar patlayınca Sayın Gaye Erkan’ın liyakati sorgulanır hale geldi. Yani, ez cümle, Sayın Gaye Erkan’ın görev için yeterli liyakate sahip olmadığı kanaati kamuoyunda pekişti. Bu da istifasına giden yolu açtı.

YENİ BAŞKAN’A BİR HOCA OLARAK TAVSİYELERİM

Yeni Başkan Sayın Karahan da önceli gibi ehliyetli bir isim olarak göze çarpmaktadır. Ancak liyakatli olup olmadığını zaman gösterecektir. Para Teorisi ve Politikası dersi veren bir Hoca olarak kendisine tavsiyelerim şunlardır:

Sayın Başkan, her şeyden önce başında bulunduğunuz kurum Kuvvacıların kurduğu bir kurumdur. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası TSK ile birlikte Türk milletinin bağımsızlığının teminatı olan kurumların başında gelir. Görevde bulunduğunuz süre içinde namuslu bir yönetim sergileyip milletin TL ve döviz rezervlerini çar çur etmeyip boşa harcamamanız gerekir. Politika strateji, taktik ve hedeflerini belirlerken tutucu olmanız, aşırı riskli, “iddialı” ve maceraperest pozisyonlar almamanız gerekir. Çünkü tutturulabilir hedefler belirlerseniz tutturabilirsiniz, bu ise Merkez Bankası’nın başarı hanesine artı puan yazar, güvenilirliği artar. Çevrenizde “iddialı” hedeflere yönelik telkinler olursa bunları temkinle karşılayınız. Son olarak ağzı sıkı olmaya özen gösteriniz. Herkese, özellikle medyaya demeç verirken açık verecek sözler sarf etmeyiniz. Düzenli olarak kamuya açık basın toplantıları yaparak politikanın gidişatını açık ve net bir şekilde resmi yollardan beyan ediniz. Akraba ve taallûkatınızı Banka işlerine karıştırmayınız. Çok zor da değil, bakın Jerome Powell nasıl yapıyorsa siz de öyle yapınız. 

BAŞKANIN İLK BASIN TOPLANTISI           

Perşembe günkü basın toplantısı bu açıdan önemliydi. Sayın Karahan Başkan Yardımcıları ile birlikte bir ekip olarak kamuoyu karşısına çıktı. Söylemleri oturaklı ve aklı başında bir izlenim verdi. Buradan benim edindiğim izlenim daha belli bir müddet “faiz indiriminin olmayacağı” yönündedir. Eğer aylık enflasyon trendi beklenenin üstünde çıkarsa veya beklenmedik şoklar oluşursa ekstra faiz arttırımının da gelebileceği söylenebilir. Ancak her şey mevcut trend de giderse en azından bir sene politika faizi bu seviyede sabit kalacaktır.

Bu tür toplantılarda daha fazla soru alınması Bankanın uygulayacağı politika hakkında kamuoyunu daha iyi bilgilendirmesini sağlayacaktır. Bunun haricinde bu toplantıların her ay düzenli olarak yapılması çok faydalı olacaktır.

Ancak bu toplantıda ufak tefek bazı sıkıntılar gözüme çarptı:  Sayın Karahan’ın mevcut enflasyon hedefinin devam ettiğini vurgulaması ve aynı zamanda -çok olumsuz bir şey olmazsa- bir faiz arttırımının daha gelmeyeceğini imâ etmesine karşın Sayın Akçay bu hedefin “iddialı” bir hedef olduğunu, yani ulaşılması güç bir hedef olduğunu, buna rağmen bu hedefe ulaşmak için gerekli tedbirlerin de alınması gerektiğini söylemesi bir çelişki gibi gözüktü gözüme… İlk önce “iddialı” politika hedefleri aynı zamanda “riskli” politika hedefleridir. Bu beyan hem mazbutiyet – riske karşı tutuculuk ilkesi ile çelişir, hem de Başkanın politikasının yeterli olmadığı ek tedbirlerin süratle alınması gerektiği anlamına da yorulabilir. Merkez Bankası beyanatlarının bu tarz agresif ve spekülasyona açık ifadeler içermemesi gerekir Çünkü bu tarz açıklamalar “ketumiyet – ağzı sıkılık” ilkesini de ihlâl eder… Eğer Jerome Powell’dan bize ne diyorsanız, dönüp Sayın Durmuş Yılmaz’ın beyanatlarına bir göz atmanızı tavsiye ederim.

Allah yeni Merkez Bankası Başkanımıza ve ekibine kolaylıklar versin… Biz de elimizden ne geliyorsa destek verelim. Çünkü enflasyonu normal seviyelere indirmek ekonomimiz için en önemli hedeftir.