Cumartesi günkü yazımda dindarlığı genel anlamı ve İslam'daki özel anlamıyla tanımlamıştım. Dindarlığın, dini adanmışlığı veya maneviyatı içerebilen bir erdem olduğunu söylemiş, dindarlık anlayışlarının ortak unsurunun "ilâhi olana duyulan" saygı borcu olduğunu eklemiş ve dini bağlamda dindarlığın, ülkeler ve kültürler arasında farklılık gösterebilen dindar faaliyetler veya bağlılıklarla ifade edilebileceğini belirtmiştim.
Bugün bir yazı dizisine başlamak istiyorum. Bu dizide son zamanlarda görsel, sosyal ve yazılı medyada çokça tartışılan bir konuyu anlatmak istiyorum: Dindarlık… Türkiye'de dindarlık artıyor mu, azalıyor mu? Ülkemizde Türk – Osmanlı kültüründen bağımsız ve ona yabancı bir dindarlık mı filizleniyor? Değişen şartlara göre dini ahkamın yenilenmesi mi gerekiyor? Bütün bunların ekonomi, sosyoloji ve küreselleşme ile bir ilgisi var mı? Tarikat ve cemaatlerin bu kadar göz önüne çıkması ne anlama geliyor? Bütün bu soruları, sahip olduğum sosyal bilim dağarcığını kullanarak cevaplamaya çalışacağım. İlk önce bu yazıda dindarlığı tanımlayacağım. Haydi başlayalım…
Bugünlerde ehliyet ve liyakat kavramı çok tartışılmaktadır. Hem özel sektörde hem de kamu sektöründe "liyakatli kadroların" işe alınmamasına yönelik eleştiriler de seslendirilmektedir. Bu iki kavram beraber kullanılmaktadır ve sıklıkla birbirine karıştırılmaktadır. Bugün istedim ki, ehliyet ve liyakat kavramlarını açıklayayım ve bunun iktisadi ve sosyal etkilerini ele alayım.
2024 yılı nasıl bir yıl olacak? Enflasyonu düşürebilecek miyiz? Vergiler daha adil yayılacak mı? Sıkı maliye politikasından en çok kimin canı yanacak? 2024 seçimlerinin öncesi ve sonrasında ne olacak? Bugün sizlere bu sorulara cevaplarım hakkında konuşacağım.
Yeni yılın ilk yazısında merhaba… Hepinizin Yeni Yılını kutlar, bütün ülkemizde daha huzurlu, daha müreffeh ve daha güler yüzlü günler dilerim.
Teknik ilerlemenin sonucunda ortaya çıkan teknoloji paradigması bireyleri, toplumları, devletleri ve kurumları değişime zorlar.
İktisat tarihine baktığımızda teknolojik paradigma değişimi dönemleri her zaman büyük çalkantıların olduğu, dünyada jeo-politik ve iktisadi güç merkezlerinin değiştiği, insanların yaşam tarzında yani tüketim kalıpları ve toplumsal örgütlenmelerinde dönüşümün gerçekleştiği dönemler olduğunu görmekteyiz.
Teknolojik değişim iktisadi açıdan "bir toplumun bilgi havuzundaki değişimin yansıması olarak yeni üretim teknikleri ve yeni ürünlerin icadına" dayanır.