İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

Kimse gülümsemiyor!

YAYINLAMA:

İstanbul'da her şeyin önü sonu boğaz.
Güneşin masmavi sulara doğduğu yer, aydınlığın ve karanlığın fotoğrafı Boğaziçi.
Yıllar, yüzyıllar geçecek o yerinde kalacak, hep usul usul akacak sonsuza doğru.
Bunları neden yazıyorum.
Kaza sonrası ilk defa sahile iniyorum, nefes almak istiyorum ve şükretmek istiyorum.
Hava da çok soğuk, kendi nefesim kendime dönüyor.
Ellerim de buz gibi.
Sırtım ayaklarım da üşümeye başlıyor.
Eh, artık yaz günlerinin şıngır mıngır zamanları kalmamış, sıcacık havası gitmiş.
Hava soğuk belli ki sahilde kalamayacağım.
Yanımda arkadaşım var, aslında o geldi ve beni evden çıkardı. 
Arkadaşım diyor ki, “Funda uzun zamandır ben alışveriş merkezine gitmedim, biliyorum ki
sen de uzun zamandır gitmedin.
Burada hava soğuk, kapalı bir yere gidelim” diyor.
Hadi diyor.
Tamam diyorum, tam yılbaşı üzeri mağazalar da süslenmiştir.
Eve gidelim, benim bilgisayarın bataryanın değişme zamanı gelmiş onu da yanımıza alalım,
Teknosa'ya bırakalım diyorum.
Öğle yemeği saatine denk geldiği için, lahmacun da yiyelim diye plan yapıyoruz 
Alışveriş merkezi küçük çocuklar ve aileleri ile kalabalık.
Çocuklar, üzerlerinde pahalı kışlık montlar ve pahalı botları ile şuursuzca bağırarak
koşturuyorlar.
Ailelerin umuru değil, çocuklar evlerindeki gibi, adeta her şeyin sahibi gibi, kontrolsüzce
koşturuyorlar.
Neyse.
Teknosa'ya giriyoruz, çalışanlar göz göze gelmek istemiyor, belli ki servis bir şey isteyeceğiz.
Birini yakalıyorum.
Diyorum ki bilgisayarı buradan aldım. Bataryanın değişme zamanı geldi faturalarım bunlar
falan, bataryasını değiştirelim.
Mutsuz çalışan diyor ki, ben size servis telefonu vereceğim, orayı arayacaksınız ve PTT kargo
ile yollayacaksınız.
Diyorum ki, “buradan alırken öyle söylemediniz, ne münasebet burada degişmesi gerekiyor,
alışverişin kuralı değişmez ki”.
O sistem değişti, diyor.
Yahu kargo ile bilgisayar mı yollanır, yolda kırılsa ne olacak diyorum.
Öderlermiş falan, 
Bilgisayarın bataryasının değişmesi için, ürünü aldığın yerde bırakırsın orada değişir, bu
zorlamaya gerek yok ki.
Sonuç, bilgisayarı bırakmıyorum ve alıp çıkıyorum.
Biraz krem falan alalım diyoruz, Watsons’a giriyoruz.
Çalışan kızlar, telaş içinde etiket değiştiriyorlar.
Ben 4 ürün alıyorum, indirimli ürünler tanesi 99 TL.
Kasada çalışan kız, suratı on karış, göz göze gelmiyor.
560 TL, diyor.
Olmaz diyorum, tanesi 100 TL olsa, 4 ürün 400 TL eder, yanlış yapıyorsunuz, tekrar bakın
diyorum.
Gidiyor geliyor, cevap vermiyor, mutsuz durumda.

Neyse sonunda, yarım saat geçiyor. O asık surata rağmen çözümlüyoruz.
Hepsine diyorum ki, suratlarınız asık, bu kadar mutsuzluk neden.
Anlıyorum ki ne desem boş.
Herkesin suratı bin karış, hiç kimse işinden gücünden mutlu değil.
Sokağa çıktığıma, bu insanları gördüğüme bin pişman oluyorum.
Artık.
Karanlıklarda bile aydınlatan güneş yüzlü çocuklar yok ki, büyüyünce ve mutlu olarak
gülümseyen genç insanlar olsunlar.
Birbirine kardeş bakan gözelerin kalmadığı bu dünyada.
Ben de ne arıyorum anlamadım.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *