Üniversitenin Atik Valide Yerleşkesi'nde yapılan çalıştayın "Uluslararası Sistemin Eylemsizliği ve Birleşmiş Milletlerde (BM) Reform" başlıklı ilk oturumunun başkanlığını Prof. Dr. Zekeriya Kurşun yaptı.
Son dönemde Gazze'yle başlayan katliamın bugünlerde Lübnan'a sıçradığını dile getiren Kurşun, böyle bir ortamda uluslararası toplumdaki örgütlü yapıların sessizliğini, verimsizliğini ve dünyanın takınması gereken tavrı tartışmak için bir araya geldiklerini söyledi.
Prof. Dr. Kurşun, "Avrupa, bugün birlik oluşturmaya çalıştığı 17. yüzyılın ve uluslararası sistemin 19. yüzyılın son çeyreğinde yakaladığı barış döneminin de gerisindedir." dedi.
Çalıştayda, "Uluslararası Barışın Önündeki Ana Engel Olarak BM Güvenlik Konseyi Oylama Sistemi: Veto" başlıklı konuşma yapan Prof. Dr. Naim Demirel, BM Sözleşmesi'nin girişinde yer alan metni okudu.
Prof. Dr. Demirel, burada güç politikalarının yerine gelecek kuşakları koruma, insan hakları ile onuru, hak ve eşitlik, adalet, sosyal refah, barışa doğrudan atıfta bulunan ifadeler yer aldığını aktardı.
BM'nin yapısına ve maddelerine değinen Demirel, "Beş daimi üyenin rızası olmadan reform yapılması, sözleşmenin değiştirilmesinin önüne konulan maddelerle tıkanmıştır. İstanbul Sözleşmesinde olduğu gibi bir uluslararası sözleşmeye dahil olacağınız gibi bundan çekilebilirsiniz. Kuvveti elinde tutan ülkelere karşı ordusuyla ekonomisiyle güç teşkil eden bir grup devlet blok oluşturarak BM'den ayrılıp başka bir uluslararası örgüt kurulabilirse bu tıkanıklık çözülebilir." diye konuştu.
İsrail karşısında uluslararası toplum nasıl harekete geçirilebilir?
Dr. Mustafa Öztop ise "İsrail Karşısında Uluslararası Toplum Nasıl Harekete Geçirilebilir?" başlıklı sunumunda mevcut sistemde yer alan BM, Avrupa Birliği (AB) ile İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi yapıların Gazze konusunda bir ateşkese dahi gidemediğini söyledi.
Sistemi domine eden ABD'ye karşı beklenti içerisinde olmanın anlamını yitirdiğini ifade eden Öztop, bu sebeple artık farklı yapılanmaların, İsrail'i durdurmak için mevcut sistemin dışında inisiyatiflerin aranmasının bir zaruret haline geldiğini anlattı.
Dr. Öztop, "Bunu yaptığımız zaman hem mevcut sistemin reformunu hızlandırmış olacağız ya da yeni bir yapım teşkiliyle bu mevcut sistemin eylemsizliğini aşmış olabileceğiz." dedi.
Uluslararası sistemi harekete geçirmek için halklar düzeyinde gösterilen tepkilerin yavaş yavaş devletler düzeyine çıktığını aktaran Öztop, bunun uluslararası sistem düzeyine çıkması gerektiğini söyledi.
İsrail'e karşı tavır alan ülkelerin bir güç merkezi oluşturması gerektiğine dikkati çeken Öztop, "Dünyada jeopolitik bir değişim yaşanıyor. Yani bir şekilde güç dengeleri değişiyor. Başta Avrupa olmak üzere dünya 'Batısızlık' kavramını tartışıyor. Pek çok uzman, artık uluslararası camiada da kabul görmüş bir durum olarak Amerikan hegemonyasının bir aşınma dönemi geçirdiğini söylüyor. Kriz dönemleri değişimi daha açık hale getirir ve hızlandırır. Kriz arttıkça çözüme yönelik arayışlar da artıyor."
Dr. Öztop, BM, AB ile İİT gibi kurumların hızlı ve etkin karar almada, sorun çözmede sıkıntı yaşadığını, politik ve ekonomik nedenlerle 57 İslam ülkesinin de İsrail'e karşı ortak hareket etmesinin mümkün olmadığını bildirdi.
İsrail yanlısı olmayan ve belli bir kapasiteye ulaşan İslam ülkelerinin bir araya gelip ortak hareket edebileceğini dile getiren Öztop, "Türkiye, Malezya, Güney Afrika, Katar, Kolombiya, Pakistan, İrlanda, Cezayir, İspanya, Kuveyt, Bolivya, Namibya gibi ülkeler bu inisiyatife öncülük edebilir. Burada en temel ihtiyaç, somut adım. İsrail'e tepki veren ülkeler var ve bunlar kolektif hareket etmediği zaman İsrail her birini de ayrı ayrı kendi çapında ezmeye ve onlara imkan tanımamaya çalışıyor." değerlendirmesini yaptı.
BM'nin yapısında değişiklik ihtiyacı
Öğretim Görevlisi Ülkü Zeynep Akpınar da 2. Dünya Savaşı sonunda emperyal güçlerin kendi güçlerini pekiştirebilmek ve dünyayı daha iyi sömürebilmek adına BM denen yapıyı oluşturduklarını kaydetti.
Eylemsizlik ve tıkanmaya karşı BM'de Güvenlik Konseyinin yetkilerinin Genel Kurula devredilmesinin söz konusu olabileceğini ifade eden Akpınar, Güvenlik Konseyinin oluşturulma şartlarının değiştirilmesinin de çözüm olabileceğini sözlerine ekledi.
Çalıştay, müzakere ve diğer oturumlarla gün boyu devam edecek.