Röportaj 12.03.2017 10:40 Güncelleme: 12.03.2017 19:12

​PYD'nin devletleşmesine Rusya karşı

​PYD'nin devletleşmesine Rusya karşı

Avni ÖZGÜREL

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya temasları sonrası uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı. 

av3

Cumhurbaşkanı  Erdoğan, “Rusya Federasyonu ile Üst Düzey İşbirliği Konseyi toplantımızın altıncısını gerçekleştirmiş olduk. İki yıllık bir aradan sonra, bu toplantıyı normal akışına tekrar inşallah sokmuş olduk. Moskova’daki toplantıda, askeri, ekonomik, ticari, kültürel ve bölgesel konular da dahil olmak üzere, çok geniş, etraflıca bir çalışmayı gerek başa baş, gerek dar kapsamlı ve heyetler arası görüşmeler yapmak suretiyle gerçekleştirdik.” dedi.

Cumhurbaşkanı  Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:

“Biz, ekonomik ilişkilerimizde 38 milyar dolara kadar çıkmıştık. Fakat malum olaydan sonra 17 milyar dolara kadar düştü. Şimdi kararlılıkla inşallah yeniden 100 milyar dolar hedefimize yönelik adımlarımızı atmaya başlayacağız.

Rusya’nın bizden ekonomik olarak bazı talepleri var. Bizim de onlardan ağırlıklı olarak tarım ürünlerinin her çeşidi için taleplerimiz var. Bunları değerlendirdik. Büyük çoğunluğunda mutabakata vardık.

Özellikle üzerinde durduğumuz konu turizm. Turizmde yeniden bir toparlanmayı başlatmanın kararlılığı içindeyiz. Kısmen tereddüt ettikleri tek şey güvenlik konusu. Tabii ki bu noktada, bizim için kendi vatandaşımızın güvenliği ne kadar önemliyse, ülkemize gelecek olan tüm turistlerin güvenliği de aynı derecede önemlidir. Turistlerin güvenliği de bizim için aynı değerdedir. Bunun için elimizden gelen her şeyi, A’dan Z’ye zaten yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.

Türk Akımı projesiyle ilgili, malum, tüm adımlar atıldı. Artık resmiyet kesbetti. Şu anda teknik kadrolarımız, Türk Akımı’nın nereden nasıl geçeceği noktasındaki çalışmaları enerji bakanlığımızın riyasetinde yürütüyorlar. Akkuyu Nükleer Santralı’yla ilgili nihai kararlar da zannediyorum mayıs ayı içerisinde netleşecek. Onunla ilgili olarak şu anda 259 elemanın eğitimi Moskova’da devam ediyor. Bu süreç içinde karşılıklı olarak bu adımlarımızı atıp bu yılın sonuna varmadan Akkuyu ile ilgili çalışmalarımızı da başlatmış olacağız.

Bir diğer önemli adım, gerek Türk Akımı’ndan alacağımız doğalgazın, gerekse bunların fiyat noktasındaki konularının, ilgili bakanlarımız arasında karşılıklı biçimde görüşülmekte olmasıdır. 

Rusya ile savunma sanayiinde de bazı çalışmalarımız var. Başbakanlığım döneminde bu konunun ilk adımı atılmıştı. Gerek ABD, gerek Fransa, gerek Çin ve Rusya bazı teklifler vermişlerdi. O zamanlar en yüksek teklif Rusya’dandı. Fakat Rusya teklifini çok daha aşağıya çekti. Ruslarla görüşmeleri devam ettiriyoruz. Bir an önce sonuca vardırma gayretindeyiz.

NATO konseptini gündeme getirerek buna itiraz edenler de var. Ama bu doğru bir yaklaşım değildir. Bugün Yunanistan da Rusya’nın füzelerini kullanıyor. ‘Yunanistan onları envanterden çıkaracak’ diyenler de var. Çıkarır veya çıkarmaz. Herkes kendi savunma anlayışını kendine göre oluşturabilir. Bizler NATO içinde bu imkanları yakalayamıyorsak, bu imkanları sağlayamıyorsak, o zaman elbette başımızın çaresine bakmak durumundayız.

Kaldı ki işin farklı boyutları da var. Suriye’de yaşananları gördük. NATO’da müttefiklerimiz olan ülkelerin silahlarını maalesef teröristlerin ellerinde gördük. Bunlar hafif silahlar da değil, ağır silahlar. Irak’ta da aynı şekilde... Bu durumda tabii ki tedbirlerimizi alacağız. 

NATO üyesi bir ülke olmamız bağımsızlığımızın olmaması anlamına gelmez. NATO üyesi olmakta birlikte, Rusya ile de pekala belirli çalışmalarımız olabilir. Bunu engellenmesini ya da bu yöndeki açıklamaları doğru bulmuyoruz. 

Bunların yanında bir diğer önemli konu da, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’dür. Türkiye ve Rusya olarak bu konudaki çalışmalarımızı çok daha ileri noktaya taşıyalım istiyoruz.

Rusya’nın yaklaşımını olumlu gördüm. 

Bölgesel meselelerden biri olan Suriye’de, gerek Cerablus gerek Rai, Dabık ve Bab’da şu anda geldiğimiz noktada, insani yardımlar konusunda işbirliğine girmemiz gerektiğini kendilerine ifade ettik.

Buna şüphesiz ABD ve koalisyon güçlerinin katılması isabetli olacaktır. Hatta Astana sürecinde bulunması hasebiyle İran’ın da farklı bir ülke olarak çalışmaların içinde olmasında fayda var. Çünkü bu kan ve ateş artık bir an önce dursun istiyoruz. 

Konuyla ilgili olarak şu anda gelinen nokta malum Münbiç. Koalisyon güçlerinin desteğini yanımıza alabilirsek, Rusya da bu işe dahil olarak PYD ve YPG’yi oradan pekala çıkarılabilir. Münbiç’e Münbiç halkının yerleşmesini sağlamamız gerektiğini anlattık. 

Putin, Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduklarını her düzeyde dile getiriyor. Silahlı terör örgütlerine karşı olduğunu, özellikle de Türkiye’ye karşı böyle bir şeyi onaylamayacaklarını vurguladı. 

Rakka dahil DEAŞ’la mücadele konusunda da, beraberce bir çalışma yapılabileceğini düşünüyoruz. Şu anda Türkiye, ABD ve Rusya genelkurmay başkanlarının yaptıkları çalışmalar bunun altyapısını oluşturabilir. Bu çerçevede talimatlarımızı kendilerine vereceğiz. Dışişleri bakanlarımız, genelkurmay başkanlarımız ve istihbarat örgütümüz bu çalışmaları sürdürecek.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretini özetleyerek başladığı sözlerinin ardından aralarında Yeni Birlik Gazetesi İmtiyaz Sahibi Avni Özgürel’in de olduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı.

ABD’nin YPG konusundaki tutumu ortada. ABD askerlerinden sonra Rus askerlerinin de YPG armalarını taşıdıklarını gördük. Putin ile konuşmada YPG konusunda bir ilerleme sağlandı mı?

Bize söyledikleri şey şu: ‘Biz silahlı terör örgütlerinin yanında size karşı yer almayız’ diyorlar. Ayrıca Müslüman Çeçen askerlerinden oluşan iki taburu Suriyelilerin yanında yer almak üzere Suriye’ye gönderdiklerini de anlattılar. ‘Suriye halkının Müslüman olmayanlara tavrı farklı olabilir. Onun için Çeçen Müslümanlardan oluşan iki taburu oraya gönderdik’ dediler. Bu taburların biri Halep’te. Nitekim Halep’teki tahliye işleminde onlardan istifade ettiklerini aktardılar. Diğer tabur ise Şam civarında. ‘Bu taburlar daha ziyade oradaki Sünnilerin korunması ve güvenliğin sağlanması amacıyla gönderildi’ dediler. 

Putin, YPG’ye sıcak bakmadığını da söyledi. Hatta Suriye’de öyle ayrı bir devlet kurulmasını kesinlikle tasvip etmediğini de söyledi. Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı duyulması gerektiğini ifade etti. ‘Sizinle aynı düşüncedeyiz’ dedi bana. 

Münbiç’teki manzara sizin koyduğunuz prensiplerle de çok örtüşmüyor gibi? ABD ve Rusya YPG’yi destekliyor görüntüsü var? Fiili durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şu anda zaten Münbiç’te bizim aldığımız bazı köyler var. Rejim ve Rusya’nın müşterek aldığı bazı köyler var. Oranın halkı merkeze yavaş yavaş yerleşmeye başladı. Zaten YPG ve PYD’nin büyük kitle olarak girmesi mümkün değil. Öyle bir sayısı yok. Münbiç büyük yer. Oranın güvenliği sağlandığı anda Münbiç halkı oraya gelip yerleşecektir. Bizim baştan itibaren istediğimiz YPG’nin Fırat’ın doğusuna gitmesiydi. Obama YPG ile ilgili sözünü tutmadı. Hatta son dönemlerinde terk ettiler gibi şeyler söylediler. Ama bütünüyle boşaltmadıkları görüldü. Bu iş koalisyon güçleriyle yürütülürse Münbiç, Deaş’tan ve YPG’den temizlenir düşüncesindeyim. 

Ekonomik olarak karşılıklı talepleriniz olduğunu söylediniz. Türkiye’den ihraç ettiğimiz ürünlerle ilgili yasaklar konusunda nasıl etkin bir çözüm olur? Özellikle yaş sebze meyve ihraç eden vatandaşlarımız merak içinde.

Bu konuda henüz arzuladığımız noktada  değiliz. Bu nedenle özellikle yaş sebze ve meyve konusu üzerinde önemle durduk. Yaptırımların bütünüyle kaldırılmasında ısrar ettik. Binali bey ile Medvedev’in yaptıkları görüşmede dile getirilen tutar tabii ki çok düşük; 19 milyon dolarlık bir şey. Dolayısıyla pek bir işe yaramaz. Bizim asıl hedefimiz, geçmişteki noktayı yeniden yakalamak. Özellikle domates ve salatalık, üzerinde ısrarla durduğumuz ürünlerimiz. Bir diğer konu, onlar bizim onlardan kırmızı et ithal etmemizi istiyorlar. ‘Bizim buna ihtiyacımız yok dedik, ama ihtiyacımız olursa sizi tercih edebiliriz’ dedik. ‘Biz size beyaz et verebiliriz. Beyaz et ihtiyacınızı karşılamada ciddi rol oynayabiliriz’ önerisinde bulunduk. Temennimiz bu konuşulan konuların karşılığını bulmasıdır. İlgili bakanlarımızın yakın takipte olması gerekir. 

Ortak yatırım fonu konusunda gelişme oldu mu? Yatırım ve varlık fonları ile ilgili nasıl bir durum var?

Ortak yatırım fonuna, biz 500 milyon dolar, onlar da 500 milyon dolar koyuyor; toplam 1 milyar dolarlık yatırım fonu oluşturuyoruz. Milli parayla bunu devreye sokarak çalışmaya başlatacağız. O andan itibaren inanıyorum ki Ruble ve TL ile çalışmak, hem bu varlık fonunu güçlendirecek, hem de kur baskısından koruyacaktır. 

Rusya görüşmelerde milli paranın kullanılması yani Swap konusunda anlaşma oldu mu? 

Merkez bankalarımıza talimat verdik. İthalat ve ihracatta firmaların bunu kullanmaya başlaması...

İstihdam seferberliğini TOBB nezdinde başlatmıştınız. İlk etapta iyi yönetildi. Şu an son durumu nasıl? Geri adım atma eğilimleri var mı?

Ben bunların takibini valilere verdim. Valilerden ay sonu itibarıyla rakamları isteyeceğim. Neticeyi getirin bakalım diyeceğim. 

İlan edecek misiniz?

Tabii. Ciddi bir ekonomik savaş var. 1-6 mart tarihleri arasında 413 bin 444 artı istihdam sağlanmış. 1,5 milyonu yakalayalım. Hele hele şimdi bir de mevsimlik geliyor. 

Rusya ile Suriye konusunda sizin özellikle üzerinde durduğunuz YPG temsilciliği konusunda ilerleme kaydedildi mi?

Hayır bir ilerleme oldu diyemem. Yine üzerinde durduk. O da konuyu takip edeceğini söyledi.

Muhalefet kanadından, referandum kampanyasında Türkiye’deki toplantıların engellendiği ve ertelendiğine dair eleştiriler yükseliyor? 

Kimin nesi engellenmiş?

Mesela Meral Akşener’in toplantısı...

Onu engelleme diye nitelemek doğru olmaz. O kendi içlerindeki sıkıntının neticesidir. O tür bir sıkıntıyı kalkıp da yönetime mal etmenin anlamı yoktur. Kendi içlerindeki bir problem. Henüz o problemi bitirebilmiş değiller. Bunun MHP’nin üst yönetimiyle de alakası yok.

Hayır diyenlere baskı yapıldığı, müdahale edildiği iddiaları var..

Nerde olmuş bunu bilelim, biz de onlara müdahale edelim.

Hayır cephesi her geçen gün daha yüksek oranlar veriyor kendileriyle ilgili. Sizin elinizdeki son rakamlar ne gösteriyor? MHP ile organizasyon konusunda alınmış karar var mı?

Anketlerle alakalı olarak, şu anda sonuçlar henüz çok sağlıklı olmamakla birlikte, evet oylarının tırmanışta olduğunu söyleyebilirim. Meydanlar artış olduğunu gösteriyor. Konu anlaşıldıkça, daha da artış olacak. Ben meydanların dilini çok önemserim. Meydanları görünce, tırmanışın devam ettiğini görüyorum. Meydanlarda daha çok kalacağız. Cumartesi İstanbul’un üç ilçesinin ardından, Pazar günü Kocaeli mitingim var. Başbakan ve bakan arkadaşların çalışmaları var. 

Devlet Bahçeli ilk etapta 9 ilde yapacak. Daha sonra başka iller takip edecek. Onların da çalışmaları var. Evet oyu vereceklerine dair BBP de açıklamasını yaptı.

Bütün mesele konuyu iyi anlamakta. Biz bu 18 maddeye neden geldik. Bunlara bakmak lazım, bunları iyi işlememiz lazım. Parlamenter sistem dertlere deva olsaydı zaten bugünlere gelmezdik. Biz bütün darbeleri parlamenter sistemde yaşadık. Bu demek değildir ki başkanlık sisteminde buna benzer şeyler asla olmaz. Önemli olan hangi sistemde bu ihtimalin daha az olduğudur. 

Dünyanın en gelişmiş ülkelerine baktığımız zaman, ağırlıklı olarak başkanlık sistemiyle yönetildiklerini görüyoruz. Bu ülkemizin geleneksel yapısına da uygun. Yeni sistem, Türkiye’de çift başlılığı ortadan kaldırmak suretiyle, çok daha seri kararlar alınabilmesine, icraatların hızlanmasına imkan sağlayacaktır. 

Referandum tarihi yaklaştıkça evet diyecek olanların oranı da artacaktır. Ben çok fazla kararsız olduğu kanaatinde de değilim. Meydanlarda, caddelerde görülen bu.  

Kaldı ki kimin ‘hayır’ dediğine de bakmak lazım. Kim diyor? Kandil, ‘hayır’ diyor; bölücü terör örgütünün başındakiler ‘hayır’ diyor. Ona destek verenlerin kimler olduğu da belli. Kişi sevdikleriyle beraberdir. Kandil’dekileri seviyorsan onlarla berabersin. Onların bu ülkeye kazandırdığı bir şey var mı? Yok. 

Düşünün Yavuz Sultan Selim köprüsünü yapıyoruz adamlar onu dinamitlemek için gidiyorlar. Nereden, denizden... Biz bu köprüyü yaptık bitirdik. Osman Gazi öyle, Avrasya öyle, Marmaray öyle, 18 Mart’ın temelini atacağız.... Bunlar bizim dünyada marka yatırımlarımız. Ekonomisi battı, bitti denilen bir ülkede cebimizden para harcamadan yaptırıyoruz bunu, bu kadar hızlı yürütüyoruz. Ben, tırmanışta olan evet’lerin bu milletin yüzünü güldüreceğini inanıyorum.

15 Temmuz’la ilgili yargı süreci acaba ağır mı işliyor? Marmaris’teki davada Cumhurbaşkanı’nı öldürmeye gelen FETÖ’cüler yakalandı. Ama hala dava sürüncemede. Daha hızlı olunması gerekmez mi?

İddianameler hazırlandı, yargı süreci bildiğiniz gibi devam ediyor. Yargı gerekeni yapacaktır. Ama öteden beri biz ne diyoruz? Gecikmiş adalet adalet değildir... 

Muhalefet ‘Hayır kazanırsa, Türkiye’de bir şey değişmeyecek. Evet çıkarsa kaos çıkar’ diyor. Hayır çıkarsa ne olur? Türkiye ne kaybeder?

Ben, Evet çıkacağına; Türkiye’nin kazanacağına inanıyorum. Aksi taktirde Türkiye kaybeder. Olay bu kadar basit. Kasaların fırlatıldığı, memurların işçilerin maaşlarını alamadığı o dönemler tekrar yaşanmamalı. Artık zaman kaybı son bulmalı. Gensoru ile uğraş, güvenoyu ile uğraş. Saydım geçen gün, Türkiye’de 50’den bu yana 40- 50 tane hükümet kurulmuş. Böyle bir ülke olur mu? İngiltere’de, Fransa’da böyle bir şey yok. 

Bazı çevrelerde çeşitli bahanelerle referandumun iptal edileceği gibi tezler ortaya atıldı. Böyle bir şey söz konusu olabilir mi?

Kim söylüyor bunu? O tür bir düşünce, aklımızın ne yakınından geçmiştir, ne de uzağından! Ben evet cephesindeyim. Evet diyenler olarak hepimiz, meydanlarda, televizyon ekranlarında halkımızla bütünleşmenin gayretindeyiz. Tamamen bu işe odaklanmış durumdayız. 

Referandumun ardından seçim olacak mı? ‘Evet de kazansa hayır da çıksa 2018’de seçim olur’ diyenler var...

Bunlar olmaz değil ama, şu anda böyle bir şey yok. Milletvekili seçimi 2019 kasımında. Cumhurbaşkanlığı seçimi de kasıma alındı. Süreç şimdi bu. Bizim amacımız nedir? Seçimleri ilan edilen zamanlarda yapalım. Biz 15 yıllık dönemde erken seçime hiç gitmedik. O dönemde bir erken seçim yaptık. Erken seçim faturadır, niye millete bunu kestirelim. İstikrar ve güvenden kopmayacağız. Bunu kaybettiğimiz zaman ülke kaybeder.

Bir de Avrupa’nın Türkiye’ye karşı son dönemde iyice tırmandırdığı kampanyasının perde arkasında ne var?

Ben bahsettiğiniz o kampanya olayının başta Almanya ve Hollanda’daki seçimlerle ilgili olduğunu düşünüyorum. Bu tabii ki yanlış. Onlar bunu yaparak kendilerini bir beklenti içine sokuyorlar, ama buradan onlara ekmek çıkmaz. Yanlış oynuyorlar. Başka bir zihniyet aslında hortluyor. 

Ayrıca, Türkiye’nin son dönemde ayağa kalkışı, yükselişi, ekonomik güç depolaması oralarda bazılarını rahatsız ediyor. ‘Kredi derecelendirme kuruluşlarıyla vuruyoruz olmuyor, bunlara kredi açmayın diyoruz olmuyor’ diyenler var. Ne yaparlarsa yapsınlar, bakıyorlar kapı bir yerden açılıyor. Tüm bunlar şunu gösteriyor: Türkiye güvenli bir liman. Ama hala bunu anlayamayanlar var.

Çok değerli hocamız şöyle der idi: ‘Para, civa gibidir, kendine uygun bulduğu yere kaçar. Sermaye nerde kendine uygun yer bulursa, oraya doğru akar’...

Fakat bizdeki yerli sermayeden bile ne yazık ki o dalgaya kapılanlar oldu. Halbuki ilk yatırımı yapması gerekenler onlar. Ben diyorum ki, yastığınızın altındaki paraları getirin TL’ye çevirin diyorum. Yerli sermaye bundan rahatsız oluyor. Yahu niye bundan rahatsız oluyorsun? Asıl olanların bunu başlatması lazım. Bir başlatsalar zaten iş kendiliğinden yola girecek. 

Türk bakanların durumunu da ilgilendiren Almanya Anayasa Mahkemesi’nin bir kararı var. Yabancı ülkelerden gelen siyasetçilerin ülkede propaganda çalışması yapamayacağına dair. Federal hükümetin izni gerekir yönünde bir karar bu. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Avrupa’da “evet” veya “hayır” noktasında nasıl bir durum var?

Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel en son (Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşmesinde) Cumhurbaşkanı buraya gelmek istiyorsa Hannover yakınında 16 bin kişilik salon var demiş. Şu an Almanya bu işin önünü açtı. Hollanda daha katı davranıyor. Seçimden sonra falan diyorlar. Seviyeyi ne hale getirdiklerini sizler de görüyorsunuz.. 

Yeni ABD yönetimiyle görüşme referandum sonrasına mı kaldı? Rakka konusunda bir gelişme var mı?

ABD’de, seçimlere 60 gün kala o ülkelerden gelen siyasetçilerle özel görüşmeler yapmama gibi bir teamülleri olduğunu aktardılar. Ondan dolayı da görüşmenin bu halkoylamasından sonraya kalacağı izlenimi edindik. Rakka konusunda genelkurmay başkanları aralarında görüşmeler yaptılar. Münbiç ve Rakka aslında müşterek ele alınması gereken bir süreç. Genelkurmay başkanları irtibat halinde olacaklar.