Dijital çağda gözetim, yalnızca fiziksel mekanları izlemekten çıkıp bireylerin zihinsel yapılarını hedef almaya başladı. Gözetim üzerine kapsamlı akademik çalışmalar yürüten Dr. Anıl Durmuşahmet, gözetim sistemlerinin tarihsel gelişimi, bireylerin rıza süreçleri ve algoritmaların yönlendirici rolü üzerine dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Gözetimin Psikopolitik Soybilimi: Mahremiyetten Gönüllü Paylaşıma
Durmuşahmet, doktora tezinde incelediği “gözetimin psikopolitik soybilimi” kavramının, gözetim algısının zihinsel olarak nasıl şekillendiğini anlamaya yönelik tarihsel-politik bir okuma olduğunu belirtti. Bu yöntemin, olayları doğrusal bir çizgide değil, kavramın bugünkü halini anlamaya yönelik sıçramalarla ele aldığını ifade etti.
Gözetim teknolojilerinin beden üzerindeki kontrolünden zihnin kontrolüne evrilmesine dikkat çeken Durmuşahmet, bu dönüşümün daha derin ve etkili bir gözetim modeli doğurduğunu vurguladı. Bu çerçevede "gözetim seçkinleri" olarak tanımladığı, büyük veri platformlarını yöneten küresel bir elit sınıfın ortaya çıktığını söyledi.
Durmuşahmet, “Bugün bireylerin gönüllü olarak sosyal medya paylaşımlarında bulunmaları, aslında algoritmalar tarafından işlenen veriler üzerinden hedeflenmeleriyle sonuçlanıyor. Bu süreçte rıza, kültürel ve ideolojik koşullar altında yeniden inşa ediliyor,” dedi.
Yeni Medya ve Meta-Gözetim
Yeni medya ortamlarının klasik gözetim yapılarında köklü dönüşümlere neden olduğunu belirten Dr. Durmuşahmet, gözetimin artık yukarıdan aşağıya değil, yatay düzlemde ve sıradanlaştırılmış biçimde gerçekleştiğinin altını çizdi. Bu süreci “meta-gözetim” olarak adlandıran Durmuşahmet, bireylerin hem gözetleyen hem de gözetlenen konumunda olduğunu ifade etti.
Sosyal medya uygulamalarıyla birlikte bireylerin mahremiyet sınırlarının silikleştiğini belirten Durmuşahmet, “İnsanlar artık sadece gözlemlenmiyor, aynı zamanda başkalarını da gözlemleme ve denetleme pratiklerinin bir parçası haline geliyor,” diye konuştu.
Algoritmalarla Yönlendirme ve Toplumsal Eşitsizlik
Durmuşahmet, algoritmaların yalnızca teknik araçlar değil, politik anlamda özne haline gelen yapılar olduğuna dikkat çekti. Bu yapıların bireyleri sınıflandırma ve yönlendirme gücünün, toplumsal eşitsizlikleri yeniden üreten bir sistem kurduğunu belirtti.
“Algoritmalar nötr değil, normatif ve önyargılı. Sunulan hedefli içerikler bireyleri filtre balonlarına hapsediyor, tüketim kalıplarını şekillendiriyor ve politik kutuplaşmayı derinleştiriyor,” ifadelerini kullanan Durmuşahmet, sosyal medyanın görünürlük politikasının dijital bir kast sistemini beslediğini vurguladı.
Rızanın Üretimi: Farkında Olarak Kayıtsızlık
Yüksek lisans tezinde incelediği propaganda modeli üzerinden günümüz rıza süreçlerini değerlendiren Dr. Durmuşahmet, bireylerin gözetim sistemlerine “rıza göstermeden dahil olduklarını” söyledi. Sosyal medyanın ilk dönemlerinde masumane kullanım biçimlerinin, zamanla algoritmik sınıflandırmalarla yerini sistematik gözetim düzenine bıraktığını belirtti.
Durmuşahmet, “Rıza artık teknik bir onay süreci değil, yaşam pratiklerinin içine gömülü kültürel bir alışkanlık haline geldi,” dedi. Sosyal medya kullanıcılarının görünürlük arayışı içinde kendilerini optimize etmelerinin, gözetimi içselleştirdiklerinin göstergesi olduğunu da ekledi.
İkna Teknikleri ve Gözetim Pratikleri
Durmuşahmet, dijital pazarlama ve siyasal iletişimde kullanılan ikna tekniklerinin mikro hedefleme, psikografik manipülasyon, sosyal kanıt gibi yöntemlerle gözetim teknolojileriyle iç içe geçtiğini vurguladı.
Bu tekniklerin temelinde algoritmalar ve kişisel verilerin yattığını belirten Durmuşahmet, “Astroturfing gibi yöntemlerle yapay gündemler oluşturuluyor, böylece kamuoyu manipüle ediliyor,” dedi.
Yapay Zeka ve Etik Sınırlar
Yapay zeka temelli gözetim sistemlerinde en büyük sorunun denetim ve meşruiyet eksikliği olduğunu ifade eden Dr. Durmuşahmet, algoritmalardaki önyargılı içeriklerin temizlenmesinin etik bir süreç açısından zorunlu olduğunu belirtti.
Yüz tanıma teknolojileri hakkında da konuşan Durmuşahmet, bu uygulamaların güvenlik amacıyla sınırlı kullanımlarının olumlu karşılanabileceğini, fakat denetimsiz uygulamalarda bireysel hak ve özgürlükleri tehdit ettiğini vurguladı. “Mahremiyet, artık yalnızca özel hayatı değil kamusal alandaki bedenin temsilini de kapsıyor,” dedi.
Panoptikondan Psikopolitik Gözetim Evresine
Foucault’nun panoptikon modelinden bugünkü çok katmanlı gözetim yapılarına geçişi değerlendiren Dr. Durmuşahmet, gözetimin artık disiplin modelinden denetime ve zihinsel kontrol düzeyine evrildiğini belirtti.
Özellikle 11 Eylül saldırıları, 2008 krizi ve COVID-19 pandemisinin bu dönüşüm sürecinde kırılma noktaları olduğunu söyleyen Durmuşahmet, “Gözetim içselleştirilen bir denetim sürecine dönüşürken, bireyin zihni bu kontrolün temel alanı haline geldi,” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de Dijital Gözetim: Devlet ve Özel Sektör Ayrımı
Türkiye’de devletin dijital dönüşüm ofisleri ve e-devlet gibi uygulamalarla gözetimi belirli güvenlik çerçevesinde yürüttüğünü belirten Durmuşahmet, özel sektörde ise mahremiyetin daha kırılgan bir zeminde olduğunu kaydetti. Etkili bir veri yasasının hayata geçirilmesinin önemine dikkat çekti.
Alternatif Medya: Kaçış Değil, Direniş Alanı
Son olarak alternatif medyanın potansiyeline değinen Dr. Durmuşahmet, gözetimin artık zihinsel düzeyde üretilen bir olgu olduğunu ve bu nedenle kaçışın zorlaştığını belirtti. Ancak alternatif medyanın eleştirel düşüncenin gelişmesine katkı sağlayabileceğini ifade ederek, “Bu alanda üretilecek ses, sistemin dönüşümüne katkı sağlayabilir,” dedi.