Neden acaba?

Kadın programlarına bakıyorum, biri dört nala kaçıyor, öbürü dört nala kovalıyor.

Biri kaçıyor, diğeri onu dön diye yalvararak kovalıyor.

Bir tarafın.

Aldatmış, yalan söylemiş, kandırmış, duyguları ile oynamış, hayallerini yıkmış umuru değil.

Birinin umuru olan her şey, diğerinin hiç umuru olmamış.

Biri kaçıyor, diğeri kovalıyor.

Kendime baktım.

Tanıdığım bir duyguydu.

Ne yaptığı bilinmez dağınık haliyle, doğru dürüst seven, bir ilişkinin, o tek taraflı yalancısı olmuştu ve onu yalanları ile tanıyordum.

Neyse.

Yakın bir arkadaşım var, genç yaşlarında.

İlişkisi var ve çok dertli.

Kimsenin sevmediği bir adamı sever olmuştu.

Kadın, adamı herkesin neden sevmediğini bildiği halde, tüm zayıflıkları ile sevdiğini inkar etmeyen duyguları ile açık açık sevdiğini söyledi.

Kayda değer güzel ve akıllı bir kadındı.

Adama baktığında hep bir sahtelik hissediyordu ama, aşıktı yapacağı bir şey yoktu.

Bana hep gizemli davranıyor diye anlatıyor.

Gel konuşalım demiş kadına.

Karşı karşıya gelmişler, bakmış ki, adam lafını saklıyor, konuşacağız diyor, hiçbir şey konuşmuyormuş, sırıtarak "tatlım gönül kaçanı kovalıyor" diyormuş. 

Kadın, bildiği ama, ilk defa öz formülasyonu ile birinin ağzımdan, yakın mesafeden adamın, sırıtarak sen beni kovalıyorsun diye, dediklerini dinlemiş.

Dedim ki.

Söylediklerim hoşuna gitmeyecek ama, söylememi ister misin?

İsterim dedi 

Adam, seninle sanki anlaşma imzalıyor ama sen bu anlaşmadaki payını bilmiyorsun. 

Paysız anlaşma yapmış.

Sana, vazgeçemediği kararına ortak arar gibi, demiş ki.

İnsankızı ve insanoğlunun hemen hepsinde ortak bir huydur kendini istemeyene vurulmak ve dolayısıyla acı çekmeye davetiye çıkarmak.

Acı çeken, ilişki çıkmazında olan sensin demiş.

Bak diyorum.

Aslında, insanlar bu duyguları en geç ilkokul 1’de yaşarlar, sen onu seversin, o ötekini sever, öbürü de başkasını.

Bir zincir salgın gibidir ve aslında pek sorunda yoktur, ta ki büyüyene kadar.

Sonra bütün çocuklar büyür ve hayat denen kara pembe dizinin baş kahramanları ya da oyuncuları olarak yaşarlar.

Bu oyunu daima, karşısındakini pek ciddiye almayanlar kazanır.

Diğerleri kaybeder ve derin yara alırlar.

Yetişkin hayatta bu gkk kuralına çok rastlanıyor.

Genç arkadaşım bana diyor ki, nasıl kurtulacağım 

Diyorum ki.

Bu bir açmazdır ve bu açmazdan kurtulmak için, aşk denen bu duygunun ne kadarının "kovalama”nın kendisinden, ne kadarının "kovalanan"ın cazibesinden kaynaklandığı iyi tartması gerekir.

Yani sende, nasıl yaparsın bilemem ama kendine mutlaka bir kovalama payı bırak diyorum, bırakabilirsen tabi ki.

Aslında, ne dersen de boştur bilirim.

O ilişki, kendini tüketene kadar, duvara toslamaya, yere düşmeye, düşen dizinin acımasına, kalbinin endişelerine devam edersin bilirim.

En iyi bildiğim.

İnsanoğlunun özü, hiç de öyle iyi ve dengeli değildir.

İdeal gibi gözüken, iki kişinin birbirini tümüyle tamamladığı bir ilişki yoktur.

Varsa da, o insanlardan biri bunalır ve kaçar.

Denge çok önemli, bunu sağlamak lazım.

Ve.

En önemli duygu 1; 

Gönül sevmezse, ne kaçanı, ne uçanı kovalamaz.

Ve en önemli duygu 2; 

Kaçana karşı duyulan "hınç" duygusudur.

Bu duygu çok derindir, sakin buna yakalanma ve esas dört nala bundan kaç canım.

Dedim.

Funda'nın aklındakiler…

... Tiz sesli kadınlar var.

Bazen televizyon programlarına katılıyorlar, konuşuyorlar, ben televizyonu anında zaplıyorum.

Dinlemek imkansız.  

Bazen instagramda, bazen youtube programlarında yemek, pasta, kek tarifi veriyorlar 

Arkadaşlar merhaba falan.

Dinlemek imkansız.

Bu kadınlarla beraber yaşayan ailesi, ya da kocası oluyor.

Ne kahraman insanlar var.

Bir ömür boyu, bu tiz sesi dinleyecekler.

Sevmek duygusu, tahammül duygusunun kardeşidir.

Kesin bilgi yayalım.

Funda'nın aklındakiler…

....  Yeni yasalar çıkıyor.

Yazlık ev kiralamaları, airbnb yasaları.

Sosyal medya üzerinden, iş birliği yapan para kazanan influencerlar.

Herkes, her şeyi e - devlet üzerinden yapacak 

Ve vergisini ödeyecek.

Ne ala, ne güzel.

Telefon şikayet hatları kuruluyor.

Komşun senin evini kiralayamayacağına seviniyor ve gördüğünü şikayet edecek.

EH o ne yapacak.

Sen evini yasak olarak büyütmüşsün, imar iskan yok, o da seni şikayet edecek.

Yamuksan, kimseyi yamuk diye şikayet edemezsin.

Şikayet edebilmen için, bugüne kadar çok doğru hareket etmiş olman gerekiyor.

Öyle ya, o da seni şikayet edecek.

Ne varsa herkes, her şeyle yüzleşecek.

Demem o ki! 

Aynaya bakmadan, sakın kimseyi şikayet etme.