​ESİRLERE İYİLİKLE MUAMELE EDİN

Ümit G. CEYLAN 30 Kas 2023

Ümit G. CEYLAN
Tüm Yazıları
Yarın yollarımız ayrılacak gibi görünüyor ama size tüm kalbimle teşekkür ediyorum.

“Son birkaç haftadır bana eşlik eden generallere” diye başlayan mektubun devamı kızı ile esir alınan İsrailli bir kadına ait. İsmi mektubun sonunda yazıyor. 

Yarın yollarımız ayrılacak gibi görünüyor ama size tüm kalbimle teşekkür ediyorum. Kızım Emilia'ya gösterdiğiniz olağanüstü insaniyet için minnettarım. Siz onun ebeveyni gibiydiniz. Onu istediği zaman odanıza davet ediyordunuz. (Emilia) Hepinizin sadece arkadaş değil, aynı zamanda gerçek, iyi kalpli sevilen kişiler olduğunuzu hissetti. Teşekkür ederim, teşekkür ederim. Onunla geçirdiğiniz saatler için teşekkür ederim. Ona karşı sabırlı olduğunuz ve onu tatlılarla, meyvelerle şımarttığınız için teşekkür ederim.

Çocuklar savaş bölgelerinde olmamalı ama sizin sayenizde ve yol boyunca tanıştığımız diğer nazik insanlar sayesinde kızım kendini Gazze'de kraliçe olarak gördü. Bize nezaket, özen ve sevgiyle davranmayan tek bir kişiye bile rastlamadık. 

Sonsuza dek size karşı minnettarlığın esiri olacağım çünkü kızım buradan kalıcı bir psikolojik travmayla ayrılmadı. İçinde bulunduğunuz zor duruma ve Gazze'de uğradığınız ağır kayıplara rağmen gösterdiğiniz nazik davranışı hatırlayacağım. Hepinize ve ailelerinize sağlık ve sevgi diliyorum. Çok teşekkür ederim.

Danielle ve Emilia

Barış mektubu

Bu mektup barışa vesile olur mu? Bu mektup İsrail’in başındaki iblis için bir değer ifade etmeyecektir. Benim korkum aileyi Filistinlilerin öldürmesi süsü verilmesidir. Ama ne yaparsa yapsın artık bu iblise inanalar ancak ahmaklardır. Kendi ülkesinde bile sert protestolarla karşılanan ve gidici olduğu alenen açık olan bu iblisin son dansları. Ama yerine başka bir iblis gelir o başka. Bunların cibiliyeti bozuk zaten. İsrail’in başına kim gelse bu kanı akıtacak. Zaten başa gelenler bu davayı güdecek olanlardır. Mektubu yazan esir kadını İsrail’in başına getirmeyecekler ya! Ancak batı kamuoyunda büyük tepki alan İsrail ve onu destekleyen ABD’nin işi bundan sonra hiç kolay olmayacak. İsterlerse yanlarına Elon Musk’ı alsınlar isterlerse daha başkalarını, artık herkes zulmün baş aktörlerini gördü. 

Esirlere muamele

Yıllardır İsrail zindanlarında türlü işkencelere maruz kalan, çocuk girip genç olarak çıkan binlerce kadın, erkek Filistinlinin hallerinden, yorgunluklarından yüzlerindeki izlerden neler yaşadıklarını görebiliyoruz. Sevgili Peygamberimiz savaş hukukuna dair önemli kıstaslar açıklamıştır. Bunların en başındaki kıstas esirlere asla kötü muamelede bulunmamaktır. İşkence, aç bırakmak gibi gayri insani davranışlar tamamen yasaktır. Esir tutmanın sebebi karşı tarafa üstünlük sağlayarak barışı hızlandırmaktır. Kassam Tugaylarının esirlere davranışlarını televizyonlardan bütün dünya izledi. İki tarafı karşılaştırmak çok da zor değil zaten. Esirlere merhametle davranarak insanlık gösteren Filistinli askerler karşısında dünya ne diyebilir ki? İslamafobia algısı da yerle bir edildi. Kalpleri ısındırdı bu görüntüler ve insanların aslında öncelikle de bizlerin tekrar yaşadığımız Müslümanlığa bakmamıza sebep oldu. Esir kızın hayatında nasıl bir Müslüman modeli var artık düşünsenize. Kahramanı ne Süperman ne Captain Amerika. Emilia’nin kahramanı artık bir Kassam askeri. İnsanlık Müslümanlığı tanıyor. İnsanlar Kuran’ı Kerim alıyor, merak edip okuyorlar bir de hissetiklerini, namaz tecrübelerini, dua ezberlediklerini sosyal medyadan paylaşıyorlar. Sosyal medya algoritmaları da şaştı kaldı bu olan bitene. Bir de insan haklarının sözde sahipleri, medeniyetin tek dişi kalkmış canavarları onlar baksınlar bu tarafa. Yaldızları döküldü vesselam.

FİLİSTİN’E DESTEK OL

Aşağıda yer alan mektupların İngilizcesini görsellerle birlikte yine yayımladığımız uluslararası sivil toplum kurumlarının adresine göndererek Filistin’in sesini duyuruyoruz. Filistin’i konuşmayı bırakmıyoruz.

ohchr-InfoDesk@un.org

hrc-sr-food@un.org

hrc-sr-defenders@un.org

hrc-sr-watsan@un.org

hrc-sr-housing@un.org

contactus@amnesty.org

info@humanrights.ch

information@euromedrights.net

info.com@chrc-ccdp.gc.ca

contact@fidh.org

hrights@advrights.org

Masumların ölmesine dur deyin!

Gazze’de yaşanan insanlık dışı soykırımın acilen durdurulması şarttır. Sayılabilecek bütün savaş ve insanlık suçlarının işlendiği Gazze’de yaşanan durum, tüm dünyanın adalete ve insanlığa olan inancını kaybetmesine sebep olacak kadar şiddetli duruma gelmiştir.

Bütün bu insanlık suçunun faili İsrail ve azmettiricisi ABD’nin ortaklaşa işledikleri bu suçun durdurulması için uluslararası kuruluşların acilen harekete geçmesi gerekmektedir. Gazze’deki masum insanların gözünü kan bürümüş İsrail ve ABD’nin insafına bırakılması kabul edilemez.  

Aklın ve mantığın kabul etmeyeceği “insani ara” veya “uzatılmış insanı ara” gibi meselenin tamamen çözülmesine faydası olmayacak adımlar yerine “kesin ateşkes” yapılması ve bağımsız bir Filistin Devleti kurulmalıdır.

Sadece bu suçu işleyenleri kınamak ve basın açıklamaları yapmak Uluslararası Kuruluşların görevini yerine getirmiş olduğu anlamını taşımaz. Bir an önce zorlayıcı diplomatik, ticari ve hukuki önlemlerin; devletler ve uluslararası kuruluşlar tarafından alınması şarttır.

……

Put an End to the Deaths of the Innocents!

It is urgently necessary to halt the inhumane genocide taking place in Gaza. The situation in Gaza, where all conceivable acts of war and crimes against humanity are being committed, has reached a level of severity that could cause the entire world to lose faith in justice and humanity.

International organisations must urgently take action to stop the joint perpetration of this crime by Israel, the perpetrator, and the United States, the instigator. It is unacceptable to leave the innocent people in Gaza at the mercy of Israel and the U.S., who have lost all sense of humanity.

Instead of steps that will not contribute to the complete resolution of the issue, such as "humanitarian pauses" or "extended humanitarian pauses, a "permanent ceasefire" must be established and the creation of an independent Palestinian state is now necessary.

Merely condemning those responsible for this crime and issuing press statements does not fulfill the duty of international organisations. Urgent and compelling diplomatic, commercial, and legal measures must be taken by states and international organisations as soon as possible.

MEDENİYET DEDİĞİN

Foto Kritik2911

Medeniyet dediğin sadece insanlıktır, İslam’dır, yani kurtulmaktır benliğinin esaretinden. En büyük özgürlük Allah’a kulluktur. Medeniyet ne modern eşyalar, giysilerdir. Ne pahalı arabalar, evler. Medeniyet insanlığa adaleti taşıyan bir kalptir. O kalp çocukta çarpar daha küçücükken. Anne onu helal süt ile besler. Baba eve helalinden ekmek getirir. Harama bakmayan insanı yılan sokmaz. Kem göz yakmaz. Medeniyeti bize batı öğretemez onların sicili temiz değil. Kendilerini medeniyetin babası diye diye tanıtan batılılar gittikleri yerlere sadece zehir taşıdılar. Zihinleri bulandırdılar. İnsanları birbirlerine düşürdüler. Oysa biz tertemiz bir kalple kulluğumuzu yerine getirip esas medeniyete, geldiğimiz asli yerimize döneceğiz. Medeniyet insanlıkta ilerlemektir. İnsan olarak menzile varmaktır. Batının medeniyet karnesi kapkaranlıktır. Bize medeniyeti öğreten Allah’ın sevgili kuluna, peygamberimize selam olsun. 

İSRAİL HAMAS SAVAŞI MI?

İngiliz The Guardian günlük gazetesinde Margaret Sullivan’ın kaleme aldığı makalede Gazze’de ölen gazetecilerden bahsediyor. 7 Ekim’den beri 53 gazetecinin öldüğünü yazarken bunlardan 50’sinin Filistinli gazeteci diğerlerinin de Lübnanlı olduğunu ifade ediyor. Ancak benim gözüme çarpan, sıkıntılı olan söylem kısmı şu; bize göre açıkça katliam olan ve günlerdir süren bombalamayı söz konusu gazeteci İsrail- Hamas savaşı diye anlatıyor. En yakın doğru ifade İsrail Filistin savaşı olurdu. Ancak buna da herkesin en azından vicdanlı herkesin itirazı olurdu. Çünkü doğrudan sivillerin hedef alındığı bir şey ancak katliamdır. Savaş olabilmesi için iki ülke ordusu arasında olan bir çatışmadan bahsedebiliriz. Burada bilinçli bir şekilde yerleşim yerleri, hastaneler, okular, fırınlar gibi sivillerin alanları bombalanıyor. İşin ilginç tarafı da Hamas nerede? İsrail bilinçli bir şekilde gazetecileri hedef alıyor. Filistinli gazeteci sayısının bu kadar yüksek olması bu yüzden.

SAVAŞ VE KÜTÜPHANELER

Yapay zekadan bahsedilen, dijital çalışmaların ve teknolojinin son derecede geliştiği, dünyanın dışına yapılacak seyahatlerin planlandığı, hastalıklar için yeni ilaçların bulunduğu bir dönemde hala savaş diye bir kavramdan bahsediyoruz. Savaş gözümüzün önünde yaşanıyor, her gün yeni haberler alıp üzüntüyle “savaş bitsin” diye dua ediyoruz. Daha çok okuyan, daha çok araştıran ve kendini geliştiren insanlığın savaş gibi ilkel bir fiilden tamamen uzak olması hatta onu düşünmemesi gerekirken, ona dur bile diyememesi insanlık adına bir yüz karası. 

Savaşın kötülüğü üzerine ne kadar konuşursak konuşalım ne kadar yazarsak yazalım asla yeterli olmayacak. Bugün Gazze’de olanları anlamak için orada yaşayan bir çocuğun sözleri belki bize ilham olabilir: “Arkadaşlar bakın gökyüzüne. Gökyüzünde uçaklar yok, uçmuyor. Bomba sesi yok, sessizlik hâkim şu an. Ateşkes olunca çok mutlu oluyorum arkadaşlar. Ateşkes 4 gün devam edecek. Ya Rabbi ateşkes hep sürsün. Vallahi hayat böyle çok güzel. Hayat böyle çok güzel arkadaşlar, vallahi böyle çok güzel." O ateşkes iki gün daha uzatıldı. Belki savaşın sonu gelmiştir artık. Bu cümlemiz dua olsun, o güzel çocuğun cümlelerine karışsın. 

Savaşın kötülüğü sadece insanı yok etmesiyle kalmıyor. Savaş, insanın ürettiklerini, kültürünü, geleceğe aktarmak istediklerini de yok ediyor. Yüzyıllardır böyle olagelen bir durumun artık bu çağda yaşanmaması gerekirken Gazze’de 6 kültür merkezi, 5 kütüphane ve 1 yayınevinin saldırılarda yıkıldığını öğrendik. Savaş bitince yeniden eğitim ve kültür için ne yapabiliriz diye düşünecek insanoğlu. Ama giden canlar geri gelmeyecek ve yok olan kültürel mirasın yerine yenisi konamayacak. 

Buna çok yakın zamanda 1992’de Bosna Savaşı’nda tanık olduk. Vijecnica Kütüphanesi 155 bin el yazması ve 2 milyon eserin kül olduğu bir yıkıntı haline geldi. 18 yıl süren restorasyon ile kapılarını açan kütüphanede o yanmış eserlerin sergilendiği “külden kelebekler” adlı sergi açıldığında insanlar bir kez daha savaşın diğer yüzünü gördüler. Kültürel yıkımın ne derecede büyük ve etkisinin nesiller boyu sürecek olduğuna şahitlik ettiler. 

Irak’ta 1991 ve 2003 yıllarında yaşananlar da bir başka ibret belgesi olarak tarihte duruyor. 113 kütüphanede 82 bin 258 el yazmasının yağmalandığı ve başka ülkelere kaçırıldığı, birçok kütüphane ve müzenin yakıldığı bilgisi tarihe simsiyah harflerle yazıldı.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler, kültürel hafızadan 12 bin ciltlik bir koleksiyonu silmeye çalıştı. Bu koleksiyonu 37 yıl boyunca toplayan Georg Paul Salzmann sayesinde bugün “Yanmış Kitaplar Kütüphanesi” yaşıyor. Ausburg Üniversite Kütüphanesi dijital olarak bu kitaplara erişim sağlamakta ve internet üzerinden herkes bu kitaplara ulaşabilmekte. Ancak savaş sırasında zarar gören diğer kitaplar bu kadar şanslı olamadı.  

Kitaplar ve kütüphaneler bir ülkenin milli hafızasıdır. Onu yok ettiğinizde geçmişle olan bağların kopmasına sebep olursunuz. Bu nedenle tarih boyunca İskenderiye Kütüphanesi’nin yaşadıklarını yaşayan çok sayıda kütüphane olmuş ve dünya kültürü bundan olumsuz etkilenmiştir. Aslında bundan zarar gören insanlığın ta kendisi olmuştur. 

Yanmış yıkılmış bir kütüphanede raflarda kalan kitapları inceleyen insanların bulunduğu ve orijinali Hulton Deutsch Collection’da bulunan bir fotoğraf, savaş ve kütüphaneler açısından ibret vericidir. Londra’daki Holland Park Kütüphanesi’nin bir görüntüsü olan bu fotoğrafın bir kopyası bugün Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesi Konferans Salonu’nun duvarından bize savaşın ne kadar kötü olduğunu fısıldamaktadır.

Bir hadis ne söyler bize: “Bir yanlış görürsen elinle düzeltmeye çalış, buna gücün yetmezse, dilinle düzelt, ona da gücün yetmezse kalbinle buğz et.” Elimizle düzeltemiyoruz savaşı bunu yapması gerekenlerden bazısı var gücüyle çaba gösteriyor ama büyük bir çoğunluk ne yazık ki sessiz kalıyor. Dilimizle söyleyebiliyoruz ancak. Yazarak, söyleyerek ya da dua ederek yanlışı düzeltmeye çalışıyor ve kalbimizle buğz ediyoruz yani yapılan kötülükleri unutmuyoruz. 

ARTI

Çöp arabasında bayrak

Filistin bize insan olduğumuzu hatırlattı. Bastırılmış duygularımızı ortaya çıkardı. Sokaklarda belki her gün defalarca gördüğümüz çöp toplayan biri tekerlekli derme çatma arabasına Filistin bayrağı asmış. İnsana hepimiz insanız, diye hatırlatan bir mesaj. Bundan daha etkili ne olabilir ki!? 

EKSİ

Dikkat edelim

Şu ortamda insanların sokaklarda kahkaha atması. Eğlencelerin yapılabilmesi. Doğum günlerinin kutlanması hem de en eğlenceli havalı organizasyonlusundan içime sinmiyor. Bir de bunlar Filistin davasında ortalığı inleten kişilerin, bilinen isimlerin sosyal medyada bu eğlenceli mutlu günlerini paylaşmasını çok yadırgıyorum. Daha 6 Şubat’ın üstünden bir yıl geçmedi. Büyük bir yıkım yaşadık ve hala o bölgelerde durumlar çok iyi değil. İnsan kayıpları var. Büyük dramlar var. Bizlerin daha duyarlı olması en azından sokakta tavır ve davranışlarımız dünyayı umursamıyor havasında olmamalı. Düğünlere gidip şarkılı, oyun havalı videolarını ortalığa saçmalarını hiç anlamıyorum. Ruhumuza hüzün ve duruşumuza şu aralar vakar yakışır. 

UYAN DA BALIĞA ÇIKALIM

İsrail’in katliamlarının başlamasından bu yana neredeyse 2 ay olacak ve bizdeki ünlülerden tek tük bir iki ses geldi sonra da kayboldu. Milyonlarca takipçileri olan ağaç dedin mi ayaklanan, maden ocağı dedin mi ördeği ile hazır fotoğraflar veren komedyeninden, şarkıcısından tutun da hepsi bağırıyor, PR yapıyor. Şimdi bu saatten sonra konser verilse inanır mısınız? Ben inanmam. Çıkıp Gazze diye kendini paralasa inanır mısınız ben inanamam. O yüzden zahmet etmesin o Ünlü’ler keyiflerini bozmasınlar. Bu günler de geçecek elbette. O zaman da halkımız bu olanları unutup bunların peşinden gidecek mi? Onlar öyle umuyor ama. Nasılsa unutulacak diyorlar. Bizdeki Ünlü’lerin hiçbiri İngiliz Roger Water kadar olamadı. Yazık çok yazık.