"AKIL" MI "ANLAM" MI?
İnsanın zihinsel, ruhsal ve bedensel özelliklerinin oluşmasında üç faktör etkilidir. Doğuştan gelen gene
Araştırmalar, bazı insanların genetik yatkınlık, bazılarının yetiştikleri çevre nedeniyle; bazılarının ise genetik ve çevrenin dışında kendiliğinden insana, anlama, ruhsal ihtiyaçlara daha yatkın olduklarını ortaya koymuştur. Yani anlam arayışı genetik ya da öğrenme gibi tek kaynağa bağlı değildir, bir bütün olarak kişilik yapımızla ilgilidir. Dolayısıyla temel kişilik özellikleri bakımından bazılarımız dünya ile sınırlı bir düşünce ve davranışla yetinirken,bazıları
Düşünebilen canlı olarak insan, ezelden gelen (a-priori) varlık ve yaratıcı bilgisine sahiptir. Bu bilgiyi unutma özelliği güçlüdür. İnanç değerleri bu unutmayı önleyen yegâne kaldıraç konumundadır. Ancak Kant’ın rasyonel metafiziğe getirdiği eleştiri ile Batı’da metafizik kabuller ve din duygusunun önemi azalmıştır. İnanç değerleri zayıflayan insan sadece görünen fiziki dünyaya hapsolmuştur. Oysaki insan görünen maddi dünya kadar görü
KİŞİLİK VE İNSANIN ANLAMI
Psikolojinin temel çalışma konusu başlarda anormal
Araştırmalara göre, insanın bir bütün olarak kendini bilme ve anlam arayışı ihtiyacı karşılanmadığında çeşitli ruhsal sorunlarbeliriyor. Bundan dolayı; geleneksel felsefi yaklaşımların biyolojik insan ve rasyonel insan modeli yanında Tanrı’nın yarattığı insan yaklaşımı, bilimsel arenada daha güçlü biçimde ele alınmaya başlanmıştır.
İnanma ihtiyacını gidermiş, aşkın bir güce bağlanan, hayatıhayatla sınırlı tutmayan, kendini gerçekleştirmeye çalışan, değer ve erdemleri dikkate alan bireyin; ruh sağlığı bakımından daha avantajlı olduğunu gösteren araştırma verileri artmaktadır. Bunun içindir ki; inanma ihtiyacı, dinî duyguların gelişimi, ahlak ve etik depsikolojinin ilgi alanına girmiştir.
Gerek mantık ve ruh, gerekse dinî değerler bakımından insanın kendi anlamını bir bütün olarak bilmeye ihtiyacı vardır. Zira yeryüzündeki canlı cansız her varlığın bir görevi ve bir sorumluluğu bulunmaktadır. Biz bilemeyebilir, farkında olamayabiliriz ama varlık özelliği kazanan hiçbir şey bu âlemde amaçsız ve boşuna değildir.
Akıl, insanı farklı kılan en önemli özelliktir. İnsan; aklısayesin
ANLAM, GÖREV VE SORUMLULUKTUR
Akıl bütün bunlar için gereklidir ama yeterli değildir. Zira anlam arayışı, zekâ düzeyinden çok duygu kökenli bir eğilimdir.Dolayısıyla kişi hangi zekâ düzeyinde olursa olsun, kendisine özel bir anlam arayışı eğilimine sahiptir. Anlam arayışında sadece zihinsel potansiyel değil ruh, duygu ve kalp özellikleri de öne çıkar ve bu arayışta her insan kabınca dolar.
İnsanın anlamı sürecinde dinî duyguların vazgeçilmez bir rolü vardır. Bunun içindir ki; bütün dinlerde ve özellikle On Emir, İncil ve Kur’ân-ı Kerîm’de kendini bilme arayışı önemsenmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de insanı tarif eden birçok ayet vardır: ‘Güzel mizaç,kabiliyet
Kendi varlık nedenini bilen insan; eşref-i mahlukat yani “
Zerrelerden kürelere kadar her varlığın kendi varlık nedenine hizmet ettiği bir âlemdeyiz. Bir ağacın kendisi önemlidir ama asıl önemli olan varlık nedeni ve bu varlık nedenine hizmet etmesidir. Dolayısıyla insanın anlamının peşine düşmesi hem bir ihtiyaç hem de sorumluluktur. Daha da önemlisi, insanın yeryüzündeki görevi insanın kendi varlığından daha öndedir.
Günümüz insanı kendi varlığının peşine düşmekten varlık amacını ve görevini unutmaya başlamış durumda. Oysaki insan