Güncel - Yaşam 21.11.2023 09:00

ABD KAOSTAN 'KAN RANTI' ELDE EDİYOR

Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Yerhov, Ortadoğu'da yaşananların tüm insanlığı ilgilendirecek ölçekte bir trajedi olduğuna dikkati çekerek, "Bu gerilimden çıkarı olan tarafın, küresel istikrarsızlıktan ana faydayı sağlayan, yıllardır ektikleri kaostan "kan rantını" elde eden ABD ve uyduları olduğunu anlarız." dedi.
ABD KAOSTAN 'KAN RANTI' ELDE EDİYOR

Neşe BERBER

Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov, YeniBirlik'e verdiği röportajda, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarından, Türkiye'nin enerji dağıtım üssü olmasına ve Rusya Ukrayna arasındaki savaşın seyrine gündeme dair konularda değerlendirmelerde bulundu.

İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları sürüyor. Rusya lideri Putin de Gazze'de yaşananlara üzülmeyenin taş kalpli olduğunu söylemişti. Savaşın bölgeye yayılma ihtimali var mı sizce? Rusya'nın bölgede kalıcı barış için önerileri nelerdir. 

- Şu anda Ortadoğu’da yaşananlar, şüphesiz tüm insanlığı ilgilendirecek ölçekte bir trajedidir. Çatışma bölgesinden yayılan görüntülere bakmak gerçekten acı verici. Ancak duygusal bileşeni bir kenara bırakıp bu gerilimden kimin çıkarı olduğunu ele alırsak, o zaman Ukrayna’da, Suriye’de, Libya’da, Afganistan’da veya başka bir yerde olsun, küresel istikrarsızlıktan ana faydayı sağlayan tarafın, Devlet Başkanımızın dediği gibi, yıllardır ektikleri kaostan “kan rantını” elde eden ABD ve uyduları olduğunu anlarız. Bizzat onların rızası ve desteğiyle, Madrid Konferansı ve Oslo Süreci ile başlatılan kolektif barışçıl çözüm arayışlarını nihai olarak sonlandırma ve Ortadoğu halklarını bölgenin temel sorunu olan Filistin sorununa kapsamlı bir çözüm sağlamayan çarpık yollara itme girişimleri başarılı oldu. Bunun doğrudan sonucu şu anda dökülen kandır. 

Batı’nın amacı açık. Bu amaç, devletlerin ve halkların kaderini belirleyen, iradesini herkese dikte eden, onları kendi kurallarına göre yaşamaya zorlayan tek kişilik hegemonun avuçları içinden kayıp giden konumunu korumaktır. Sömürgeci yaklaşım ruhuyla, diğer devletlerin kaynaklarını ve ulusal kazanımlarını bizzat bastıkları dolarlar yardımıyla dışarı pompalamaya devam etmektir. 

Rusya ise tam tersine, Ortadoğu sorununun daha önce kabul edilen, iki devlet kurulmasını, yani başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını öngören BM Güvenlik Konseyi kararları temelinde çözülmesi gerektiğini tutarlı bir şekilde savunmaktadır. Bu çatışmaya köklü ve uzun vadeli bir çözüm bulmanın tek yolu budur. Türkiye de dahil olmak üzere uluslararası toplumun çoğunluğunun bundan yana olması çok güzel.

Rus Lider Putin'in de dile getirdiği Türkiye'nin enerji dağıtım üssü olması konusunda atılacak adımlar neler olabilir? 

- Enerji konularından bahsetmişken, öncelikle Rusya’nın her zaman güvenilir, sorumluluk sahibi bir gaz tedarikçisi olduğunu ve olacağını, Türk ekonomisine bu ucuz ama yüksek verimli ve çevre dostu yakıt türünü sağlamaya hazır olduğunu belirtmek isterim. Ortaklarımızın ilgi duyması halinde, üçüncü ülkelerdeki tüketicilere Türkiye üzerinden gaz tedarik etmeye de hazırız. Tam da bu amaçla burada bölgesel gaz transfer merkezi oluşturulması önerildi. 

Şu anda yetkili kurum ve kuruluşlarımız arasında yoğun temaslar sürüyor ve bunların sonuçları hakkında önceden konuşmak muhtemelen yanlış olur. Zira tamamen profesyonel bir yaklaşım ve uzmanların sakin bir şekilde çalışmasını gerektiren son derece spesifik bir konudan bahsediyoruz. Somut sonuçlar elde edildiğinde, ilgili makamlar iki ülkenin kamuoyuna bunları mutlaka açıklayacaktır. 

Rusya Ukrayna arasındaki savaşın seyri ne olacak. Orada bir ateşkes, iki ülke arasında bir anlaşma mümkün mü?

- Ukrayna tarafının övgüyle söz ettiği karşı saldırı başarısızlıkla sonuçlandı ancak çatışmalar devam ediyor. Maalesef hem bizim hem de onların kayıpları var. Bu durum üzücü ve acı verici. Bizi birbirimizle karşı karşıya getirenlerin, eski Sovyetler Birliği’nin ortak tarihi, ekonomik ve manevi alanını yok etme, halklarımızın asırlık bağlarını koparma amacını kasıtlı olarak güttüğünü anlıyoruz. 

Ateşkes ve müzakerelere gelirsek, esas itibarıyla bu bana yönelik bir soru değil. Rusya, müzakerelere, ancak ön koşulsuz müzakerelere hazır olduğunu defalarca ifade etti. Lakin Ukrayna tarafı, esas itibarıyla bir dizi ültimatom taleplerinden oluşan ve fiiliyatta Rusya’dan teslim talep eden bilindik “Zelenskiy planı” ile Rus birliklerinin Donbass, Kırım, Zaporozhye ve Kherson bölgelerinden çekilmesi, tazminat ödenmesi, uluslararası mahkemelere “suçunu itiraf etmesi” gibi ön koşullar sunmaya çalışıyor. Ukrayna ve destekçileri, bu yaklaşımları herkese empoze ederek diğer ülkelerin sunduğu barış önerilerinin önemini küçümsemeye ve bunları ortaya koyma hakkını neredeyse tekelleştirmeye çalışıyorlar. Bununla beraber Kiev, meseleyi sanki bu “10 madde” tüm dünya tarafından destekleniyormuş gibi sunmaya çalışmakta olup en azından Çin, Hindistan ve en az onlar kadar önemli diğer devletlerden başlayarak, Kiev rejimini ve onun ültimatomlarını destekleme eğiliminde olmayan büyük ve nüfuz sahibi ülkelerdeki nüfusun tamamen aritmetik bir hesaplamasına dayanarak bunun doğru olmadığını söyleyebilirim. 

Silahlı faaliyetler, sadece Kiev rejimini “ölüme gönderilen asker” tedarikçisi olarak gören Batı’nın, bu çatışmayı uzatmak için Ukrayna’ya bol miktarda silah ve askeri teçhizat sağlamaya devam etmesi nedeniyle devam ediyor. Ve maalesef sadece Batı değil. Özel askeri harekatın başlangıcından bu yana Kiev’e yapılan toplam yardım hacmi 160 milyar doları aştı (karşılaştırma için: Washington’un 2023’te tüm Afrika kıtasına yaptığı insani yardım 4 milyar dolardır). İnsanlık dışı silah türleri olan ve tüm Karadeniz bölgesinin sivil nüfusu ve ekolojisi için önemli bir tehdit oluşturan seyreltilmiş uranyumlu mermiler ve misket bombaları da dahil olmak üzere Ukrayna’ya silah ve askeri teçhizat tedariki genişletiliyor.

Sürdürülebilir ve adil bir çözüm ancak Kiev rejiminin silahlı faaliyetleri ve terör saldırılarını sonlandırması ve onun Batılı sponsorlarının Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’ne silah pompalamayı bırakması durumunda mümkün olabilir. O zaman Ukrayna’nın egemenliğinin esas temellerinin, yani tarafsız, blok dışı ve nükleer silahlardan arınmış statüsünü uygun şekilde teyit etmek, silahlardan arındırılmasını ve Nazilerden temizlenmesini, Rusça konuşan vatandaşların ve ulusal azınlıkların haklarının korunmasını sağlamak gerçekçi hale gelecektir. Rusya’nın yeni bölgelerindeki sakinlerin BM Şartı’nda yer alan kendi kaderini tayin etme hakkını kullanması sonucunda ortaya çıkan, topraklarla ilgili gerçeklikler gereğine uygun şekilde tanınmadan da bunu yapmak imkansızdır.  Bu hususların hayata geçirilmesi, Rusya’nın uğruna mücadele ettiği uluslararası barış ve güvenliğe tamamen uygun olacaktır.