İstanbul'da, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik yürütülen yolsuzluk ve terör bağlantılı soruşturmalar kapsamında yaşanan izinsiz eylemlere katıldığı tespit edilen 139 şüpheli hakkında önemli bir dava süreci başlatıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame, İstanbul 49. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
İddianamede yer alan bilgilere göre, 23 Mart’ta İstanbul Valiliği tarafından 19-23 Mart tarihleri arasında ilan edilen gösteri yasağına rağmen Saraçhane ve İBB binası önünde bir araya gelen gruplar, güvenlik güçlerinin tüm uyarılarına rağmen dağılmayı reddederek barikatlara saldırdı.
Kamu Güvenliği Tehlikeye Atıldı: Lazerli Engelleme, Taşlı Saldırı ve Provokatif Eylemler
Şüphelilerin, polisin sesli anonslarla yaptığı çağrılara rağmen eylemlerine devam ettikleri, çevredeki güvenlik kameralarını engellemek amacıyla lazer ışığı kullandıkları ve ilerleyen saatlerde taş, sopa, yanıcı maddeler ve sert cisimlerle saldırıya geçtikleri ifade edildi.
Eylemler sırasında güvenlik güçlerinin orantılı güç kullanarak müdahale ettiği ve çıkan olaylar sonucu 104 kişinin tutuklandığı, diğer şüpheliler hakkında ise yargı sürecinin sürdüğü belirtildi.
Devlete Direniş ve Cumhurbaşkanına Hakaret Soruşturması Derinleşiyor
Hazırlanan iddianamede, şüphelilerin “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçundan 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları istendi. Ayrıca, “görevi yaptırmamak için direnme” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamalarına ilişkin ayrı soruşturmaların da sürdüğü vurgulandı.
İfade veren şüpheliler, herhangi bir yönlendirme olmaksızın toplandıklarını belirtirken, üzerlerine atılı suçlamaları kabul etmediklerini dile getirdi. Ancak güvenlik kameraları, tutanaklar ve saha analizlerine dayanarak şüphelilerin fikir ve eylem birliği içinde organize şekilde hareket ettikleri kanaati ortaya kondu.
Hukuk Devleti Vurgusu: Kamu Düzeni Korundu, Adalet Süreci İşliyor
Devletin kamu düzeni ve toplumsal barışı temin etmek amacıyla kararlılıkla uyguladığı güvenlik politikalarının, hukuki zeminde ve yargı mekanizmasıyla sürdürülmesi, toplumun güvenliğine yönelik tehditleri bertaraf etmede önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.