Gıda enflasyonu küresel ölçekte gündemin ana konusu olmaya doğru ilerliyor.
Gıda enflasyonu küresel ölçekte gündemin ana konusu olmaya doğru ilerliyor. Hatta Covid-19 pandemisi başında yüzleşilen ihraç edilecek solunum cihazlarına el konulması benzeri hadiseler yaşanmaması için birçok ekonominin üstelik 2020’den bu yana önden tedbir aldığı biliniyor. Çin gibi ekonomilerinse ambarlarını doldurmak için temel ürünlerde global piyasa dinamiklerini bozacak önemde yüklü alımlar yaptığı anlaşılıyor.
Genişlemeci para politikalarının ve iklim şartlarının genel beklentiyi şekillendiren ana unsurlar olarak ön plana çıktığıysa uluslararası raporlardan yorumlanabilir.
Öncelikle uzun bir periyodu içine alacak seride dünyada bir fosfat krizi süregeliyor. 2020 başında fosfatın tonu 70 dolar civarındayken bugün 170 dolara dayanmış durumda. Trenddeki bu gelişim gübre üretiminde girdi fiyatlarını sürekli yukarı çekiyor. FED’in bilanço genişlemesinden de beslenen fosfat krizi Powel’ın son açıklamalarından anlaşılacağı üzere ancak sezon sonunda yumuşayacağından 2022 ekin döneminde çiftçi için gübre fiyatları yüksek kalmaya devam ediyor. Bu şartlar altında bütçesini kurmakta ve artan girdi maliyetlerini karşılamakta zorlanan çiftçi rekoltenin düşmesi pahasına geçen senelerden daha az gübre kullanmak durumunda kalıyor.
Kuraklık beklentisiyse iklim kaynaklı sorun olarak her sene dünyayı daha fazla tehdit ediyor. Muson sezonunda belirgin kırılımlar yaşanıyor. Önceki yıllara göre 2022 küresel ölçekte kuraklığın belirleyici olacağı bir yıl olarak öngörülüyor. Böylece kuraklık beklentisi, düşük rekolte tahmini ve fiyat beklentilerindeki bozulmada ilave bir rol oynuyor.
Tüm bunlara Omicron kaynaklı belirsizlikler de eklendiğinde muhtemel tedarik zinciri problemleri gereği bir katman daha daralacak arzla güçlü bir gıda enflasyonu beklentisi şekilleniyor.
Türkiye ise coğrafyasının imkanlarıyla bu krizden en az etkilenmesi beklenen ekonomilerden olmaya aday. Fakat hassas dengeleri çok doğru kurmak gerekiyor.
Birçok kurumla beraber TMO denge unsuru olarak stratejik önemde... Fakat geçtiğimiz sene çiftçiden 2,5 lira ortalamayla buğday almamayı marifet sayarak kötü bir tecrübe sergiledi. Sonrasında mecbur kaldığı yüksek fiyatlı ithalatlar nedeniyle aylık 2 milyar lirayı aşan görev zararı yazmak durumunda kaldığı anlaşılıyor. Buna rağmen ekmek fiyatındaki artışın önüne geçilemedi. Kurum 2022 için etkin bir planlamayla ihtiyaç duyulan katma değeri sunabilir.
Diğer taraftan soğuk hava depolarına enerji sağlanmasında aksamalar yaşanmaması öncelikler arasına girecek gibi duruyor. Bunun için de enerji tedariki, çeşitlendirmesi ve verimlendirilmesi belirleyici olacaktır. FED’in bilanço küçültmeye başlamasıyla enerji kaynaklı endişeler azalacak olsa da diğer gerilim kaynağı olan Ukrayna-Rusya denklemine arabuluculukla giren Türkiye’nin, ekonominin her halükarda kazançlı çıkacağı bir denge sürdürmesi gerekiyor. Diğer taraftan hem Ukrayna hem Rusya’nın önemli tahıl tedarikçilerinden olduğu ve her ikisinin de ihracat kısıtlayıcı tedbirler aldığını da akılda tutulmalı.