Vakıf Katılım web
Kültür Sanat Kaynak: Haber Merkezi 20.07.2024 18:15

Alahan

Alahan, Mersin ilinin en etkileyici arkeolojik miras alanlarının başında gelmektedir.
Alahan

17. yüzyılda Evliya Çelebi, Kal'ai Takyanos (Diocletianus'un Kalesi) adıyla andığı bu kalıntılara hayranlığını dile getirmiştir. Sıklıkla 'Alahan Manastırı' olarak anılan bu Hristiyan yapı kompleksi, Mut (antik Claudiopolis) ilçesinin 22 km kuzeyinde, yüksek bir dağın güney yamacında Göksu Vadisi'ne hâkim konumdadır.

Bilim insanları, yapım evreleri hakkında hemfikir değilse de kompleksin şekillenmesi ana hatlarıyla MS 5. yüzyılın ortası ile 6. yüzyılın ortası arasınayerleştirilebilir. İki terasa yayılan yapılar kısmen kayaya oyulmuş, kısmen taş örgüsüyle inşa edilmiştir. Üst terasta, güneyden anıtsal merdivenlerle ulaşılan revaklı yol boyunca sıralanmış iki kilise (Batı ve Doğu kiliseleri), bir vaftizhaneişlevi bilinmeyen iki katlı bir yapı, kilisesi de bulanan bir mağara kompleksi, küçük bir mezarlık ve hamambulunmaktadır.

Yolların Kesişim Noktası

Alt terastaki kalıntılar ise konaklamayla ilgili yapılara ait olabilir. Alahan her ne kadar bugün ücra sayılabilecek bir konumda gibi gözükse de aslında Anadolu Platosu'nu Akdeniz'e bağlayan tarihi yollar ile yakından ilişkilidir. Orta Toroslar’ın ana geçidi Sertavul'u aştıktan sonra Göksu Irmağı Vadisi boyunca farklı rotalar izleyen yollar, Alahan yakınlarında birleşir ve yeni güzergâhlara ayrılır. Arkeolojik araştırmalar, bu Hristiyan merkezin küçük bir Roma dönemi kentinin hinterlandında yer aldığını göstermiştir.

Yamaçtaki kayaya oygu mezarlardaki korunmuş, MS461–462 yıllarına tarihlenen iki yazıda bir konukevinden ve bir bekçiden söz edilmektedir. Bu veri, Alahan'da MS 5. yüzyılın ortasında yerleşildiğini göstermektedir. İlk dini yapı ise, yamaçtaki mağara kompleksinin parçası olan bazilikal planlı kayaya oygu şapeldir (7,5 x 7,7 m).

Batı Kilisesi

MS 5. yüzyılın ortasından hemen sonra, Batı Kilisesi şapelin doğusuna inşa edilmiştir. Bu, üç nefli, galerili, basit bir bazilikadır (16 x 36 m). Plan ve mekân anlayışındaki sadeliğin tersine, yerel kireç taşından üretilmiş mimari plastik (örneğin sütun başlıkları, stilobat, levhalar, konsollar) dikkat çekicidir. Özellikle narteksten naosa geçişi sağlayan ortadaki büyük kapının lento ve sövelerindeki Eski ve Yeni Ahit'e referans veren figüratif kabartmalar, Alahan'ı Doğu Akdeniz'in ikonografik gelenekleriyle ilişkilendirmektedir. Kapı lentosunun merkezinde, madalyon içindeki İsa'yı taşıyan dört kanatlı melekler (Kerubim) İsa'nın göğe yükselişini betimlemektedir. Lentonun alt yüzüne işlenmiş olan tetramorf (kanatlı dört yaratık) dört İncil yazarını simgelemektedir. Karşılıklı iki sövedeki baş melek Mikhail ve Cebrail, ayakları altındaki yaratıkları çiğneyerek Hristiyanlığın paganizme karşı kazandığı zaferi anlatmaktadır.

Doğu Kilisesi

Yapı kompleksinin bir sonraki evresinde vaftizhane ve Koca Kalesi adıyla da bilinen Doğu Kilisesi inşa edilmiştir. Vaftizhane, haç biçimli vaftiz havuzu, altar tabanı ve synthrononu, duvar resimleri ve hacılara ait grafitileri ile dikkat çeken, iki nefli, bazilikal planlı bir yapıdır (15 x 23 m). Bezemeleri açısından Batı Kilisesi'ne göre daha sade olan Doğu Kilisesi ise, geç antik mimarlığın en ilginç yapıları arasındadır. Üç nefli bu bazilikada, apsisin batısındaki bölümün üzerinde üst örtüsünün niteliği bilinmeyen bir kule yükselmektedir. Farklı araştırmacılar, bu yapı evresini MS 5. yüzyılın son çeyreğine veya 6. yüzyılın ilk yarısına tarihlemektedir. Alahan'daki Hristiyan merkezin son inşa evresinde, tüm bu yapıları birbirine bağlayan revaklı yolun inşasına başlanmış; ancak, hiçbir zaman tamamlanmamıştır.

Alahan, erken Hristiyanlık dönemi arkeolojisinde ve mimarlık tarihinde birçok tartışmanın odağında yer almaktadır. Bu tartışmaların ilki Alahan'daki kalıntıların işlevi ile ilgilidir. 1955-1972 yıllarında Alahan'da kazı ve araştırma yürüten Michael Gough başkanlığındaki arkeoloji ekibi, bu kalıntıların bir manastır olduğunu öne sürmüştür. Bu nedenle, hâlâ birçok kaynakta bu kalıntılardan Alahan Manastırı olarak söz edilmektedir.

Oysa 1990'lı yıllardan bu yana, Cyril Mango, Stephen Hill, daha yakın zamanda ise Hugh Elton başta olmak üzere, Alahan'ın bir hac ve şifa merkezi olarak kurulduğu fikri daha çok kabul görmektedir. İkinci tartışma, yapıların tarihlendirilmesiyle, dolayısıyla baniliğiyle ilgilidir. Yapı evreleri hakkında farklı görüşler vardır. Gough ve ekibi, İmparator I. Leon (457–474) döneminde başlayan inşaatın İsaurialı İmparator Zeno'nun (474-491) cömert baniliğinde devam ettiğini düşünmektedir. Daha yakın zamanlı araştırmalarda, ilk evre 451-462 yıllarına, ikinci evre ise ya I. Iustinus (518–527) veya I. Iustinianus (527–565) dönemine tarihlenmektedir. Yani, İsaurialı İmparator Zeno'nun Alahan ile doğrudan ilişkisi belki de hiç yoktur.

Tartışmalı konulardan üçüncüsü Doğu Kilisesi'nin çatı örtüsüyle ilişkilidir. Apsisin batısındaki kule, taş örgü kubbeyle mi yoksa piramit formlu ahşap çatıyla mı örtülüdür? Eğer çatı örtüsü kubbeyse ve Gough'un iddia ettiği gibi kilise Zeno dönemine tarihleniyorsa; bu, Doğu Kilisesi'nin kubbeli bazilika olduğu anlamına gelir.

Bu varsayım, Alahan'ı Konstantinopolis'e, Doğu Kilisesi'ni de 532–537 yıllarında inşa edilen Hagia Sophia'ya bağlar. İmparator İustinianus'un baniliğindeki Hagia Sophia, bazilika formlu plan ile kubbenin bir araya geldiği, kubbeli bazilika olarak adlandırılan kilise tipinin en üst noktasıdır. Hagia Sophia'nın öncülleri var mıdır? Varsa nerede ve ne zaman yapılmıştır? Eğer kubbe ile bazilikal form, Alahan Doğu Kilisesi'nde (Ayatekla ve Dağpazarı'ndaki benzer örnekler gibi) MS 5. zyılın son çeyreğinde bir araya getirildiyse, Hagia Sophia'nın kökenlerini belki de İsauria kiliselerinde aramak gerekir.

İsaurialı yapı ustalarının 5. yüzyılın sonu ve 6. yüzyılın ilk yarısında, Doğu Akdeniz'de ve hatta İtalya'da birçok projede çalıştığını, ünlendiğini ve işleri için yüksek fiyatlar istediğini yazılı kaynaklardan biliyoruz. Alahan'da görülen sıra dışı mekânsal ve strüktürel uygulamalar, yapı ustalarının becerisini örnekleyen yapılar ve gelişmiş taşişçiliğinin ürünü kabartmalar, Alahan'ı herhangi bir kırsal kompleks olmaktan çıkarıp, geç antik çağ mimarlığında ve sanatında ünik bir konuma yerleştirmektedir.

Alahan, MS 5. ve 6. yüzyıllarda Doğu Akdeniz'de gözlemlenen yenilikçi mimarlığın ve yerel yapı geleneklerinin kilit taşlarından birisidir. Alahan'daki yapıların tarihleri, işlevleri, banileri, mimari özellikleri tartışmalı olsa bile, İmparatorluk başkenti Konstantinopolis'in 6. yüzyıldaki mimari ürünlerini anlamlandırmanın yolu, Toros Dağlarında korunmuş yapı tekniklerinden, mekân anlayışından ve strüktürel çözümlerden geçmektedir.

2000 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde olan 'Alahan Manastırı' dünya mimarlık mirasının çok az bilinen ama bir o kadar da özgün örnekleri arasındadır.

UNESCO'nun 1972 tarihli Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşmesi'nde tanımlanan, 'mimarileri, uyumlulukları veya arazi üzerindeki yerleri nedeniyle tarih, sanat ve bilim açısından istisnai evrensel değere sahip' tanımına uymaktadır.

Alahan, Dünya Mirası Listesi'ne katılmak için belirlenen kültürel kriterlerin ilk dördüne birebir uymaktadır: Yapı kompleksindeki mimari plastik örnekleri ve Doğu Kilisesi'nin tasarımı insanoğlunun yaratıcı dehasının örneğidir (Kriter 1). Hagia Sophia ile Doğu Kilisesi arasındaki mimari ilişki, insanlar arasındaki bilgi alışverişine işaret eder (Kriter 2). Mimarlık tarihinde önemli bir aşamayı temsil eden kubbeli bazilika yapı türü için Doğu Kilisesi istisnai bir örnektir (Kriter 4). Alahan Hristiyan kompleksi, yok olmuş bir medeniyetin istisnai tanığıdır (Kriter 3). Bu özellikleriyle Alahan, üstün evrensel değerlere sahip kültürel bir alandır.