İlk sırada söz alan gazeteci yazar Aynur İmran, önde gelen devlet ve sosyo-politik şahsiyet, gazeteci, dahi düşünür, milli ülkü önderi, Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin kurucusu (1918-1920) ve Azerbaycan'ın siyasi göçmenlerinin lideri, Azerbaycan tarihinin en önemli ve büyük şahsiyetlerinden biri olan ve Azerbaycan'ın ulusal bağımsızlık hareketine öncülük edip "Bir defa yükselen bayrak, bir daha inmez!" ifadesiyle 20. yüzyılda Azerbaycan'da bağımsızlık hareketinin simgesi haline gelen Mehmet Emin Resulzade’nin hayatı, düşünceleri ve çalışmalarıyla ilgili bilgiler verip değerlendirmelerde bulundu.
Resulzade’nin 20. yüzyılın başından başlayarak yüksek bir milli bilinçle
Azerbaycan başta olmak üzere Türk Dünyası’nın birliği, dirliği ve bağımsızlığı
için savaşım verdiğini belirten İmran, bunu Azerbaycan’dan başlayarak, gittiği/
gitmek zorunda kaldığı İran, Türkiye, Almanya ve benzeri nerede olursa olsun
büyük bir sevgi ve görev bilinciyle, kurduğu dernek ve partiler; çıkardığı
gazete ve dergiler, düzenlediği veya katıldığı toplantılarda sunduğu
bildiriler, yazdığı kitaplar aracılığıyla yaşamının sonuna kadar bıkmadan,
yorulmadan, eğilmeden, bükülmeden sürdürdüğünü söyledi.
M. E. Resulzade, Azerbaycan Türk aydınları arasında milli ideolojinin temel
ilkelerini geliştiren, "milliyetçilik"ten "milliyetçilik"e
yönelen ilk kişi olduğunu belirten İmran, "İslam milliyetçiliği"
yerine "Türk milliyetçiliğini" öne çıkaran; 1915 yılında yayınlanan
Açığ Söz gazetesinde ilk kez "Müslüman" ve "Tatar" yerine
"Türk" kelimesini kullanarak, "Biz Türküz!" diyen M.A.
Resulzade, böylece "ümmet" ve "milliyetçilik" çağını resmen
kapatmış, "millet" ve "Türk milliyetçiliği" çağının
başladığını ilan etmiştir, dedi.
İmran, çok kritik ve zor şartlara rağmen 1918’de Azerbaycan Cumhuriyetini kuran
ve 2 yıla yakın bağımsız yaşatıp temel anlamda kurumlarla biçimlendiren, Sovyet
işgali döneminde yurdundan uzak yaşadığı dönemlerde kurduğu ülkenin bir gün
bağımsızlığına yeniden kavuşacağı inancını hiç yitirmeden, Azerbaycan
Türklerinin milli bilincinin ve bağımsızlık ruhu taze tutulması için önlerinde
dalgalanan bir bayrak olan Resulzade’nin, Azerbaycan başta olmak üzere Türk
Dünyası’nda düşünce ülküleriyle parlayan bir yıldız olmaya devam edeceğine
değinen sözleriyle konuşmasını tamamladı.
İkinci konuşmacı olan Balıkesir Üniversitesi Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı
Başkanı Prof. Dr. Sebahattin Şimşir de bir Resulzade uzmanı olmanın verdiği
birikim ve donanımıyla Resulzade’nin Türkiye ve Avrupa’daki yaşamı ve
savaşımıyla ilgili bilgilendirmelerde bulunup değerli düşünce ve görüşler
ortaya koydu.
Prof. Dr. Sebahattin Şimşir, Resulzadenin yaşamının büyük bir kısmını ülkesi
dışında geçirmek zorunda kaldığını belirterek, bu süreci bizlere “İran Dönemi”,
“Türkiye Dönemi/ Avrupa Öncesi ve Sonrası”, “Avrupa Dönemi” olarak üç başlık
altında değerlendirdi.
20. Yüzyılın başında milli savaşımla birlikte Sosyalist fikirlerin de etkisinde
olan Resulzade’nin, 1905 Savaşı’ndan sonra Rusya’nın milli aydın ve önderlere
bu düşünceleriyle birlikte Rusya’da yaşam hakkı tanınmaması üzerine, İran’a
geçtiğini, burada da aynı kararlılıkla Rusya’ya karşı verdiği bağımsızlık
savaşımı nedeniyle Rus hükümetinin İran’a baskı yapması üzerine Türkiye’ye
gitmek zorunda kaldığını belirten Şimşir, bunun Resulzade’nin hayatında bir
dönüm noktası olduğunu söyledi. Şimşir, Resulzade’nin 1911 Balkan Savaşları’nın
sonuçlarının Osmanlı Türklüğü üzerindeki etkilerine tanıklık eden Resulzade’nin
Yusuf Akçura, Ayaz İshaki gibi Türk aydınlarıyla da paylaştığı ortamlarda
Türkçülük fikirleriyle donandığını, bu bağlamda Türk Yurdu ve Sebilü’l Reşad
dergilerinde yazdığı bir dizi makalelerle Türkiye aydınlarına ve kamuoyuna
Azerbaycan başta olmak üzere Dış Türkleri tanıttığını, ilk Turan şiirini
Hüseyinzade Ali Bey yazsa da Türk aydının kafasına Turan fikrini Mehmet Emin
Resulzade’nin soktuğunu söyledi.
Komünist yönetimin iş başına gelmesi, Resulzade’nin ölüm tehdidi alması,
Stalin’in belki fikrini çelerim gayesiyle onu Moskova’ya götürmesi, oradan Tatarların
yardımıyla Finlandiya, arkasından Almanya ve 1922’de Türkiye’ye gelme ve burada
aynı kararlıkla Azerbaycan Türklüğünü uyandırma ve Türkçülük yolundaki
çalışmalarını değerlendiren Şimşir, Türkiye’den bir müddet sonra ayrılmak
zorunda kalmasının nedenleri üzerinde de bazı görüşler ortaya koydu.
Şimşir, 1928-1947 yılları arasında Almanya odaklı olarak Avrupa’da kalan orada
da Azerbaycan ve Türk Dünyası çalışmalarını içinde bulunduğu, kurduğu ve içinde
bulunduğu kuruluşlar, sayıları bir düzineye yakın dergiler, konferans ve
kitaplarla sürdüren Resulzade’nin, İkinci Dünya Savaşı yıllarında ağırlıklı
olmak üzere bir hayli sıkıntılar yaşamasına rağmen milli ülküsünü yayma ve
yaşatma açısından faydalı yıllar olduğunu örnekleriyle ortaya koydu.
Şimşir, konuşmasını Türkiye’de Resulzade araştırmaları konusunda bazı
paylaşımlarda bulunup bunun eksiklikleri üzerinde durup kendi çalışmalarından
söz ederek bitirdi.