​ÇOK ŞÜKÜR

Esra TANRIVERDİ 08 Kas 2023

Esra TANRIVERDİ
Tüm Yazıları
Uzun yıllar psikoloji ile felsefe arasındaki derin ve yakın bağ görünmez oldu. Oysaki psikoloji felsefenin kadim konularından biridir. İnsana nasıl bir yaşam sürmesi gerektiğini öğretmiştir.

Uzun yıllar psikoloji ile felsefe arasındaki derin ve yakın bağ görünmez oldu. Oysaki psikoloji felsefenin kadim konularından biridir. İnsana nasıl bir yaşam sürmesi gerektiğini öğretmiştir. 

Epikür yüzyıllar öncesinden ruhsal sağlık için felsefenin çok önemli olduğunu vurgularken G. Jung şöyle tamamlar: “Biz psikologların aslında filozof veya felsefi doktor olmamız gerektiğini söylemeliyiz.” Felsefe, psikolojinin anavatanıdır. Hatta Freud da itiraf etmiştir: “Genç bir insan olarak, felsefi bilgiden başka bir şeye özlem duymuyordum. Şimdi ise, ilgi alanımı tıptan psikolojiye yönelterek, felsefe özlemimi giderme sürecindeyim."

Psikolojinin temelleri, günümüzde tıp temelli görülmekte. Oysa psikoloji biliminin çok kesin bir şekilde doğuş tarihi belli; Yunan filozof Sokrates tarafından iki bin beş yüz yıl önce başlamıştır. Sokrates, günümüzdeki modern ve diyalog odaklı terapinin temel taşını oluşturur. "Kendini bil" sözü felsefe tarihinde önemli bir yere sahiptir ve bu söz, bilgelik arayışının temelinde yatan bir ilkedir. Sokrates'e göre, insanlar hayatları boyunca birçok şey öğrenebilirler, ancak en önemli bilgi kendilerini anlamalarıdır. Kendini bilmek, insanın kendi düşünce, duygu ve davranışlarını anlaması anlamına gelir. Bu anlayış, insanın öz değerlerini, inançlarını ve hedeflerini sorgulamasına ve daha bilinçli bir şekilde yaşamasına yardımcı olur.

"Kendini bil" ilkesi, aynı zamanda insanların diğer insanlarla daha iyi iletişim kurmalarına ve ilişkilerini geliştirmelerine de katkı sağlar. Kendini anlayan bir kişi, diğer insanların bakış açılarına ve duygusal ihtiyaçlarına daha duyarlı olabilir.

Sokratik düşünce, insanın sadece dış dünyayı değil, aynı zamanda iç dünyasını keşfetmesini teşvik eder. 

Felsefenin görevi, her zaman hayata bir düzen getirmek ve tüm zorlu, üzücü yanlarına rağmen dünyayla barışık olmanın yollarını göstermektir. İyi ve mutlu olma halidir. Durum batıda böyle ilerken doğuda neler oluyordu acaba? 

Doğuda derin köklere sahip olan kadim şifacılık, insanlığın binlerce yıllık birikimini ve yaşam felsefesini içinde barındırıyor. Hem yaşam felsefesi hem de psikolojiye derinlemesine bir bakış sunuyor, insanların beden, zihin ve ruhlarını dengelemelerine yardımcı oluyordu. 

Bugün dünyada yeni bir felsefi ve psikoloji akımı oluştu: Modern şifacılık. Alternatif tedavi de diyebiliriz. Bu özel disiplin, fayda rehberi Ünal Güner’in geçtiğimiz hafta sonu Marmaris’te yapmış olduğu şifacılık eğitim kampı sayesinde keşfettiğim bir hazine oldu. 

Modern şifacılık Doğu’nun mistik anlayışı ile Batı’nın modern söylemlerinden oluşan yeni bir iyi olma yöntemi. Fizyolojik ve psikolojik her türlü hastalığın tedavisine, geçmişte yaşanmış bilinçaltında kalan olumsuzlukları temizlemeye, kendini sevmeye, bolluk ve bereket taleplerine birkaç seansla çözüm şeklinde sunulan yeni bir şifacılık anlayışı kabul görmektedir. 

Doğunun kadim şifacılığı hem kişisel hem de evrensel bir denge arayışında olan herkes için bir hazine sunuyor.

Haydi gelin şimdi yüzümüzü doğuya çevirelim ve Türk-İslam filozoflarından İbn-i Sina’ya kulak verelim: “İnsanın ruhu kandil, bilim onun aydınlığı ve Tanrısal bilgelik de kandilin yağı gibidir. Bu yanar ve ışık saçarsa o zaman sana "diri” denilir.

Bir gün kendinizi hazır hissettiğinizde Ünal Güner’i tanımanızı ve ona kendinizi bırakmanızı öneririm. Hayattan tat alabilmeniz ve çok şükür diyebilmeniz dileği ile…