Röportaj 23.05.2017 03:00

Yalova Üniversitesi Öğretim Üyesi Hattat Doç.Dr.Süleyman Berk "Mezar Taşlarını konuşturduk"

Yalova Üniversitesi Öğretim Üyesi Hattat Doç.Dr.Süleyman Berk

“Osmanlı mezarlıkları insanı hayrete düşüren bir kültürün ürünüdür. Orada ecdâdın ince zevk ve kültürünün derinliğini görüyoruz. Mezar taşlarında üç önemli sanat bir aradadır. Edebî sanat, ince taş işçiliği ve hat sanatı. Bu üç güzellik mezar taşlarında bir araya getirilmiştir. Özellikle Denizci mezar taşlarında halatın mermere işlenişi beni hayrete sevk etmiştir. Yine özellikle asker mezar taşlarında püsküllerin başarılı bir şekilde mermere nakşedilmiştir.”

Doç.Dr.Süleyman Berk Yalova Üniversitesi Öğretim Üyeliği dışında sanatçı kimliğiyle öne çıkıyor. Hattat Berk yurt içi ve yurt dışında açtığı hat sergileriyle göz doldurmaktadır. 2003 yılında “Hattat Mustafa Râkım Efendi” isimli eseri yayımlandı. 2004 yılında, editörlüğünü yaptığı “Eyüplü Hattatlar” Eyüp Belediyesi yayınlarından, 2006 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi yayınları arasından ise “Hat San’atı” isimli eseri neşredildi. Zeytinburnu Belediyesi yayınları arasından iki cilt “Zamanı Aşan Taşlar”  adlı eseri tamı tamına bin altıyüz sayfalık devası bir kitaptır. Bu eseri tanıtan Beşir Ayvazoğlu, “Bu kitap bir örnek teşkil etmeli, ülke çapında bütün mezarlıklar kayda geçirilip arşivlenmelidir” diyor. Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın ise; “Bu memleketin gerçek tapusu mezarlıklardır. Bizi biz yapan değerlerin en önemlilerinden birisidir mezarlıklarımız. Mezarlıklar, şairin deyişiyle “asude bir bahar ülkesidir ”. Mezar taşlarıyla ilgili çalışmalar çok fazla değildir. Hattat Berk önemli bir boşluğu doldurmuştur.

Çalışkan, pratik, sempatik ve kolay iletişim kurabilme becerisiyle iyi bir portre çizen hattat  ve öğretim üyesi Doç.Dr.Süleyman Berk ile Zeytinburna Belediyesi tarafından iki cilt halinde neşredilen “Zamanı Aşan Taşlar” kitabı ve mezar taşları hakkında söyleşi yaptık. Süleyman Berk büyük bir sabırla mezar taşlarını okumuş ve bunları tasnif edip kayıt altına almış titiz bir araştırmacıdır. “Zamanı Aşan Taşlar” kitabının ikinci cildinde Zeytinburnu’nda bulanan Gayr-i Müslim dört mezarlıktan da fotoğraflarıyla birlikte söz etmektedir. Bunlar; Balıklı Rum Ortodoks Manastırı, Balıklı Rum Ortodoks Mezarlığı, Balıklı Ermeni Mezarlığı ve Süryani Kadim Mezarlığı. Süleyman Berk ile Söyleşinin bir kısmını da Merkez Efendi mezarlığında yaptık. Bu söyleşi ile baş başa bırakırken hattat ve öğretim üyesi Doç.Dr. Süleyman Berk hocamıza daha nice güzel eserler vermesini temenni ediyorum. 

Mezar taşlarına karşı sevgi nasıl başladı ve neden ilgi duydunuz?

Konunun önemine işaret etmek için şu anekdotla başlayayım: Millî Mücâdele döneminde, Doğu Anadolu’da Ermeni devleti kurma girişiminin bulunduğu sırada, Erzurum’a gelen Amerikan heyetinden General Harbord’a, Erzurum Belediye Reîsi pencereden mezarlıkları işâret ederek: “İşte Türk mezarlığı, işte Ermeni mezarlığı, bu Ermeniler ölülerini yemediler ya!..” demiştir. Tabii ki, küçücük Ermeni mezarlığı yanında, Müslüman mezarlığı çok daha büyüktü. Böylece vatanın gerçek sahibini tespitte mezarlıklar önemli bir “argüman” olmuştur. Esasen tarihî eserler, bütünüyle bir memleketin tapusu ve karakteri hüviyetindedir.

Bu manada Yahya Kemali’nde bir sözünü hep tekrar ediyorsun hocam, neydi o söz?

Yahya Kemal Beyatlı, “Kırık bir mezar taşına, kırk bohçaya sarılı Sakal-ı Şerîf gibi kıymet vermezsek ne din kalır ne vatan” demiştir.   Mezar taşlarına ilgim çok eskilere dayanmaktadır. Hat sanatı ile fiilen meşgul olduğum için mezar taşlarındaki hat sanatının önemli örneklerini görmek maksadıyla mezarlıklara giderdim. Mezarlıkları ziyaret ederken, mezar taşlarının bizzat kendisi de ilgimi çekmeye başladı. Bu arada tabii ki hattat kabirlerini de ziyaret ederdim zaman zaman; bütün bunlar beni bu derin ve ilginç konuya çekti.

Nasıl bir çalışma ile kitabınız ortaya çıktı?

Zeytinburnu sınırları içerisindeki tarihî mezar taşları envanter çalışılmasını on yıl kadar evvel, kültür, tarih ve sanat konularındaki hassasiyeti bilinen Sayın Belediye Başkanımız Murat Aydın Bey talebi ile başladım. Önce bir saha araştırması yaptık. On sekiz mezarlık ve hazîre alanını tarayarak tarihî mezar taşlarını tespit ettik; her birine envanter numarası verdik. Sonra her bir mezar taşını dijital ortama aktararak okumasını bir ekip olarak gerçekleştirdik.

Demek ki belediye Başkanı Sayın Aydın’ın da katkısı oldu?

Elbette. Başkan Aydın’ın her zaman toplumsal konularda desteğini aldık, mezar taşlarında olduğu gibi. İsterseniz kaldığım yerden devam edeyim. Mezar taşlarını çeşitli kategorilerde tasnif ettik. Her bir mezar taşının okuması, fotoğrafı ve ölçülendirmesini envanter fişi şeklinde hazırlayarak klasörler halinde Belediye arşivine koyduk. İkinci safhada da kitaplaştırma çalışmasını gerçekleştirerek çalışmayı meraklıların istifadesine sunduk.

 Kitaptan’tan önce epey hazırlıklar olmuş?

Evet. Kitap aşamasına gelinceye kadar epey çalışma yaptık. Daha sonra “Zamanı Aşan Taşlar Zeytinburnu’nun Tarihî Mezar Taşları” isimli kitap iki cilt olarak yayımlandı. Bu kitapta 4 binden  fazla mezar taşı kitâbesi fotoğraflarıyla yer almaktadır. Takdir edilir ki bu kadar taşın envanterinin çıkarılması, okunması epeyce zahmetli ve mesâi gerektiren bir iş. Rabbim nasip etti, başardık.

Kitabın girişinde konunun önemine değiniyorsunuz?

Evet. Kitabın baş tarafında 90 sahifelik giriş kısmında konunun önemini yapılan önemli çalışmaları inceledik. Mezar taşlarının yapıları, başlıkları, yazıları ve ebced hesabı ile ayrıntılı bilgiler verdik. Böylece kitabın başında, giriş kısmında okuyucuyu konuya hazırladık. Ayrıca, Zeytinburnu sınırları içerisinde bulunan bütün tarihî kitâbelerin de okumasını yaparak fotoğrafları ile birlikte kitaba aldık.

Osmanlı mezar taşlarında sizi cezbeden ne oldu?

Osmanlı mezarlıkları insanı hayrete düşüren bir kültürün ürünüdür. Orada ecdâdın ince zevk ve kültürünün derinliğini görüyoruz. Mezar taşlarında üç önemli sanat bir aradadır. Edebî sanat, ince taş işçiliği ve hat sanatı. Bu üç güzellik mezar taşlarında bir araya getirilmiştir. Özellikle Denizci mezar taşlarında halatın mermere işlenişi beni hayrete sevk etmiştir. Yine özellikle asker mezar taşlarında püsküllerin başarılı bir şekilde mermere nakşedilmiştir.

Merkez Efendi mezar taşlarından bir örnek çok şey anlatıyor değil mi?

Elbette. İfadeleri veya Merkez Efendi Mezarlığı’nda meşhur bir mezar taşında bulunan:

“Karı dırıltısından vefat eden Halil Ağa”

İfadeleri insanı kâh düşündürür kâh tebessüm ettirir. İhtiraslarına mağlup olup başını kaptıran, doğum esnasında hayatını kaybeden, çok genç yaşta vefat edip ana babasının yüreğini dağlayan mevtaların hüzün dolu ifadelerle yazılmış mezar taşı kitâbelerine mezarlıklarımızda çokça rastlarız.

Zeytinburnu mezar ve süslemeli mezar taşları bakımından çok zengin bir yer?

Evet. Zeytinburnu Silivrikapı Mezarlığı’nda Tepedelenli Ali Paşa ve üç oğlu isyan ettiklerinden dolayı idam edilmiş kesik başları defnedilmiştir. Tepedelenli Ali Paşa’nın mezar taşı kitâbesi şöyledir:

“Hüve’l-Hallâku’l-Bâkî

Otuz seneden mütecâviz

Arnavutluk’ta teferrüd eden

Yanyâ Sancağı Mutasarrıfı Sâbık

Meşhur Tepedelenli Ali

Paşa’nın ser-i maktûudur”.

Osmanlı mezar taşlarının özelliklerinden bahseder misiniz?

Mezar taşları evvelâ Erkek ve bayan taşları olarak farklı yapılarda tasarlanmıştır. Daha uzaktan bir mezar taşının erkek veya hanım mezar taş mı olduğu hemen anlaşılır. Erkek mezar taşlarında hayattaki sosyal statülerini yansıtan başlıklar bulunur. Hanım mezar taşlarının başlıklarında hanım zarafetini yansıtan çiçek demetini görürüz.  Bunun dışında mezar taşlarında tarikat mensuplarının, ilmiye ve askeriye mensuplarının sınıf ve statülerini belli eden sembollerin kullanıldığını görmekteyiz.

Tarikat şeyleri mezar taşlarında da ilginç motifler yer alıyor, onların manası nedir?

Tasavvuf literatüründe tarikatın bir tâcı ve sembolü bulunmaktadır. Meselâ Kâdirî Gülü veya Bektâşi Teslim Taşı gibi. Bu sembollerin bu tarikata mensup kişilerin mezar taşlarına işlendiğini görmekteyiz. Aynı şekilde Nakşî Tâcı, Halvetî Sümbülî Tâcı’nı veya Mevlevî Sikkesi’ni müntesiplerinin mezar taşlarında görmekteyiz.

Mezar taşlarında başka ne gibi semboller kullanılmıştır?

Bunun dışında mezar taşlarında çok özel sembollerin kullanıldığı da olmuştur. Denizci taşlarında Çıpa, Bektâşî mezar taşlarında on iki terkli teslim taşı, Kadirî Tarikatı’na mensup bir kişinin mezarında Kadirî gülünü görmek mümkündür. Yine genç yaşta ölmüş bir kızın yarım kalan saadetini betimleyen “Kırık gül dalı” veya çok genç yaşta ölen bir devlet görevlisinin başlığındaki “Ters çiçek dalı” en sıra dışı sembollerdendir. Yeniçeri Ocak işaretleri de en önemli sembollerdendir.

Çalışma alanınız bakımından mezar taşlarında hat sanatının önemli örneklerine de rastlıyoruz değil mi?

Hüsn-i Hat’tın Osmanlı’da bir gelişim süreci vardır. Osmanlı’nın başlangıcında Sultan II. Bâyezid döneminde yazının farklı bir üslûba büründüğünü gelişme ivmesinin hızlandığına şahit oluyoruz. Yazı hemen her yüzyılda öncü hattatlar eliyle bir merhale kazanmıştır. Mezar taşları daha çok Celî Sülüs ve Celî Talik hatla yazılmıştır. Filhakîka, diğer yazı çeşitleri Kûfi hatta Nesih hatla dahi yazıldığı olmuştur ama ağırlık başta söylediğim iki yazı çeşidindedir.

Mezar taşlarında hat sanatı dönemine göre de değişiyor mu?

İlk dönem mezar taşlarına bakılınca yapı ve yazı karakteri olarak farlılık hemen görülür. Bu tip mezar taşlarına özellikle Bursa’da Murâdiye Külliyesi Hazîresi’nde bolca rastlarız. Tabi bunlar dönemini aksettiren önemli örneklerdir. Zaman ilerledikçe, özellikle Celî yazı geliştikçe mezar taşları üzerinde bulunan yazıların da aynı şekilde terakki ettiğini görürüz. Özellikle Celî Sülüs yazının büyük değişim yaşadığı Hattat Mustafa Râkım’la birlikte kitâbe ve mezar taşı kitâbelerinin yazılarında da çok güzel örnekleri görmekteyiz. Bu bağlamda Hattat Mustafa Râkım imzalı, Eyüp Sultan Türbesi Hazîresi’nde Çelebi Mustafa Reşîd Efendi Mezar Taşı kitâbesi, yazısı cihetiyle hattatların örnek aldığı bir mezar taşı kitâbesidir. Kezâ aynı hazîrede Hattat Sâmi Efendi imzalı muazzam mezar taşı kitâbeleri bulunmaktadır.

Ölümün estetik hali!

Sizi bu araştırmada hayrete düşürün şey ne oldu?

Beni bu araştırmalarımda hayrete düşüren şey, ecdâdın ölümü bu kadar “sevimli” ve “estetik” hâle getirmesidir. Bu bir kültür birikimiydi ve maalesef biz bunu yitirdik. Bu kültürü yitirmekle kalmadık, yüksek kültürün mahsullerini de bitirme noktasına getirdik. Eski mezarlık alanlarını talan ettiğimiz gibi eski taşları da hoyratça kırdık, attık ve yok ettik. Güzelim mezar taşları ya mıcır oldu, ya bir binanın temel taşı oldu yahut da yurtdışına kaçırıldı. Bu durum, gözümüzün önünde oldu ve bununla hiç ilgilenmedik.  Bugün nispeten bir şuurlaşma ve korumadan bahsedilebilir ama kesinlikle yeterli değil!..

Ağaçların ve çiçeklerin dili!

Bu arada mezar taşlarında çeşitli ağaç ve çiçek motiflerini de görmek mümkün değil mi?

Servi ağaçları, çiçekleri, sanat eseri mezar taşları, insanı kâh düşündüren, kâh hüzünlendiren, kâh tebessüm ettiren ifadeleriyle esi mezarlıklarımız ve mezar taşlarımız ince bir zevkin ürünüdür. Ölüm, bizim mezarlıklarımızda gayet mûnis bir hâle getirilmiştir. Mezarlıklarımız âdeta bir “Cennet bahçesi” havasına büründürülmüştür.

Bazen bir mezar taşında karşımıza çıkan:

“Akıllı isen aklını al başına

Salınıp gezerken neler geldi başıma

Âkıbet türâb oldum taş dikildi başıma” ifâdesi veya

****

“Bu cihan bağına geldim mürüvvet görmedim

Derdime çare aradım bir ilacın bulmadım

Âh ile zâr kılarak tazeliğime doymadım

Çün ecel peymânesi dolmuş murada ermedim”

Eyüp Sultan’da muhteşem taşlar var! 

Eyüpsultan hazîrelerinde, Zeytinburnu mezarlıklarında, Süleymaniye, Fatih camilerinin hazîrelerinde, Çemberlitaş Sultan II. Mahmud Hazîresi’nde taş işçiliği ve yazı cihetiyle özellikli mezar taşları bulunmaktadır. Mezar taşları incelerken bunların sosyolojik bir analizinin de yapılması gerektiğini düşünüyorum. O dönemki toplumsal yapıyı da bir nevi mezar taşları anlatmaktadır.

KİMDİR

1964’de Bursa’nın İnegöl ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini İstanbul’da tamamladı. 1988’de Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Ekim 2010’a kadar İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları’nda Teknik Rehber ve Zümre Başkanı olarak çalıştı. 13 Mayıs 2012 tarihine kadar Zeytinburnu Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi’nde Eğitim Danışmanı olarak görev yaptı. Halen Yalova Üniversitesi İslâmi İlimler Fakültesi’nde Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır. 1979 yılında merhum Hattat Yusuf Ergün (Erzincânî)’den Sülüs-Nesih meşkine başladı. Fakülte yıllarında Hattat Prof. Dr. Muhittin Serin’den Rik’a yazısını meşk etti. 1983- 1988 yılları arasında Bâyezid Camii imamı İsmail Biçer hocadan Tashîh-i hurûf dersleri aldı. Ayrıca farklı hocalardan, klâsik usulle Hadis ve Fıkıh dersleri okudu. 1999 yılında Prof. Dr. Muhittin Serin danışmanlığında “Hattat Mustafa Râkım’da Celi Sülüs ve Tuğra Estetiği” isimli doktora tezini tamamladı. 2001 yılında T.C. Kültür Bakanlığı “Hat Ödülü”nü aldı.