
Tuzu kuru finansör babalık tavsiyeleri!
Sosyal medya iyi ki hayatımıza girdi.
Gün geçmiyor ki, birileri birilerinin programına gidiyor ve açıklama yapıyor.
Ya da kendi sayfalarından, koltukta gerine gerine açıklamalar yapıyor.
Dertleri polemik yaratmak, dertleri gündem olmak.
Okan Bayülgen, Saba Tümer'in programına gitmiş, babalık nasıl yapılır anlatıyor.
Belli ki, kendi paralı baba, zengin baba, tuzu kuru baba olarak kızından hiçbir şey esirgemediği "kendi babalığını" anlatıyor.
"Benim babalığım böyle, kızım ne isterse alırım, yaparım, iyi bir finansörüm" dese doğru anlayacağım, ama öyle demiyor.
Bir baba nasıl olmalı diyor.
Bir baba, çocuğuna önce "iyi bir finansör olmalıdır" diyor.
Bir baba güvence vermelidir diyor.
Finansör kelimesi, zengin bir babanın ağzından çıkacak kelamdır.
Finansörmüş.
Bir baba çalışmalı, elinden ne gelirse evladı için yapmalı, ona bakmalı, onu okutmalı, onun iyi bir insan olması için çabalamalıdır.
Desen.
Anlayacağız.
Tuzu kuru, açıklamalardan hiç hoşlanmıyorum.
Tuzu kuru, kibirli gerine gerine konuşmalardan hiç hoşlanmıyorum.
Ülkenin halini, babaların halini hiç bilmez ve anlamaz kibriniz o kadar rahatsız edici ki.
Babalar çocukların karnını zor doyuruyor, beslenme çantasına, yemek, meyve koyamıyor.
Babalar, devlet okuluna giden çocuklarının kitaplarını defterlerini zor alıyor.
Babalar, çocuklarının kışlık montlarını ayakkabılarını zor alıyor.
Babaların ayakkabılarının tabanı delik ayakkabıları var.
Paralı baba, hayatını çocukları için çabalayan babalara ahkam kesemez.
Ne dediğin belli değil.
Başka bir yerde, küçük evde oturmaktan bahsediyorsun, kendin Beyoğlu'nda en bilinen, en pahalı apartmanında 2 daire alıp birleştiriyorsun.
Ben biliyorum, televizyonlardan çok para kazandın.
Eh gece kulübün var.
Eh Bodrum'da ana merkezde, çarşıda sokağın var, çok pahalı "miras" kalmış dükkanların var, kira gelirin var.
Buna rağmen, tv100’de reytingi yok diye kaldırılan programın için, gittin, ısrar ederek yalvara yalvara programını yapmak istedin.
Magazin sevmezsin, magazincilere hakaret edersin, magazinde kim varsa programına dizersin.
Çok akıllı ve çok kültürlü, çok entelektüel bir adamsın biliyorum, eskiden severdim de seni.
Bu ne kibir, bu ne üstten bakış.
Yani demem o ki.
Sistem paranın kaldırma gücünü bulan adamların elinde, hepsine çok paralar kazandırdı.
Bu söylemlerinizi dinleyen çocuklar, babalarını suçlarlar.
Bu söylemlerinizi dinleyen çocuklar, babalarından hesap sorarlar.
Bu söylemlerinizi dinleyen çocuklar, bekledikleri gibi "finansör" olamayan babalarını sevmezler.
Biz çocukken, ne olacaksın diye sorulduğunda çocuklar hayallerindeki meslekleri söylerdi.
Sizin finansor söylemlerinizden, paralı zengin güzellemelerinizden, anlattıklarınızdan sebep, büyüyünce zengin olacağım diyorlar.
Babalar çabalar.
Babalar çalışır.
Babalar çocuklarını severler.
Babalar babadır.
Babalar, ellerinden ne gelirse yaparlar.
Ellerinden gelemedikleri için, içlerinde kocaman keder, kocaman üzüntü duyarlar.
Hatta.
Hayatlarında, gizli gözyaşı çeşmesi vardır.
Sizin, kendi babalık haliniz kendinize kalsın.
Bu ülkenin ekmek parası peşinde kosan, sizin daima "vasat" insanlar diye tanımladığınız, aileleri vardır.
Karın doyurur, okutur, iyi insan olsun diye çabalar.
Finansör falan da değildir, sadece sıcacık güvenli babadır.
Sırtı terli babaları incitmeyin.
Okan beycim.
Bu arada çocuklar, en çok "analı babalı" büyümek isterler, yani "aile" isterler, aklınızda olsun.
Funda'nın aklındakiler.
… Yukarıda Okan Bayülgen'in finansör babalık anlatımını yazdım.
Çok rahatsız etti beni.
Hiç hoşlanmadım.
O zaman, geçmiş yıllardan, bir anım var size anlatayım.
Okan Bayülgen Habertürk'te Beyin Bedava diye bir programa başlayacak.
Programda 4 kadın olacakmış, beni de aradılar.
Kabul ettim ve gittim.
Ben, Ayşe Böhürler, Sevil Atasoy ve Oylum Talu programda olacağız.
Program başladı, Sevil hanım ve Ayşe hanım ilk programda çatıştık.
Özellikle Sevil hanım ön yargılı gelmiş.
Bu kadınlar, ilk programda Okan bey, karılar tartışıyor dediği için tatsızlık çıktı.
Ayşe hanım ve Sevil hanım programı bıraktı. Oylum hanım kendi isteği ile ayrıldı.
Programda bir tek ben kaldım.
Ve her hafta 3 erkek, konuk alarak programın durumu değişti.
Bu arada, ben Okan'a bir fotoğraf makinası hediye ettim.
Newyork'tan bit pazarından aldığım, deri kılıflı antika, çok kıymetli bir makinaydı.
Okan bey!
Ben twitterda linç edilirken, sen de ortak oldun.
O nedenle, o fotoğraf makinasını sana hediye verdiğime bin pişman oldum.
Kahvenin kırk yıl hatırı varken, çok özel bir hediyenin hatırı, daha da fazla olmalıydı.
İnsanca tabi.