
Anahtar Kelimeler-28 (Yenilik)
Her ne konuda olursa olsun, kime hitap ederse etsin, her ne amaçla yaparsak yapalım yeni bir şey yaparken, yeni bir şey getirirken dikkat etmemiz gerekir. Zira yenilikler her zaman tepki çeker ve bu tepki genellikle olumlu değildir.
Yeniliklerin tepki çekmesinin sebeplerinin başında, kurulu düzeni tehdit etmesi gelmektedir. Kurulu düzen, bilindiği için güven verir. Kurulu düzenin olumsuz tarafları da bilindiği için, bu olumsuz taraflara karşı tedbir de alınmıştır. Bir hastalığı örnek alalım. Hastalığın patolojik özellikleri, bu hastalığa neyin sebep olduğu, nasıl tedâvi edileceği, hangi ilaçların iyi geldiği bilindiği için endişe yaratmaz. Ama yeni bir hastalık, yeni bir mikrop, yeni bir virüsün sebep olduğu yeni bir hastalık ortaya çıkarsa insanlık târihinin en gelişmiş bilim dalı olan tıp bilimi ayağa kalkar. Bunun en büyük örneği 2020-2021 yılları arasında küresel bir kapanmaya sebep olan COVID-19 adlı virüsün sebep olduğu hastalıktır.
Ama olumlu değişiklikler de aynı kaderi paylaşır. Dünya târihinde büyük kırılmalara sebep olan ve insanlık târihinde büyük sıçramalara imkân veren birçok yenilik ve icat, ilk ortaya çıktıklarında tepkiyle karşılanmıştır. “Eski köye yeni âdet getirme” ya da “İcat çıkarma” gibi sözler sâdece Türkçe’de yoktur ve bu anlayış sâdece Türk kültürüne has değildir. Mesela İngilizce’de de “You cannot teach an old dog new tricks” gibi ifâdeler vardır.
Şu anda küresel alışveriş kültürümüzün vazgeçilmezi olan market arabaları 1937’de ilk icat edildiğinde
müşteriler tarafından aptal bir görüntü ortaya çıkıyor diye tepkiyle karşılanmıştır. ABD’nin Oklahoma şehrinde bir market sâhibi olan Sylvan Goldman tarafından icat edilen market arabalarının benimsenmesi amacıyla market içinde kullanmaları için sahte müşteriler kiralanmıştır.
Matbaanın Gutenberg tarafından hareketli harflerin kullanılacağı şekilde geliştirilmesi zannedildiğinin
aksine Avrupa’da büyük bir kabul görmemiştir. O kadar ki yıllar sonra bile matbaanın gelişmesiyle
yaygınlaşan kitaplar, kamuoyundan tepki almıştır. 1700’lü yıllarda gençlerin özellikle roman okumaya çok zaman harcamaları rahatsızlık yaratmış ve “okuma modası” (reading rage), “okuma humması” (reading fever), “okuma çılgınlığı” (reading mania) hatta “okuma şehveti” (reading lust) gibi tanımlamalar ortaya çıkmıştır. Savunmak için söylemiyorum ama şimdi de sosyal medya ve gençlerin ellerinden telefonları düşürmemesiyle ilgili benzer şikâyetler yapılıyor.
Bir başka örnek olarak da artık seyahat kültürünün bir parçası olan tekerlekli bavullar verilebilir. İlk olarak havaalanlarında kullanılmaya başlayan tekerlekli bavullar, buradaki yolcuların bavullarını taşıyan hamalların tepkisine yol açmıştır, çünkü hamallar işlerinin azalmasından şikâyetçi olmuştur. Bu örnekler çoğaltılabilir. Görülüyor ki, mevcut düzenden menfaat elde eden kesim o düzenin değişmesine sebep olan yeniliklere tepki göstermektedir. Bu menfaat ve menfaat elde edenlerin sayısı ne kadar yüksek olursa tepki de o kadar büyük olmaktadır. O kadar ki bir ülkeye teknolojinin girmesine engel olabiliyor.
Yenilik ihtiyâcı
Her yenilik ve bu yeniliğin somut göstergesi olan icat, bir ihtiyâca cevap vermek için yapılır. İhtiyâca cevap vermeyen, iş olsun diye yapılan icatlara yenilik değil, olsa olsa zımbırtı denir. Bunu yapan kişiyi sebep olduğu olumsuz tepki sebebiyle birkaç günlüğüne popüler yapar o kadar. Ama değişiklik getiren yenilikler, ilk önce kamuoyundan tepki alsa da daha sonra benimsenir. Kamuoyunun olumsuz tepkisinin sebebi, yeniliği yapan kişi kadar öngörülü olamamasıdır. Yenilik getiren kişiler, mucitler vizyon sâhibi kişilerdir.
Müceddidler
Toplumu değiştiren yenilik yapanlara mucid denirken, bu yenilikleri fikir alanında yapanlara da
müceddid denir. Yeni fikirler ortaya atan veya mevcut anlayışa yeni yorumlar getiren müceddidler,
genellikle içinden çıktıkları toplum tarafından tepkiye karşılaşırlar. Bu bağlamda en büyük
müceddidler peygamberlerdir. Her peygamber kendi toplumundaki yanlışlıklara karşı gelen yenilikler
getirmiş ve tepki almışlardır. Yeniliklere gösterilen tepkinin şiddeti, tepkiyi gösteren toplumun
bağnazlığıyla doğru orantılıdır. Toplum ne kadar bağnaz ise yeniliğe gösterdiği tepki de o kadar yüksek
olur. İstisnâsı yoktur ki bu toplumlar kendilerini yenileyemedikleri için yok olmuşlardır.
Yeni nesil ve ced
Yeniliğin tepki görmesi nesiller arasında da kendini gösterir. Yaşlılar yetişkinleri, yetişkinler gençleri beğenmezler, çünkü bir sonraki nesil, bir öncekine göre hep yenidir. Oysa bir nesil kendini yenileyebildiğinde, yâni çocuğu ve torunu olduğunda ced (dede) olma vasfı kazanır. Yeniliğe tepki gösteren, yenilenmek istemeyenler aslında ced olmak istemediklerinin farkında değildirler. Nâmık Kemâl’in “bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar” sözüyle işâret ettiği üzere, gerçekler yeni fikirlerin birbiriyle çarpışmasıyla ortaya çıktığı gibi, bir toplum da yeni nesillerle yenilenir. Elbette bir önceki nesil kendi içinde bulunduğu düzen içinde kendini emniyette hisseder ve değişmesini istemez. Ama değişim kaçınılmazdır. Değişime karşı mutlak muhalefet göstermek, bir kişinin kendi neslinin tükenmesini istemesi gibidir.
Yenilik tâzeliktir
Yenilenme, dede-torun sürecindeki gibi, tâzelenmedir. Yenilenmeyen tazelenemez; bayatlar, küflenir, hantallaşır, yozlaşır, köhneleşir. Hatta çirkinleşir ve itici hâle gelir ama bu çirkinliği içeriden görmek mümkün değildir. Aklımıza, “peki yenilik bu kadar olumlu bir şey iken neden tepki alır?” diye bir soru gelebilir. Sorunun cevâbı çok basit: Çünkü yenilik gayret ister, çabalamak ve ter akıtmak gerekir, yorucudur. Günümüzün popüler tâbiriyle “konfor alanı” dışına çıkmak gerekir. Bunun karşısında boş boş oturmak, eleştirmek ve olumsuzluklardan başkalarını sorumlu tutmak gibi kolay şeyler varken, yenilik çoğumuza zor gelir.
Yenilikçiler azınlıktadır
Eskinin yerine yenisini getirmek isteyenler her toplumda azınlıktadır. Bu yüzden taraftar bulmada zorlanırlar. Târihe mâl olmuş yenilikleri getirenlerin en büyük özellikleri, taraftar ve destek bulmamalarına rağmen kararlı ve azimli olmalarıdır. Mücâdelerinde yalnız olmak, yenilikçilerin âdeta kaderidir. Ama onların bu kaderi insanlığın kaderini değiştirir.