Röportaj 17.03.2019 03:00 Güncelleme: 17.03.2019 01:03

'Hayal Kurun, Hedef Koyun' Asla Pes Etmeyin

Sadettin Saran: Gençlere tavsiyem; hayal kursunlar, hedef koysunlar ve asla pes etmesinler. Güçlünün değil haklının yanında olsunlar. Üniversitelerde ilk ve son lafımı burada da tekrar söyleyeyim: Ben yaptım, siz de yapabilirsiniz
'Hayal Kurun, Hedef Koyun' Asla Pes Etmeyin

 Aslı ÜSTÜNKAYA

Sadettin Saran.. Adını duyunca kafanızda pek çok şey çağrıştırabilir. Önce Fenerbahçe.. Sonra başarılı bir iş insanı.. Sportif kimliği ve iş ahlakı.. Pek çok sektörde faaliyet gösteren bir holding.. Memur bir babanın dört erkek çocuğundan biri olarak dünyaya gelen Sadettin Saran, bugün ulaştığı zirve ve başarılarıyla hem gençlere hem kamuoyuna örnek olanlardan.. Pek çok gencin idolü.. Bir üniversitelinin ‘Sohbete sıcak enerjiler yükleyen biri’ ifadeleri birebir oturuyor üstüne.. O enerjiyi hissettiriyor.. Sadettin Saran, ekonomik süreçten, spor gündemine birçok soruya YeniBirlik için yanıt verdi..

Biraz kendinizden bahsetseniz.. Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

Biz dört erkek kardeş büyüdük. Sürekli aksiyon, kavga dövüş, rekabet içinde geçti çocukluğum. Fakat bunu iyi anlamda söylüyorum çünkü biz hep birbirine çok yakın, sıkı sıkıya bağlı bir aile olduk. Hala da öyleyiz. Annem bizleri spora yönlendirdi. Hepimiz spor yaptık. Babam çok yoğun çalışırdı ama bizim yarışımız vs.. olduğunda ne yapar eder gelir izlerdi. Kardeşlerimle ilgili olarak ben en büyükleri olduğum için kendimi bildim bileli sorumluluk hissettim ancak bundan da hiç rahatsızlık duymadım. Hepsi birbirinden başarılı oldular. Kardeşlerimle gurur duyuyorum. İyi abilik yaptım onlara…

‘Annem rehberim’. Çok anlamlı, bir o kadar da derin bir ifade.. Nasıl bir rehberlikten söz ediyoruz?

Annem müthiş bir kadındır. 1960’lı yılların Türkiyesi’nde aşkı için ABD’deki çok iyi bir kariyeri bırakıp Ankara’ya gelmiş. Burada dört erkek çocuk büyütmüş. Çocukluğumdan hatırlarım, amcalarıma araba kullanmayı annem öğretmişti. Onu Ankara’da görenler “Kadına bak araba kullanıyor” diye gösterirlerdi. Hepimizi spora yönlendiren de annem olmuştur. Topluma geri verme kültürünü, bunun tarifsiz hazzını bize işleyen çocukluğumuzdan itibaren annemdir. Babam için de biz kardeşler için de annemin yeri bambaşkadır.

Hayatınızda önemli bir yer tutan spora düşkünlüğünüz nereden geliyor?

Dediğim gibi öncelikle annemden geliyor. Dört erkek kardeş aynı evde, sürekli rekabet içinde büyüdük. Ben abileri olarak şınavını, barfiksini yapmayana tatlısını yedirmezdim. Hepimizin her spora yatkınlığı vardı. Bazen birbirimize bazen başkalarına karşı sürekli rekabet içinde büyüdük.

Okul sonrası dönemde başarılı bir iş grafiği.. İlk iş başvurunuzda işe kabul edilişin öykünüz hayli ilginç.. O anı anlatır mısınız?

Arkansas’taki iş başvurusu hikayesi o. Üniversitelerde ilham vermesi için hep anlatıyorum. Üniversiteyi ben yüksek bir notla bitirmedim. Spor bursuyla okumuştum. Hem spor hem mühendislik hem de boş kalan zamanlarda ek işlerde çalışıp harçlık çıkarma zorunluluğundan dolayı öğrencilik yıllarım çok zor geçti benim. Başvurduğum mühendislik işi çok cazip bir işti. Kentucky Üniversitesi de iyi üniversitedir ama daha iyileri var tabii Amerika’da. Başvuruya bir gittim baktım onlarca insan. Sıramı beklerken soruyorum herkesin üniversitesi, not ortalaması benden iyi. Dedim ki “Sadettin sen bu işi zor alırsın”. Sıra bana gelince zaten yorulmuş olan adam, yüzüme bile bakmadı. Baktım rezümemden de etkilenmiş değil. Baştan savma sorular soruyor, beni postalayacak. Dedim, “Sadettin bir şeyler yapman lazım”. Adama birden bire “Ben sizin yerinizde olsam beni işe alırdım” dedim. Adam şaşırdı ve belki de ilk kez anlamlı şekilde yüzüme baktı. “Nedenmiş o?” dedi. Ben de nefes bile almadan “Ben üniversite boyunca her sabah 5’te kalktım; -11 derecede bisikletle antrenmana gittim; günde 10 bazen 15 kilometre yüzdüm; spor bursuyla okudum, mühendis oldum; milli sporcu olup ülkemi temsil ettim; akşamları ek işlerde çalışıp harçlığımı çıkardım; bütün bunları da aileme yük olmadan yaptım; ben sizin yerinizde olsam bende bu azim varken beni işe alırdım” dedim. O işi de benden çok daha iyi okullarda okumuş ve çok daha iyi not ortalamalı çocuklar olmasına rağmen bana vermişlerdi.

Özellikle gençlere söylediğiniz ‘Hayal kurun arkasında durun’ tavsiyeniz.. Siz öyle mi yaptınız?

Aynen öyle yaptım. Ben yirmili yaşlarda o günlerin önemli bir iş adamına fikirlerimi, hayallerimi anlattığımda beni teşvik edeceğine bana “Sadettin uçma, biraz gerçekçi ol” demişti. Ben o dediklerimin hepsini azimle, çok çalışarak, hiç yılmayarak başardım. Gençlere de bunu anlatıyorum: “İyi bir fikriniz, sevgiyle azimle sahipleneceğiniz bir hayaliniz, hedefiniz olsun ve hayalinizin peşinden pes etmeden gidin; kimsenin hayallerinizi sınırlamasına izin vermeyin” diyorum.

“Küçük gölde büyük balık oldum”.. Gerçekten oldunuz mu?

Oldum sayılır.

‘Hayat zaman yönetimidir’ sözünüzü açar mısınız?

Hayatın içinde yapılacak çok iş, taşınacak çok fazla sorumluluk var. Zaman ise çok kısıtlı. Sporun bana en iyi öğrettiği şeylerden biri de zaman yönetimi olmuştur. Hayat önceliklerini belirleme işidir. Aynı anda hasta annene de işteki patronuna da eşine çocuğuna da kendine de vakit ayırabilmen gerekir. Bunlardan hiçbirine “sen şimdi bekle, benim başka işim var” diyemezsin.

Bir dönem Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda Bakan Danışmanlığı yaptınız, bugün kültür ve turizmi nasıl görüyorsunuz? Bakan başarılı mı mesela?

Türkiye’nin ihracat sorunu var. Üretim sorunu var. Bu konuda elimizde çok önemli ve doğal bir kozdur turizm. Ancak iyi yönettiğimizi söyleyemem. Doğaya iyi bakmıyoruz. Elimizdeki değerleri iyi pazarlayamıyoruz. Bu sadece bugünün de problem değil. Hep böyleydi maalesef.

Medyaya girmek nasıl karar verdiniz,? Zor bir alan..

Her sektörün kendine göre zorluğu vardır. Benim medyaya girişim bir fikirle oldu. TRT tek kanaldı. Kanal sayısının artacağını, özel kanalların geleceğini öngördüm. Amerika’da okurken o kanalları izliyordum. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, bunlar Türkiye’ye de gelecek dedim. Türkiye’de kanal sayısı artınca bunlara içerik gerekecekti. Ben de eğer içerik toplarsam bunları satarım dedim. Girişim bu fikirle olmuştur. Sinerjiyle zamanla büyüyerek bugün bu noktalara geldik.

Kaç çalışanınız var bugün? Aranız nasıl, Sadettin Saran nasıl bir patron?

Konsolide otuz şirketiz. İştiraklerimizle 3 bin 500’ü geçiyoruz. Ben çalışanlarımı seviyorum. İyi bir aile ortamımız vardır şirkette. Mikro management yapan bir patron değilimdir. Makro management yaparım. Yetki ve sorumluluk veririm. Arkasında dururum. Hata olunca, cezalandırmaktan çok “nerede hata yaptık, ne öğrendik, bir daha olmaması için ne yapmamız lazım” şeklinde yaklaşırım. Hata ilk yapıldığında tecrübedir. Tekrarlandığında hatadır. Tekrarlanan hataları pek affetmem ama.

Çocuklara ve gençler için çok şey yaptınız? Okullar, spor salonları vs.. Önümüzdeki dönemde planladığınız yeni birşeyler var mı?

Topluma geri vermek başlı başına bir kültür. Her yıl bir spor salonu yapıp Milli Eğitim’e veriyoruz. On dokuz yılda on dokuz salon yaptık. Ölmezsek, batmazsak bunu sürdürmeye çalışacağız.

Siyaset düşündünüz mü hiç?

Hayır.

Oyunculuk teklifi aldınız mı?

Oyunculuk teklifi değil ama erkek giyimiyle ilgili mankenlik teklifi almıştım. Geliri hayır işlerine bırakılmak üzere olabilir, demiştim. Sonra yapmadık ama.

Bu başarılı profilin arkasından gelen  yeni nesile söyleyecek, tavsiye edeceği birşey olmalı..

Hayal kursunlar, hedef koysunlar ve asla pes etmesinler. Güçlünün değil haklının yanında olsunlar. Üniversitelerde ilk ve son lafımı burada da tekrar söyleyeyim: Ben yaptım, siz de yapabilirsiniz.

Türkiye’nin geçtiği ekonomik süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?  İleriye dönük düşünceleriniz..

Birçok şeyi ithal ediyoruz. İhraç ettiğimiz ürünler bile ithalata dayalı. Katma değerli ürünler yaratıp, dünyayla rekabet edecek noktaya gelemediğimiz sürece, ekonomideki hiçbir iyileşmenin kalıcı olamayacağını düşünüyorum.

Radyo Trafik... Artık bir fenomen.. Hikayesi nedir, nasıl ortaya çıktı?

Türkiye’nin ilk spor radyosu Radyospor bizimdi. Burada başarılı bir deneyimimiz vardı. Radyoculuğun da tematiğe kayacağını öngörüyorduk. Trafik teması ülke şartlarında çok cazip bir temaydı. İnsanlara zaman kazandırmak, hayat kurtarmak fikri doğru geldi. Nitekim dediğiniz gibi çok başarılı oldu. Bugün onbinlerce gönüllü muhabirle tam bir fenomen…

Fenerbahçe sevgisi ve spora düşkünlüğüyle tanınan bir iş adamısınız. Her gün yüzüyor musunuz? Spora ayırdığınız vakit nedir?

Haftada altı gün spor yapıyorum. Günde bir bir buçuk saati geçer yaptığım spor. Farklı şekilde çalışmaya gayret ediyorum. Bazı günler yüzüyorum, bazı günler dövüş, bazı günler halter yapıyorum.

Fenerbahçe’yi nasıl buluyorsunuz bu sene?

Fenerbahçe bu sene maalesef iyi gitmedi. Ekonomik olarak da çok ağır bir tablo devralmıştı yeni yönetim. Hatalar da yaptılar tabii. Fenerbahçe’nin müthiş bir taraftarı var. Hatalardan dersler çıkarılarak seneye çok daha iyi olacağını düşünüyorum.

Hayaliniz ne, neler yapardınız Fenerbahçe için? Başkanlık hala hayaliniz mi?

Fenerbahçe başkanlığı benim beş yaşımdan beri hayalimdi. Bunu dile getirdim diye başıma gelmeyen de kalmadı geçmişte. İSterim tabii ama doğru şekilde ve doğru zamanda olmalı bu tabii.

Yapamadım, şimdiki aklım olsa dediğiniz birşey/birşeyler var mı?

Kendimi çok hırpaladım geçmişte. Şimdiki aklım olsa, kendime bu kadar yüklenmezdim. Hiçbir şey, ölüm dışında, acil ve önemli değil.