UEFA'NIN İFLASI
Turnuvanın ev sahibi olmanın verdiği cüretle Alman Başbakanının açtığı yolda hemencecik pozisyon alan UEFA hem bize Merih Demiral üzerinden diskur geçmiş/çekmiş hem de Hollanda maçına atadığı şaibeli Fransız hakem ClementTurpin’le adeta bizi infaz etme cüretini göstermiştir.
Alman Hükümeti, her ne hikmetse Cumhur İttifakı’nın kuruluşunu takip eden günlerde Türk milliyetçisi “Ülkücü” hareketi kendi ülkesi için iç tehdit olarak ilan ederek bu yolun taşlarını döşerken; bölücü örgüt ve bağlı kuruluşlarıAlmanya’da her türlü eylem serbestisi içinde milleti haraca keserken “gık” diyememişlerdir. Buyurunuz en çifte standartlısından Avrupa ve Avrupa medeniyetinin hal-i ahval-i pür melali.
Altmış küsur yıldır girmek için çaba gösterdiğimiz Avrupa ve Avrupa’nın değerler sistemi üzerinden inşa edilen Avrupa Birliği işte bu kadar aciz ve bize karşı aslında çifte standardın standart hale geldiği bir topluluk durumunda. Son gelişmelerle zaten Micron/Macron başta olmak üzere vadesinin dolduğu ve tarihin çöplüğüne gitmesinin an meselesi olduğu konuşulan Avrupa camiasının durumu böyleyken UEFA’sının bundan farklı olması ve davranması nasıl beklensin? Onlar da ağa babaları gibi bize karşı gıcık ve içten pazarlıklı tavırlarını hemen gösterdiler, önümüzü çat diye kesiverdiler.
Hollanda maçının daha başlarında Mert Müldür’ün ayağına yapılan basma hareketi dünyanın neresine giderseniz gidin direkt kırmızı kart gerektiren sertlikte bir hareket iken sarı kartı neredeyse kerhen verdi Turpin. Ona benzer birçok hareket daha oldu maç içinde. Virgil Van Dijk belki üç sarı bir direkt kırmızı karttan en az iki kere atılması gerekirken “Fransız Turpu” onu atmayarak Hollanda’yı ne kadar sevdiğini gösterdi tüm dünyaya.
CAS yolunu kapatmak için uygulanan hile-i şer’iyye ve Tahkim’den
Ezcümle evet İspanya dışında bu turnuvada en heyecan verici futbolu (Portekiz maçı hariç) biz oynuyorduk. Evet tribünlerde duruma hâkim durumdaydık. Gençlerimiz canlarını dişlerine takmış temsil ettikleri Bayrak için savaşmaktaydı. Bozkurt işareti ile Pandora’nın kutusu açılmış, “cin” şişeden çıkmış ve bütün şartlar bizim lehimize gelişmekteyken Alman Şansölyesi ile UEFA Politbüro’sunun komplosu sonucu “gönüllerin şampiyonu” olarak dönüyoruz ülkeye.
Karşımızda çok donanımlı ve “şeytan”la bile iş birliği yapmaktan çekinmeyen bir düzen olduğunu bilerek 2026’ya çok daha sıkı hazırlanmalı, futbolcularımıza ve teknik ekibimize taktik ve teknik çalışmalar yanında milli bilinç ve sosyal farkındalık konusunda da destek olmalıyız hem de oldukça profesyonel olarak.
“Galip sayılır bu yolda mağlup” deyip tebrik edelim oyuncularımızı ve Hocamızı.
En büyük Türkiye…