İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Ara

Yalnızlık ve irade

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Hani deriz ya “Yalnızlık Allah’a mahsustur”. Gerçekten de derinlikler psikolojisinin verilerine göre, yalnızlık canlıların başa çıkmada en çok zorlandıkları duygulardan birisidir. Konu insan olunca yalnızlığın acısı daha da keskinleşiyor. Yalnız bir çocuk, potansiyelini ortaya koyacak biçimde gelişemiyor. Yalnız bir kadın ya da erkek, kendisini ifade etmede zorlanabiliyor. 

Geride kalmış kocaman bir ömrü paylaşacak kimsesi kalmayan yalnız bir yaşlı, hem dem olacağı bir dost için yanıp tutuşuyor. Çünkü; insan sosyal bir canlıdır ve diğer insanlara ihtiyaç duyar. Üstelik de bu yeme, içme, barınma, korunma gibi temel ve içgüdüsel bir gereksinimdir. Yalnızlıktan bizim anladığımız kişinin, kendini ifade etmede zorlanması ve bundan dolayı duygusal alışverişinin azalmasıdır. Yani kendisinden diğer insanlara, diğer insanlardan kendisine gelip giden “şey”lerin azalmasından söz ediyoruz. Dünya ile alışverişinin azalması, kişiyi sadece kendisiyle olmaya, sonuçta yeniden yalnız kalmaya iter. Şu hâlde yalnızlık sadece fiziksel ya da bedensel olarak diğer insanlardan uzakta kalmak değildir. Tersine kalabalığın içinde de yalnız kalınabilir. Esasen bu türlü yalnızlığın sonuçları daha da vahimdir. 

YALNIZLIĞIN PANZEHRİ 

Şimdi soracağımız soru şu: İster etrafında insanlar olsun ister gerçekten çevrede iletişim kuracak kimse olmasın yalnızlık, hangi davranış kalıplarına sürükler kişiyi? Bu sorunun cevabı, yalnızlığın panzehri olan irade kavramını ve alınabilecek önlemleri de beraberinde getirecektir. Yalnızlık duygusu içindeki kişi, çoğunlukla kendisine döner. Kendisiyle alışverişi çoğalır, iç iletişimi derinleşir. Kişi, bir süre sonra kendisiyle olan muhabbeti, dostlarla olan muhabbete tercih eder. Giderek şekillenen bu tablo, yalnız kişinin karşısına iki temel davranış kalıbı çıkarır. Birincisi, kendisiyle kalan kişinin modern psikolojinin tarifi ile tamamen içgüdülerinin gölgesinde hareket etmesi. Diğeri ise bireyin, toplumsal çıkarların bekçiliğine soyunmasıdır. Diğer bir ifade ile yalnızlık, kişiyi ya egosunu tatmine adanmış bir hayat biçimine doğru sürükler ya da diğer insanlara faydayı körükleyecek ruhsal arınmayı ve temizlenmeyi sağlar. Çeşitli inanç sistemlerinde kişilerin yalnız kalmayı istemeleri, inzivaya çekilmeleri, böyle bir arınma ve bir anlamda kendiyle hesaplaşma isteğinin sonucudur. Burada yalnızlığın; davranış düzeyinde neden olduğu son derece olumsuz bir tablonun yanında, her türlü benlik takıntısından arınmış bir davranış tablosunu da oluşturabildiğini görmek mümkündür. Yalnızlık; toplumun uygun görmediği yalan, hırsızlık, yan kesicilik, saldırganlık gibi her türlü aşırılığa yatkınlığı olan kişilerdeki bu örtülü eğilimin ortaya çıkmasında, uygulamaya geçmesinde güçlü bir tetikleyici olabilmektedir. Benzer biçimde yalnızlık duygusu; toplum tarafından arzu edilen yardımseverlik, toplumsal duyarlılık, başkasının acısını paylaşma, başkalarına yüreğini açma, çalışkanlık gibi kişisel yatkınlıkların ortaya çıkmasında da etkin bir faktör olabilir. 

İRADE VE TERCİH EDEBİLME ÖZGÜRLÜĞÜ

Araştırmalar, her insanın günlük yaşamında bu iki davranış kalıbı arasında uygun bir yer bulup kendini konumlandırma savaşında olduğunu gösterir. Şimdi cevap vermemiz gereken soru şu: Acaba hayatımızı yakından ilgilendiren bu iki zıt davranış modeli arasındaki yerimizi neye göre ve nasıl belirliyoruz? Kişisel yatkınlığın, ailedeki çocuk yetiştirme biçiminin ve toplumdaki sosyal öğrenme ortamının bu yeri belirlemede etkili olduğunu biliyoruz. Ancak bütün bu destekleyici faktörlerin yanında esas belirleyici olan ve tercihlerimizin yönünü tayin eden güç iradedir. Bilindiği gibi insanı canlı kılan en önemli yegâne özelliklerden biri hiç kuşkusuz irade sahibi olması yani kendi hayatı için tercihler yapabilmesidir. Daha öz bir ifade ile “iyi” ya da “kötü”yü tercih edebilme özgürlüğüdür. Konuyu inanç ekseni ile ele alan Ali Şeriati’nin ifadesiyle; insanın bir tarafında kendi yaratılışının hammaddesi olan “balçık”, diğer tarafta ise yaratıcının kendisine özel olarak bahşettiği “ruh” vardır. İnsan, yukarıda arz ettiğimiz her iki davranış kalıbını bu iki temel üzerine inşa etmektedir. 

Şu hâlde insan ya özünde yer alan toprak-balçık temeline yönelerek içgüdülerine hizmet eder ya da ruh dünyasına yönelerek topluma hizmet eder. İnsan ya temel ihtiyaçlarının kendi egemenliğinde karşılanacağına inanan, diğer insanları ezebilen, benliği fazlaca gelişmiş, kendi çıkarları, davranışlarının belirleyicisi olan herhangi bir canlı olur. Ya da kendisine özel olarak verilmiş ruh tarafına yönelerek diğer insanlara fayda üreten, benlik takıntısından arınmış bir insan olur. Bu her iki uç arasındaki konumu netleştiren ve insana özel olan iradenin kullanılması, seçme hakkının kullanılması, kişinin bireysel sorumluluğundadır. Dikkat edileceği üzere yalnızlık duygusu irade yeteneğini, irade ise yalnızlığı içeriyor adeta… Aralarında iki yönlü sebep-sonuç ilişkisi var. Çorak bir arazideki bitkinin tek başına gelişip serpilmesi zordur. Aynı biçimde milyonlarca bitkinin bulunduğu bir ormanda kendisini ifade edemeyen bir bitkinin de gelişmesi zordur. İhtiyaç duyduğu suyu, ışığı, havayı bulamayan bitki için, kalabalığın içinde olmak bazen ciddi bir dezavantaj oluşturabilir. Dolayısıyla kalabalığın içindeki yalnızlık ile mücadele çok daha güçlü bir iradeyi gerektirir. Öyle ki bu iradeyi gösteremeyen canlı, yavaş yavaş erimeye, kalabalığın içinde yalnız kalmaya, duyarlılığını yitirmeye kısacası canlılığını kaybetmeye başlar. Hayatın her alanı ile bağları zayıflamış kişi, en başta kendisi olmak üzere çevresine de zarar verebilir. 

Günümüz insanına bakıldığında kalabalığın içindeki yalnızlığın adeta çığ gibi çoğalmasına paralel olarak içgüdülerine odaklanmış insanların da çoğaldığını görüyoruz. Ruh dünyasının güzellikleriyle tanışanların, ruhlar âleminde yol alanların, kendisini bilenlerin sayısı maalesef azalıyor. Teknoloji ötesi toplumların önündeki en temel tehlike olarak beliren yalnızlık ve ruhsuzluk, işte bundan dolayı öne çıkmaktadır. Nitekim öğrenilmiş çaresizlik girdabı, giderek daha fazla kişiyi yutuyor. Yalnızlık duygusunun giderilmesi için birilerine ihtiyaç vardır. Zira birileri yoluyla kişi; kendine ulaşır ve kendini tanır. İradesini kullanma alışkanlığını edindiğinde, “iyi” veya “kötü” arasında tercih yapabilir, içgüdülerden ibaret bir canlı olmadığını ve engin ruh zenginliğini keşfeder. Bu keşif, oka gücünü veren yay misali, hayatı bütün renkleri ve değerleri ile görmeyi ve yaşamayı sağlayacaktır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *