Bir Cümleyle Başlayan Tartışma, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Uzanan Aile Mirasını Gündeme Taşıdı
Model ve sunucu Defne Samyeli’nin kızı Derin Talu, İstanbul’da bir kitapçıda yaptığı kısa sohbetle hem sosyal medyada hem kültür-sanat çevrelerinde yankı buldu. Recaizade Mahmud Ekrem’in torunu olduğunu söyleyen Talu’nun bu ifadesi, başta bir şaka ya da ironik çıkış olarak yorumlandı. Ancak söz konusu bilginin gerçek olduğu kısa sürede teyit edildi. Gündelik bir anın, Türkiye'nin modernleşme sürecine yön vermiş bir edebi figürle kesişmesi, geniş kapsamlı bir tartışmanın da kapısını araladı.
Ne Oldu? Olay Nasıl Başladı?
Derin Talu, İstanbul’da bir kitapçıya girerken kendisini tanıtmak için “Ben Recaizade Mahmud Ekrem’in torunuyum” dedi. Kitapçının bu ifadeyi şaşkınlıkla karşılaması üzerine Talu, internette aratıldığında soy bağının görülebileceğini söyledi. Bu anları videoya çekerek sosyal medyada paylaşan Derin Talu’nun sözleri kısa sürede viral hale geldi.
Ancak videonun altına yapılan bazı yorumlar, onun kitapçıyla “dalga geçtiğini” ya da “abartılı bir şaka yaptığını” öne sürdü. Kimi kullanıcılar bunu “esnafa küçümseyici yaklaşım” olarak nitelendirdi. Ancak gerçek, kısa sürede ortaya çıktı.
✅ Doğrulama Geldi: Recaizade Mahmud Ekrem'in Soyu Talu Ailesine Uzanıyor

İnternetteki bilgi teyit platformlarından Malumatfuruş, Derin Talu’nun verdiği bilginin doğru olduğunu resmi kaynaklarla ortaya koydu. Platform, Derin Talu’nun babası Eren Talu’nun, Recaizade Mahmud Ekrem’in soyundan geldiğini belgeledi. Yayınlanan soy ağacına göre:
Recaizade Mahmud Ekrem (1847–1914)
→ Ercüment Ekrem Talu (1886–1956) – [Recaizade’nin oğlu, gazeteci-yazar, diplomat]
→ Muvakkar Ekrem Talu (1909–1963)
→ Erdem Talu
→ Eren Talu
→ Derin Talu
Bu soy silsilesi, yalnızca Derin Talu’nun verdiği bilgiyi doğrulamakla kalmadı; aynı zamanda edebiyatla Cumhuriyet kuşağı arasındaki bağların bugün hâlâ nasıl sürdüğünü göstermesi açısından da dikkat çekici oldu.
Recaizade Mahmud Ekrem Kimdir? Türk Edebiyatının Modernleşme Mimarı
Osmanlı’nın son döneminde yetişmiş önemli bir entelektüel olan Recaizade Mahmud Ekrem, edebiyat tarihine yalnızca Araba Sevdası adlı romanıyla değil; aynı zamanda Servet-i Fünun topluluğunun şekillenmesindeki etkisi, öğretmenliği ve edebi kuramlarıyla da damga vurdu.
Araba Sevdası (1896), Türk edebiyatının ilk realist romanı kabul edilir.
Tanzimat sonrası edebiyatta bireycilik, sosyal eleştiri, Batılı yaşam tarzı gibi temaların temellerini atmıştır.
Oğlu Ercüment Ekrem Talu, Cumhuriyet döneminin diplomasi ve gazetecilik alanında önemli isimlerinden biri olmuştur.
Bu bağlamda Derin Talu’nun soyu, yalnızca bir edebi isme değil, aynı zamanda Cumhuriyet kurumlarının inşasında rol almış bir aile tarihine de dayanıyor.

Deren Talu’dan Bir Başka Paylaşım: “Soyadımızı Atatürk Verdi”
Olayın ardından Derin Talu’nun ablası Deren Talu, geçmişte Instagram’da yaptığı ve Atatürk, Ercüment Ekrem Talu ve Sabiha Gökçen’in birlikte yer aldığı bir fotoğrafı tekrar gündeme taşıdı. Paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
“Dedemin dedesi Ercüment Ekrem Talu’nun Atatürk ve Sabiha Gökçen’le birlikte yer aldığı bu fotoğraf benim için çok kıymetli. Ayrıca ‘Talu’ soyadının da bizzat Atatürk tarafından verildiğini bilmek büyük bir gurur.”
Bu açıklama, yalnızca soy bağını değil, Cumhuriyet tarihindeki sembolik temasları da ortaya koydu.
Sosyal Medya, Bellek ve Hakikat: Bir Rücu Olarak Olayın Sosyolojik Yüzü
Bir kitapçıda başlayan gündelik bir sohbetin, bir anda tarihi tartışmalara evrilmesi; modern Türkiye’de kültürel mirasın nasıl algılandığı, aile geçmişiyle kamu kimliğinin nasıl örtüştüğü üzerine sorular doğurdu. Espri ya da şaka gibi algılanan bir cümle, sonunda edebiyat tarihinin canlı tanıklarının hâlâ aramızda olduğunu gösterdi.
Bu olay, sosyal medya çağında hakikatle alay arasındaki sınırların ne kadar belirsizleştiğini de ortaya koydu. Zira doğrulanabilir bilgiyle şaka arasında gidip gelen bu paylaşım, en sonunda kültürel bir belleği gün yüzüne çıkardı.
Bir Soy Ağacının Gölgesinde, Hafızanın Ta Kendisi
Derin Talu’nun kitapçıdaki bir cümlesi; sadece bir aile hikayesini değil, Türkiye'nin edebi, siyasi ve toplumsal belleğini de güncelledi. Bugün hâlâ Recaizade Mahmud Ekrem’in torunlarının aramızda olması, bu mirasın sadece kitap sayfalarında değil, yaşayan insanlarda da sürdüğünü gösteriyor.