EFSUNLU ANNELER
Nasıl bir ruh halidir, ergen kafası nasıl çalışır gayet
iyi bilirim. Yaşadım, hatta içinden geçtim! İtiraf etmeliyim ki anneme ve
babama da epeyce çektirdim.
Tahmin
ettiğiniz gibi konuyu Deniz Akkaya ve kızına getiriyorum. Malumunuz bu anne, kızın
kavgasını tüm Türkiye duydu. Benzer durumları her ailenin yaşama ihtimali var
mı? Var! Hatta iddia ederim ki yaşıyor, yaşacak. Tek fark, onların kavgalarını cemi
cümle duymuyor.
İşin Aslı astarı; Deniz Akkaya magazine en çok sevdiği malzemeyi verdi.
Bu tarz haberler günlerce konuşulabilir. Sadece basın mı, ağzı olan konuşur… Ki
zaten herkes fütursuzca yorumlar yazıyor, videolar çekiyor, canlı yayınlar açıp
konuşuyor. Ve maalesef bakıyorum da kötü yorum yapanların çoğu anne! Nasıl da
cesurlar… Nasıl da cahiller… Kınadıklarını yaşamadan şu dünyadan göçüp gitmeyecekler,
nasıl da unutuyorlar.
Mutsuz
sonlar!
Koca bir sezonu daha bitirdik. İzlediğim dizilerin
bazıları final, bazıları da sezon finali yaptı. Ateş Kuşları, Ben Bu Cihana Sığmazsam,
Yargı, Ömer, Korkma Ben Yanındayım ve Sakla Beni final yapan diziler. Bu güne
kadar izlemediğim hiçbir dizi hakkında yorum yapmadım, yapmam! Ama izlediğim dizileri
de didik didik ederim. Ve net olarak şunu söylemeyim ki izlediğim dizilerden
Ömer, Sakla Beni, Korkma Ben Yanındayım birbirinden berbat finaller yaptı. Zaten
nedendir bilinmez biz Türkler doğru düzgün final yapmayı bir türlü beceremiyoruz.
Özellikle dizi apar topar final yapıyorsa, hiç beceremiyoruz.
Nedenini anlayamadığım bir sebepten tüm yapımcılar, senaristler illa
mutlu sonla final yapmalıyız kafasına giriyorlar. Ve ortaya sahte, abartılı, gerçek
dışı bir son bölüm çıkıyor ki… “Şimdi ben bu diziyi haftalarca bu son için mi
izledim?” diye kendi kendimize günlerce kızıyoruz. Rica
ediyorum, bunu bize yapmayın! “Tüm diziler mutlu sonla bitecek!” diye bir kanun
yok. Doğal akışında bir final yapın. Ya da belirsiz, tartışmaya açık bir final
de yapabilirsiniz. Hatta kötü bir sonla da bitebilirsiniz, kasmayın.
İroni
Okurlarım bilir… Dünyada düzenlenen galaları, ödül
törenlerini takip edip yazmayı severim. Çok yakın vakit Cannes Film Festivalini
de yazdım. Fakat Esra Dermancıoğlu’nun videosunu izledikten sonra, tekrar
yazasım geldi. Hoş,
o videoyu izleyenlerin çoğu dalga geçti, abuk sabuk yorumlar yaptı. Ama ben Esra’nın
her söylediğine kelimesi kelimesine katılıyorum. Güya film festivali ama biz
Hande’nin sevgilisi, Meryem’in elbisesi, Pınar’ın memeleri dışında hiçbir şey görmedik,
konuşmadık. Oyuncu bile olmayan tuhaf influencerları bile kare kare yazdılar. Eğer ki Cannes bir film festivali ise… Altını
tekrar çizerek yazıyorum, “film
festivali” ise neden oraya oyunculukları ile ortalığı sallayan
oyuncularımız gitmiyor? Şişman, kel, bodur, 70-80 yaşında oyuncularımız o
halıya yakışmıyor mu? Ya da oradalar da biz mi göremiyor, yeterince
konuşmuyoruz?
Neden sürekli kırmızı halı şovu yapan, dudaklarını
büzen, süper dekolteler giyen, hatta oyunculuktan nasibini almamış, sırf güzel
fotoğraf verenleri görüyor, konuşuyoruz? Bunu cidden enine boyuna düşünmemi
sağladığın için teşekkürler Esra Dermancıoğlu!