EXPAT'LARIN VERGİLENDİRMESİ

Bora YARGIÇ 12 Oca 2024

Bora YARGIÇ
Tüm Yazıları
Expat, vatandaşı olduğu ülkenin dışında çalışan kişiler için kullanılan bir ifadedir.

Expat, doğup büyüdüğü ülke dışında başka bir ülkede çeşitli kurum, kuruluş, yada şirkette çalışan kişiye deniyor. İngilizce'de ex-patriate ifadesi kullanılıyor.

Expatın en önemli özelliği göçmenlikten farklı olarak yüksek nitelikli iş tanımına sahip olmasıdır. Şirket çalışanları expat statüsünü yaşadıkları ülkede bağlı oldukları resmi kurum tarafından görevlendirilerek almaktadır.

Yabancı ortaklı ve çokuluslu şirket çalışanları / üstdüzey yöneticileri Türkiye'deki şirketin yurt dışı grubuna bağlı başka bir şirkette zaman zaman yurt dışına çalışmaya gidebiliyor.

Beyazyakalı olarak nitelendirdiğimiz bu çalışanın veya yöneticilerin maaşı Türkiye'deki çalıştığı şirketin hesabına yatırılıyor ve sosyal güvenlik primleri ödenerek maaş tutarı ile birlikte yurtdışına yansıtılabiliyor.

Bu tarz ödeme ve işlemlerde Türkiye'deki şirket üzerinde herhangi bir maliyet veya bir gider oluşması söz konusu olmuyor.

Bu koşullar altında yapılan ödemelerin Türkiye’de gelir vergisi stopajına tabi olup olmayacağı, Türkiye'deki şirkete bağlı expat statüsündeki çalışanın yurtdışına çalışmak için gitmesi durumunda vergilendirme ve konuya ilişkin özellikli husulara bugünkü yazımda bir göz atalım.

 

1. Yurt dışında verilen hizmetlerden dolayı elde edilen gelirin nerede vergilendirilmesi gerekir?

Gelir Vergisi Kanunu 3’üncü maddesinde “Resmi daire ve müesseselere veya merkezi Türkiye’de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup adı geçen daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işlemi dolayısıyla yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaşlarının Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden tam mükellef olarak vergilendirilecekleri belirtilmiştir.

 

Ancak yine aynı maddede yukarıda açıklanan gerçek kişilerin bulundukları memleketlerde elde ettikleri kazanç ve iratları dolayısıyla Gelir Vergisi veya benzeri bir vergiye tabi tutulmuş bulunanların mezkur kazanç ve iratları üzerinden ayrıca vergilendirilmeyecekleri açıklanmıştır.

 

Örneğin; Rusya’da çalışan personelin verdiği hizmetler dolayısıyla elde ettiği gelirin vergilendirilmesinde Türkiye ile Rusya arasında imzalanan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması hükümleri öncelikle dikkate alınır.

 

Bu anlaşmanın 15’inci maddesinde tanımlanan “Bağımlı Faaliyetler” bölümüne göre “Bir akit devlet mukiminin bir hizmet akdi dolayısıyla elde ettiği ücret,  maaş ve diğer benzeri menfaatler, bu hizmet diğer akit devlette ifa edilmedikçe, yalnızca bu devlette vergilendirilebilecektir. Hizmet diğer devlette ifa edilirse, buradan elde edilen gelir bu diğer devlette vergilendirilebilir.” hükmü yer almaktadır.

 

Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ise “Bir akit devlet mukiminin diğer akit devlette ifa ettği bir hizmet dolayısıyla elde ettiği gelir eğer;

 

a)    Gelir elde eden kişi, diğer Devlette ilgili mali yıl içinde bir veya birkaç seferde toplam 183 günü aşmamak üzere kalırsa, ve

 

b)    Ödeme, diğer devletin mukimi olmayan bir işveren tarafından veya böyle bir işveren adına yapılırsa, ve

 

c)    Ödeme, işverenin diğer devlette sahip olduğu bir işyerinden veya sabit yerden yapılmaz ise yalnızca ilk bahsedilen devlette vergilendirilebilecektir.

 

Buna göre Rusya’ya giden kişinin 183 günü aşmayan çalışmaları için vergileme hakkı Türkiye’nin, 183 günü aşan çalışmaları içinse vergileme hakkı Rusya’nın olacaktır.

 

Diğer yandan, aynı anlaşmanın 4’üncü maddesinde “bir akit devlet mukimi” tanımlanmıştır.

 

Buna göre;

1. Bu Anlaşmanın amaçları bakımından, “bir Âkit Devletin mukimi” terimi, o Devletin mevzuatı gereğince ev, ikametgâh, yönetim yeri (kayıtlı merkez) veya benzer yapıda diğer herhangi bir kriter nedeniyle vergi mükellefi olan kişi anlamına gelir.

 

2. 1’inci fıkra hükümleri dolayısıyla bir gerçek kişi her iki Âkit Devlette de mukim olduğunda, bu kişinin durumu aşağıdaki şekilde belirlenecektir:

 

                   a) Bu kişi, yalnızca daimi olarak kalabileceği bir meskenin bulunduğu Devletin mukimi kabul edilecektir. Eğer bu kişinin her iki Devlette de daimi olarak kalabileceği bir meskeni varsa, bu kişi, kişisel ve ekonomik ilişkilerinin daha yakın olduğu Devletin bir mukimi olarak kabul edilecektir (hayatî menfaatlerin merkezi);

 

                   b) Eğer kişinin hayatî menfaatlerinin merkezinin yer aldığı Devlet saptanamazsa veya her iki Âkit Devlette de daimî olarak kalabileceği bir meskeni yoksa, bu kişi yalnızca kalmayı adet edindiği evin bulunduğu Devletin bir mukimi kabul edilecektir;

       

                   c) Eğer kişinin her iki Devlette de kalmayı adet edindiği bir ev varsa veya her iki Devlette de böyle bir ev sözkonusu değilse, bu kişi yalnızca vatandaşı olduğu Devletin mukimi kabul edilecektir;

 

                   d) Eğer kişi her iki Devletin de vatandaşıysa veya her iki Devletin de vatandaşı değilse, Âkit Devletlerin yetkili makamları sorunu karşılıklı anlaşmayla çözeceklerdir.

 

3. 1’inci fıkra hükümleri dolayısıyla gerçek kişi dışındaki bir kişi her iki Âkit Devletin de mukimi olduğunda, bu kişi kanunî merkezinin bulunduğu Devletin bir mukimi olarak kabul edilecektir.

 

Yukarıda yazılı şartlar doğrultusunda bu kişinin nerede mukim olduğunun belirlenmesi gerekir. Eğer Türkiye’de mukim olarak kabul edilirse Gelir Vergisi Kanunu’nun üçüncü maddesine göre bu kişini Türkiye’de tam mükellef olarak değerlendirilmesi gerekir.

 

Tam mükellefiyete tabi kişilerin ise tüm dünyada elde ettikleri gelirden dolayı Türkiye’de vergilendirilmeleri icap etmektedir. Bu sebeple Rusya’da elde edilen ücret gelirine istinaden ilgili kişi tarafından takip eden yılda Türkiye’de gelir vergisi beyannamesi verilmesi ve yurt dışında ödenen vergilerin mahsup edilmesi gerekir.

 

2. Yurt dışında ödenen vergiler ne şekilde mahsup edilecektir?

 

Gelir Vergisi Kanunu’nun 123’üncü maddesinde yabancı memleketlerde ödenen verginin mahsubu ele alınmıştır. Buna göre tam mükellefiyete tabi mükelleflerin yabancı memleketlerde elde ettikleri kazanç ve iratlardan mahallinde ödedikleri benzeri vergiler, Türkiye’de tarh edilen Gelir Vergisinin yabancı memleketlerde elde edilen kazanç ve iratlara isabet eden kısmından indirilmesi mümkündür.

 

Bu vergi indiriminin yapılabilmesi için;

 

1-    Yabancı memlekette ödenen vergilerin gelir üzerinden alınan şahsi bir vergi olması,

 

2-    Yabancı memlekette vergi ödendiğinin yetkili makamlardan alınan ve mahalindeki Türk elçilik ve konsolosluklar, yoksa orada Türk menfaatlerini koruyan memleketin aynı mahiyetteki temsilcileri tarafından tasdik olunan vesikalar ile temsil edilmesi şarttır.

 

Örneğin, Rusya’da çalışan kişi tarafından elde edilen ücret geliri için takip eden yılda Türkiye’de verilecek olan beyannamede ödenen vergilerin yukarıdaki şartların sağlanması halinde hesaplanan vergiden mahsup edilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

3. Türkiye'deki şirket tarafından yapılan ödemeler Türkiye’de gelir vergisi stopajına tabi midir?

 

Gelir vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesine göre ticaret şirketlerinin aynı kanunun 61’inci maddesi kapsamında değerlendirilen ücret ödemeleri gelir vergisi stopajına tabi bulunmaktadır.

 

Ücret ise ilgili maddede işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olarak tanımlanmaktadır.

 

Kanaatimce; Türkiye'deki bir şirket personelinin yurt dışındaki grup şirketinde çalışmaya başladığı andan itibaren, bu kişiye yurtdışındaki şirket adına yapılan ödemelerin ücret olarak değerlendirilmesi halinde bile Türkiye'deki şirketin stopaj yükümlülüğünün bulunmaması gerekir.

 

Çünkü ilgili kişi yurtdışında mukim bir firmanın personeli haline gelmiştir ve bu firmanın emir komuta zincirinde çalışmaktadır. Dolayısıyla yurtdışındaki şirketin kendi personeline yaptığı ancak ödeme kanallarındaki sıkıntılardan dolayı Türkiye'deki esas şirket tarafından ödenerek aynı anda yurtdışına yansıtılan tutarların gelir vergisi stopajına tabi tutulmaması gerektiği düşüncesindeyim.

 

Zaten bu kişinin Türkiye’de tam mükellef olarak değerlendirilmesinden dolayı, yurtdışında verdiği hizmetlerden dolayı elde edilen gelir, takip eden yılda gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilecektir.

 

Diğer yandan, kanun maddesinin lafzına bakıldığında ücret olarak tanımlanan bir ödeme yapıldığı anda yapan kişi veya kurum bu tutar üzerinden stopaj yapmakla yükümlüdür ki bu durum da ilgili maddenin konuluş amacı olan “vergi güvenliğinin sağlanması” ile uyumlu bulunmaktadır.

 

Bu sebeple ilgili kişinin halen şirket personeli olduğuna dair tespit edilecek hususlar idarece yapılacak bir incelemede Türkiye'deki şirket tarafından bu kişiye yapılan ödemelerin yurtdışına yansıtılması halinde bile Türkiye’de gelir vergisi stopajına tabi olduğu yönünde eleştiri konusu olabilecektir.

 

4. SGK priminin Türkiye'deki şirket tarafından ödenmesi yurt dışına giden çalışanın halen Türkiye'deki şirket çalışanı olarak değerlendirilmesine neden olur mu?

 

5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun ilgili maddesine göre “bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların sigortalı sayıldıkları” ve “çalışanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olacakları” hüküm altına alınmıştır. Bahis konusu kanun maddelerine istinaden sosyal sigorta ilişkisi, sigortalının işe alındığı tarihten hizmet sözleşmesine dayalı çalışma ilişkisinin sona erdiği tarihe kadar sürer.

 

Bu durumda şirketiniz tarafından bu kişi adına SGK’ya ödenecek olan işçi ve işveren primlerinden dolayı Türkiye'deki şirketin çalışanı olarak kabul edilmesi mümkün bulunmaktadır.

 

Diğer yandan, şirketiniz tarafından bu şekilde prim ödenmesinin asıl amacı ilgili personelin sosyal güvenlik haklarının korunması ve yurtdışındaki geçici görevi sona erdiğinde bu hizmetlerinden dolayı kayba uğramadan şirketinizde çalışmaya devam etmesinin sağlanması ile sınırlıdır ki bu da personelin yurtdışında olduğu dönemde şirketiniz çalışanı olarak değerlendirilmesine yol açmamalıdır.

 

5. Stopaj riski ne şekilde önlenebilir?

 

-SGK primi hariç diğer ödemelerin direkt olarak yurt dışından yapılması

 

Mevcut durumda ilgili personelin maaşı TR'deki şirket tarafından ödenmeye devam edilecektir. Ancak bu tür bir ödeme stopaj riski taşımaktadır. Bu durumun önlenmesi için SGK primi haricindeki diğer ödemelerin yurtdışındaki şirket tarafından direkt olarak personelin hesabına yatırılması söz konusu olabilir.

 

Bu durumda TR'deki şirket tarafından yapılacak olan ödeme sigorta primi ile sınırlı olacaktır ki prim tutarındaki ödemenin tümünün ücret olarak kabul edilmesi halinde bile SGK primlerinin gelir vergisi matrahından indirim olarak dikkate alınabileceğinden dolayı ciddi bir vergi riski doğmamaktadır.

 

Bu kişinin iş akdinin fesih edilmesi ve çalışan olarak SGK primi ödenmemesi

 

Yurt dışına çalışmak üzere gönderilen personelin, hizmet akdinin fesih edilerek ayrılması halinde Türkiye'deki şirket ile, Sosyal Sigortalar Kanunu’nda belirtilen sorumlulukları sona ermekte diğer yandan bu kişi yurtdışındaki firmanın personeli haline gelmektedir.

 

Bu durumda ilgili kişiye maaş olarak şirketiniz tarafından ödenen tutarların, şirketinizce gider kaydedilmeden borç dekontu ile yurtdışındaki firma adına yapılan ödeme olarak bu firmanın hesabına kaydedilmesinin stopaja tabi bir ödeme olarak değerlendirilmemesi gerektiği kanaatindeyim.

 

İş akdinin fesih edilmesi halinde sosyal güvenlik koruması nasıl sağlanacak?

 

Çalışanın Türkiye’deki sosyal haklarını kaybetmeden yurt dışında çalışabilmesi için 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine istinaden “İsteğe Bağlı Sigortalı” ya da 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre “Yurt Dışı Hizmet Borçlanması”ndan faydalanmasının mümkün bulunduğunu hatırlatalım..