
Mardin’de güneş, taş evlerin sarı duvarlarına vururken şehrin dar sokaklarından yükselen baharat kokuları sizi bambaşka bir zamana götürür. Burada her yemek, binlerce yıllık bir kültürün taşıyıcısıdır.

Mezopotamya’nın bereketli topraklarından, İpek Yolu’ndan geçen kervanlardan ve farklı medeniyetlerin mutfağından süzülüp gelen bu eşsiz tatlar, sadece birer yemek değil, aynı zamanda birer hikâyedir. Her lokmada bir Osmanlı sarayından, bir Süryani mutfağından, bir Arap sofrasından izler bulabilirsiniz. Kimi zaman uzun saatler boyunca pişen bir kaburga dolması, kimi zaman ise taş fırınlarda pişen sembusek, Mardin’in sıcak ve misafirperver ruhunu sofralarınıza taşır.

MARDİN TAŞ EVLERİ VE SOKAKLARI
Mardin evleri, kalenin eteklerinden ovaya doğru teraslar halinde sıralanır. Volkanik bölgede yer alan bu yapılar, özgün taş işçiliğiyle dikkat çekiyor.

Mezopotamya Ovası’na açılan cepheleriyle güneşi karşılayan evler, dar sokakları sayesinde yazın serin, kışın sıcak bir ortam sunuyor. Katlar arasındaki bağlantı taş merdivenlerle sağlanmış. Geleneksel Mardin evleri, harem ve selamlık olarak iki bölüme ayrılır; selamlık, misafir ağırlamak için özel olarak işlenmiş taş süslemeler içerir.

DEYRULZAFARAN MANASTIRI
Mardin’in 4 km doğusunda yer alan Deyrulzafaran Manastırı, Süryani Kilisesi’nin en önemli dini merkezlerinden biridir. 5. yüzyıldan itibaren eklemelerle bugünkü hâlini alan yapı, Romalılar tarafından kale olarak kullanılmış, ardından manastıra çevrilmiştir.

15. yüzyıldan sonra çevresinde yetişen safran bitkisi nedeniyle “Deyrulzafaran” adını almıştır. Süryaniler için büyük manevi değere sahip olan manastır, günümüzde de ziyaretçilerini ağırlamaktadır.

MARDİN MUTFAĞI: MEZOPOTAMYA’NIN LEZZET HAZİNESİ
Mardin, sadece taş evleri, tarihi yapıları ve dar sokaklarıyla değil, aynı zamanda zengin mutfağıyla da öne çıkan bir şehir. Mezopotamya ve Anadolu mutfaklarının izlerini taşıyan Mardin yemekleri, baharatların ustalıkla kullanıldığı, bol et ve tahıl içeren lezzetlerden oluşur.

Mardin Mutfağının Öne Çıkan Lezzetleri
Kaburga Dolması
Mardin mutfağının en gösterişli yemeklerinden biri olan kaburga dolması, kuzu kaburgasının iç pilavla doldurulup uzun saatler boyunca pişirilmesiyle hazırlanır. İç pilavında badem, fıstık, kuş üzümü ve çeşitli baharatlar bulunur. Özel günlerin vazgeçilmez yemeğidir.
İkbebet (İçli Köfte)
Bulgur, kıyma ve baharatlarla hazırlanan içli köfte, Mardin’de “ikbebet” adıyla bilinir. Haşlanarak veya kızartılarak yapılan bu lezzet, özellikle özel davet sofralarında sıkça yer alır.
Kiliçe (Mardin Çöreği) ,
Mardin’in geleneksel çöreklerinden biri olan kiliçe, tarçın, mahlep ve anason gibi baharatlarla lezzetlendirilmiş bir hamur işidir. Genellikle bayramlarda ve özel günlerde yapılır.
Sembusek
Kapatılarak yarım ay şekline getirilen ve iç harcı kıyma, soğan, baharatlarla hazırlanan sembusek, taş fırınlarda pişirilir. Mardin’in pideye benzeyen ancak daha küçük ve kapalı olan bu lezzeti, kahvaltılarda bile tüketiliyor.
Harire Tatlısı
Mardin’e özgü bir tatlı olan harire, üzüm pekmezi ve unun kıvam alana kadar pişirilmesiyle hazırlanır. Soğuk tüketilen bu tatlı, kış aylarında bağışıklığı güçlendirdiğine inanılan geleneksel bir lezzettir.
Mardin Kahvesi (Menengiç Kahvesi)
Mardin’de kahve kültürü de oldukça önemli. Menengiç kahvesi, kahve çekirdeği yerine menengiç (çitlembik) meyvesinden yapılıyor ve sütle pişirilerek servis ediliyor. Ayrıca, acı kahve olarak bilinen “Mırra” da Mardin’de sıkça tüketiliyor. Mardin mutfağı, yüzlerce yıllık geçmişi ve farklı kültürlerin harmanlanmasıyla oluşan lezzetleriyle, şehrin tarihi atmosferini tamamlayan bir unsur olarak ziyaretçilerine unutulmaz tatlar sunuyor.

TARİHİ CAMİLER VE MEDRESELER
Ulu Cami
Mardin’in sembollerinden olan Ulu Cami, 12. yüzyılda Artuklular tarafından inşa edilmiştir. İlk yapıldığında iki minareli olduğu bilinse de günümüze tek minaresi ulaşmıştır. Dilimli kubbesi ve taş işçiliğiyle dikkat çeken cami, bölgedeki birçok yapıya ilham kaynağı olmuştur.

Zinciriye Medresesi
1385 yılında Artuklu Sultanı Melik Necmeddin İsa tarafından yaptırılan Zinciriye Medresesi, hem eğitim merkezi hem de rasathane olarak kullanılmıştır. Halk arasında “Zinciriye” adını, kubbeleri arasında gerildiği söylenen bir zincirden alır.

Kasımiye Medresesi
Artuklu döneminde yapımına başlanan ve 15. yüzyılda Akkoyunlu hükümdarı Kasım Padişah tarafından tamamlanan medrese, taş işçiliği ve geniş avlusuyla dikkat çeker. İçinde cami ve türbe de bulunan yapı, Mardin’in en büyük medreselerinden biridir.

Hatuniye Medresesi
12. yüzyılda Artuklu Sultanı Kutbettin İlgazi’nin annesi Sitti Raziye tarafından yaptırılmıştır. Hz. Muhammed’in ayak izini barındıran mihrap bezemeleri, Artuklu taş işçiliğinin en güzel örneklerindendir.
Emineddin Külliyesi
Mardin’deki en eski külliyelerden biri olan Emineddin Külliyesi, 12. yüzyılda cami, medrese, hamam ve hastane olarak inşa edilmiştir. Anadolu’daki ilk külliye örneklerinden biridir.

TARİHİ KİLİSELER
Mor Benham (Kırklar) Kilisesi
6. yüzyılda inşa edilen kilise, 1293’ten itibaren Süryani Kadim Patriklik Merkezi
olmuştur. Kemerli taş tavanı ve süslemeleri dikkat çeker.
Meryem Ana Kilisesi
1860 yılında inşa edilen Meryem Ana Kilisesi, Süryani Katolik cemaatine aittir. Vaftiz
bölümü ve patriğin kürsüsü zarif işlemelerle süslenmiştir.
Mor Mihail Kilisesi
4. yüzyıla tarihlendiği düşünülen kilise, Mardin’in sur dışında yer alan Süryani
Ortodoks kiliselerindendir.