Röportaj 04.01.2018 13:00 Güncelleme: 04.01.2018 14:05

​Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'ndan önemli açıklamalar: İran'a yönelik dış müdahalelere karşıyız

Türkiye'nin İran'a yönelik dış müdahalelere karşı olduğunu belirten Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İran'ın istikrarının Türkiye için önemli olduğunu vurguladı. ABD'yle yaşanan vize kriziyle ilgili "ABD baskı ile Türkiye'den bir şey elde edemeyeceğini anladı" değerlendirmesini yapan Çavuşoğlu, ABD'ye herhangi bir taahhütte bulunmadıklarını kaydetti. Bakan Çavuşoğlu, Medeniyetler İttifakı'nı 2018 içinde tekrar canlandırma konusunda İspanya ile teyitleştiklerini de belirtti.
​Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'ndan önemli açıklamalar: İran'a yönelik dış müdahalelere karşıyız

Seda ŞİMŞEK

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Medeniyetler İttifakı’nı yeniden canlandırmak için İspanya ile teyitleştiklerini ifade etti. Çavuşoğlu İran’daki gelişmeleri değerlendirirken İran Dışişleri Bakanı Zarif’le yaptığı telefon görüşmesi hakkında bilgi verdi. ABD ve  İsrail dışında İran’daki gösterilere bir destek gelmediğini belirten Çavuşoğlu, Türkiye’nin İran’ın iç işlerine yönelik bir dış müdahaleye karşı olduğunu vurguladı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, aralarında YeniBirlik Gazetesi Ankara Temsilcisi Seda Şimşek’in de bulunduğu medya kuruluşlarının temsilcileriyle Ankara Palas Devlet Konukevi’nde bir araya geldi. 2018 dış politika vizyonunu paylaşan ve gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Çavuşoğlu, İran’daki olaylardan, ABD ve Rusya’yla ilişkilere; olası Afrin operasyonundan, terör örgütleriyle mücadeleye kadar bir çok konuda önemli açıklamalar yaptı. Çavuşoğlu şunları söyledi:

“ABD VE İSRAİL HARİCİNDE DESTEK AÇIKLAMASI GELMEDİ”

“İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in söylediğine göre durum o kadar kötü değil. Zarif İran’daki olaylarla ilgili bazı verileri paylaştı. Zarif, İran yönetiminin bu göstericilere karşı dikkatli davrandığını ve bazı grupların ellerinde silahlar, bıçaklar ve molotofların olduğunu söyleyerek, bunların esasen saldırıp sağa sola ateş ettiklerinden dolayı bazı insanların ve güvenlik güçlerinin öldüğünü söyledi. İran’ın barışçıl gösterilere itiraz etmediği ve sorunların da diyalog yoluyla çözülmesi yönünde yaptığı açıklama önemli. Açıklamalarında devletin demir yumruğunu göstermiyoruz diyorlar. İran’da yaşanan olaylar ilginç ve bu olayların arkasında kimin olduğu konusunda da çok şeyler söyleniyor. Ama ortaya net deliller çıkmadan şu var, bu var demek doğru değil. Bakıyoruz, takip ediyoruz. Protesto olaylarına başta karşı olan bazı etnik gruplar sonradan destek açıklamalarında bulundu. Buralarda yönlendirme mi var? Ne var? Bunları iyi değerlendirmek lazım fakat bu sürece destek veren iki kişi var. Birisi İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, birisi ABD Başkanı Donald Trump. Türkiye bu tür dış müdahalelere karşı. Başka dünya ülkeleri de İran’daki bu gösterilere dikkatli yaklaşıyor ve ABD ile İsrail haricinde bir ülkeden destek açıklamaları da gelmedi.”

“İRAN’IN KARIŞMASINI KİMLERİN İSTEDİĞİ ORTADA”

“Bu durum İran’ın iç işleridir ama İran’ın istikrarı komşuları için de önemlidir. Hepimiz için önemlidir. Dolayısıyla bir an önce İran’da bu çatışmaların durması ve istikrarın geri gelmesini arzu ederiz. Dışarıdan bu tür müdahalelere de karşıyız. İran’da rejimi seversiniz, sevmezsiniz ayrı bir şey. İran’da yönetim seçimler yoluyla geldi ve seçimlerin şeffaflığına yönelik de çok nadir eleştiriler oldu. Dolayısıyla bir yönetim değişecekse de daha yeni seçimler oldu, bir sonraki seçimlerde İran halkı değiştirebilir. İran’ı eleştiren ülkelerin samimi ve çifte standarttan uzak olması gerekir. Seçimlerin dahi yapılmadığı bazı ülkelerin övülmesi, İran’ın ise düşman olarak görüldüğü için kötü olarak nitelendirilmesi çifte standarttır. Mısır’da Genelkurmay ve Savunma Bakanı Abdulfettah el Sisi liderliğinde yapılan darbeye destek verildi. Başka ülkelerde onlara övgüler var ama İran’a, İran’daki rejime eleştiri var ve dışarıdan müdahale edilmeye çalışılıyor. İran’ın karışmasını kimlerin istediği ortada. Bizim temennimiz bir an önce bu sürecin bitmesidir. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin açıklamalarını olumlu buluyoruz.”

“SEBEBİ ABD YÖNETİMİNİN GÜÇLÜ İRAN KARŞITLIĞI”

“ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, İran’da devam eden olaylarla ilgili BM Güvenlik Konseyi’ne acil toplanma çağrısı yapacakları yönünde açıklama yaptı. Bir ülke içinde sorun olabilir. Neticede uluslararası boyutu da şu anda yok. ABD’nin bunu gündeme getirmesinin sebebi, ABD yönetiminin güçlü İran karşıtlığıdır. BMGK’da 5 ülkenin veto hakkı var. Böyle bir kararın çıkmasını beklemiyoruz. İran’daki durumu hafife almıyoruz tabii ki, yakından da takip ediyoruz. Ama BMGK, tüm dünyayı ilgilendiren, özellikle de ülkeler arasındaki sorunları ilgilendiren önemli konularla meşgul olmalı ve çözüm üretmeli.”

“ABD’DEN SAMİMİ DAVRANMASINI BEKLİYORUZ”

“ABD ile ilişkilerde geçen yılın sorunlu geçti. FETÖ elebaşının iadesi için taleplerimiz karşılanmadı. Soruşturma ve iade sürecinin başlatılması için gerekli delilleri ilettik. Darbe girişiminde rol alan kişilerin ABD’ye gidip FETÖ’den talimat aldığını herhalde ABD bizim kadar biliyordur. Esasen ABD’nin ilave herhangi bir belgeye ihtiyaç duymaması gerekir. Örgütün ABD’de ciddi suçlar işlemesine rağmen soruşturma başlatmaması Türk milletinin kafasındaki soru işaretlerini güçlendiriyor. 2018 içinde ABD’nin bu konuda samimi davranmasını beklemek bizim hakkımızdır, milletimizin de talebidir.”

“RUSYA, ABD GİBİ YPG’YE TAM OLARAK DESTEK VERMİYOR”

“ABD’nin terör örgütü PYD/YPG’ye silah vermesi güven bunalımına yol açtı. Fırat Kalkanı operasyonu sonrası 100 bini aşkın Suriyeli evlerine döndü. Türkiye’de Suriyeli 300 bin Kürt yaşıyor ve YPG Suriye topraklarının yüzde 25’ini kontrol etmesine rağmen bu kişiler oraya dönemedi. Çünkü YPG kendi ideolojisinde olmayan Kürtleri sürgüne gönderdi. Irak’ta ‘Biz bunları göremedik.’ diyen ABD’nin yarın aynı şeyi söyleyeceğini adımız gibi biliyoruz ama iş işten geçiyor. Rusya ile ABD arasında YPG’yi kullanma konusunda bir rekabet var fakat Rusya ABD gibi YPG’ye tam olarak destek vermiyor. Rusya eskisine göre bizim çizgimize daha yakın. Rusya en azından bizim hassasiyetimizi anlıyor. Müttefikimiz ABD’ye bu hassasiyetimizi anlatamadık. ABD Başkanı Trump, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinde bir daha YPG’ye silah verilmeyeceği sözünü verdi. ‘Bir daha vermeyeceğiz.’ dediler. Ondan sonra somut bir yardım gelmedi.”

SURİYE’YE İSTİKRAR NASIL GELECEK?

“Sadece Astana ve Soçi ile olmaz bu. Meşruiyeti bakımından BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 numaralı kararı çerçevesinde Cenevre süreciyle birlikte ikisini entegre edip buradan bir çözümün çıkması gerekiyor. Burada ABD de olacak, Avrupa ülkeleri de olacak, bölge ülkeleri de olacak. Diğer taraftan terör örgütleriyle mücadele de devam edecek. YPG, DEAŞ veya Nusra olur fark etmez, terör örgütü terör örgütüdür. Bize de tehdit olan YPG, Suriye’nin de toprak bütünlüğüne tehdit olursa herkesin YPG ile mücadele etmesi gerekiyor.”

“TÜRKİYE NATO ÜYESİDİR AMA BAĞIMSIZ BİR DEVLETTİR”

“Durum artık tamamen normalleşti. Ticaret ve vize konularında bazı adımlar atılması gerekiyor. Rusya ile Suriye konusundaki iş birliği 2018’de de sürecek, bu İran için de geçerli. S-400 mutabakatına bazı ülkelerden tepki geldi. Biz bu savunma sistemini müttefiklerden de almak istedik ama basit silahların bile satılmasında Türkiye’ye engel çıkaran ülkelerden bu savunma sistemini alamayacağımız yaptığımız müzakerelerle ortaya çıktı. Hem Türkiye’ye destek vermeyeceksiniz hem de başka ülkeden alınca tepki göstereceksiniz. Türkiye neticede NATO üyesidir ama bağımsız bir devlettir.”

“NORVEÇ OLAYI BİREYSEL”

“Norveç’teki NATO tatbikatında Atatürk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedef gösterilmesinde hedef Türkiye idi. Hem NATO hem de Norveç özür diledi. Norveç hadisesinin bireysel olduğunu düşünüyoruz. Soruşturmalar yapıldı, yapılıyor. NATO ve Norveç yöneticilerinin bilgisi dışında olduğunu düşünüyoruz.”

“PATRONLUK TASLAMA DEVRİ BİTTİ”

“AB ile ilişkilerimiz inişli çıkışlı ilerliyor. Bazı ülkelerdeki seçimler bitti. Bundan sonra daha önce hazırlanan eylem planının nasıl uygulanacağı üzerinde çalışma yürütülüyor. 2018’de AB, Türkiye’ye biraz daha saygı duymayı öğrenirse ve eşit ortak olarak görürse ve değerlendirmelerini AB üyelik kriterleri içinde yaparsa ilişkilerimiz daha sağlıklı yürür. En önemlisi AB’nin Türkiye’ye saygı duymayı öğrenmesi gerekecek çünkü Türkiye ve Türk milleti bunu hak ediyor. Artık o patronluk taslama devri bitti.”

“BU GEREKSİZ RETORİĞİ BAŞLATAN AB’DİR”

“AB ülkeleri de Türkiye’siz bir Avrupa olmayacağını bildiler. Türkiye üyelik için başvurarak AB’ye üye olma isteğini beyan etti, önüne konulan açılış kriterlerini karşılaması halinde fasılların açılmasını talep etti. Türkiye bir adım atana iki adım atma yaklaşımıyla, kendine güvenle süreci yürüttü. AB ile bu sene içinde fasıl açılır mı açılmaz mı bilmem. Ama en azından bizim pozitif bir ortam yaratmamız lazım. Bu gereksiz retorikten uzaklaşmamız gerekiyor. Bu retoriği başlatan AB’dir. Biz onlara cevap veriyoruz. Vermediğimiz zaman milletimiz tepki gösteriyor haklı olarak.”

GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN GÜNCELLENMESİ

“Gümrük Birliği’nin güncellenmesi mümkün. Bu en az Türkiye kadar AB’nin de menfaatine. Sürecin ‘kazan kazan’ ilkesiyle yürütülmesi gerekir. Bazı AB ülkelerinin Gümrük Birliği’nin güncellenmesine Türkiye’den daha çok ihtiyacı var.”

AVUSTURYA SÜRPRİZİ

“Avusturya’da yeni hükümet kurulduktan sonra güzel bir sürprizle karşılaştım. Ülkenin aşırı sağcı parti kontenjanından atanan yeni Dışişleri Bakanı Karin Kneissl beni aradı. Doğrudan Türkçe olarak ‘İyi akşamlar, nasılsınız?’ dedi. Şaşırdım tabii. Kneissl’ye, iki ülke arasındaki ilişkilerin iyi gitmediğini, buna neden olarak Avusturya’nın yaptığı çirkinlikleri gösterdim. Türkiye’nin Avusturya’da yeni kurulan hükümetinin programında yeri olmaması gerektiğini belirttim. Bizim Avusturya ile sorunumuz yok. Avusturya’nın derdinin ne olduğunu sordum. Sonra bakan dedi ki ‘Ben Türkiye’yi, Türkleri çok seviyorum ve çocukluğum özellikle yaz aylarında Büyükada’da geçti.’ Hala sadece faytonlar mı var, araçlara izin veriliyor mu, diye sordu. Bakan Kneissl ilişkileri geliştirmek istediğini bana söyledi. Kendisini Büyükada’ya davet ettim. Almanya ile ilişkilerimizi düzeltirken Avusturya ile de ilişkileri düzeltebiliriz. Zaten sorun bizden değil onlardan kaynaklanıyor.”

“DÜNYA ADETA BİRLEŞTİ, BUNA TÜRKİYE ÖNCÜLÜK ETTİ”

“ABD yönetiminin Kudüs’ü ‘İsrail’in başkenti’ olarak tanıma kararı dünyada şok etkisi yarattı. Her şerde bir hayır vardır diyoruz. Böyle bir adıma karşı dünya adeta birleşti. Buna da Türkiye öncülük etti. Bu açıklamaya karşı en net duruş sergileyen ülke Türkiye oldu. Türkiye yalnız kalmadı. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ve Sayın Cumhurbaşkanımızın girişimiyle Vatikan’ın da Batı ülkelerinin de tüm İslam dünyasının da desteği alındı. ABD yönetimi tüm dünyayı tehdit etti. Bunu o ülkelerin bakanları ve daimi temsilcileri bizlere söyledi. Hatta New York’a vardığımız zaman bazı ülkeler, hatta büyük ülkeler, ‘Biz direniyoruz ama ABD çok bastırıyor, ne kadar direneceğimizi bilemiyoruz’ dediler. Çünkü bu işe öncülük eden biziz. Türkiye’nin dik duruşu dünyada takdir kazandı. Amacımız Filistin devletini bugüne kadar tanımayan ülkelerin tanımasını sağlamak. İnşallah bunu özellikle Avrupa’da yoğun çalışmayla başaracağız. Henüz AB içinde Filistin’i tanımayan ülkeler var. 5 Ocak günü Sayın Cumhurbaşkanımız Fransa’ya gidecek. İkili ve birçok konularımız var ama Filistin’in tanınması ve Filistin’e destek önemli konuların başında yer alacaktır. Filistin’in hakkını bundan sonra da sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz.”

“SOÇİ’YE PYD’NİN KATILMASINA KARŞI ÇIKTIK”

“Rusya’nın Soçi kentinde düzenlenecek Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne İran’la birlikte biz terör örgütü YPG’nin katılmasına karşı çıktık. Rus ve İranlı mevkidaşlarımızla Antalya’da bir araya geldik ve Soçi’ye kimlerin katılacağı konusunda taslak hazırladık. Liderler için bir taslak hazırladık. ‘Soçi’ye kimlerin katılacağını üç ülke birlikte istişare eder ve karar verir’ ve bu ibare zirve deklarasyonunda yer aldı. Türkiye olarak YPG’nin bu zirveye katılmaması gerektiğini net şekilde ifade ettik. Rusya da YPG’nin bu görüşmelere katılmayacağını belirtti. YPG’den işte biz söz aldık gibi bazı kafa karıştırıcı açıklamalar geliyor ama burada üç ülke karar verecek. Bizim kabul etmediğimiz ki İran’da bizimle bu konuda aynı düşünüyor, bir terör örgütünün katılması zaten oradaki muhalefeti sulandırır ve terör örgütlerinin masada olduğu yerde bir çözüm olmaz. Biz de buna karşı oluruz. Böyle bir ortamda biz de olmayız zaten. Soçi’de Türkiye’deki Suriyeli Kürtlerin, Suriye Ulusal Kürt Koalisyonu’nun ve YPG’nin sürgüne gönderdiği Avrupa’da yaşayan Suriyeli Kürlerin temsilcileri yer alacak. Dolayısıyla muhalefetin her yanında Kürtler var. Yani Kürtleri YPG temsil etmiyor. Nasıl Türkiye’de Kürtleri PKK temsil etmiyorsa, hatta onun uzantısı HDP temsil etmiyorsa, Suriye’de de Kürtleri YPG temsil etmiyor. Kürtlerin oradaki çok büyük bir bölümü YPG’ye karşıdır.”

İDLİB’DE GÖZLEM MERKEZİ

“Yerleşme devam ediyor. Ama o kadar kolay değil. Arazi mayınlı bir arazi. Terör örgütlerinin olduğu yerler var olmadığı yerler var. Tedbirler alarak askerlerimiz buralara yerleşiyorlar. Biz bu saldırıları zaten bekliyorduk. Amerikalılara, Ruslara ve İranlılara şunu da söyledik: ‘Bu bölgede terör örgütleri var. Fakat bu terör örgütlerini tespit edip bunlara yönelik operasyonlar yapmamız lazım. Biz ayrıca dedik ki, ‘Bunları tespit edelim, etkisiz hale getirelim. Gelişigüzel buraları bombalamayın.’ Niye bekliyorduk onu da söyleyeyim. Çünkü bugüne kadar, İdlib bölgesinde bir sınır belirlerken de doğuda kalanların geçmesi dahil, bütün bu kuşatılmış bölgeler, Halep dahil bir koridor açıldı İdlib’e doğru. Bu terör örgütlerinin de buraya gitmesine izin verdiler. Yarın buralara saldırmak için bunu bir bahane olarak kullanacaklarını biz biliyorduk zaten.”

“TÜRKİYE OLMADAN IKBY’NİN BİR ANLAMI YOK”

“Türkiye, Irak’ın kuzeyindeki referanduma başından beri niye karşı olduğunu net şekilde izah etti. Erbil’de Mesut Barzani’nin kendisine bugünkü yaşadıklarının hepsinin gerçekleşeceğini tek tek söyledik ama kime inandılarsa, kimin aklına uydularsa bundan vazgeçmediler. Masada güçlü olurum dedi. Masaya bile oturamadı.  Irak’ta Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve merkezi hükümetin diyalogla çözüme varmasını istiyoruz. Türkiye sivilleri cezalandıracak tutum sergilemedi. Bu süreçte Türkiye, sorunun çözümü için önemli rol oynayacak. İki taraftan da böyle bir arzuyu görüyoruz. Irak’ın istikrara kavuşması için her türlü desteği vereceğiz. Elbette burada Türkmen kardeşlerimizi hiçbir zaman yalnız bırakmadık ve onların huzur ve bekasını her şeyin önünde tuttuk. Neçirvan Barzani görüşme talebinde bulundu. Esasen Kürt yönetimi ve oradaki Kürtler bir şeyi gördüler. Baştan sona samimi davranan ve kendilerine doğruları söyleyen bir ülke varsa o da Türkiye idi. Türkiye olmadan IKBY’nin bir anlamı yok. Her şeyleri bize bağlı. Bölgenin dünyaya açılan kapısı Türkiye. Bizim iznimiz olmazsa dışarıda gidemezler. Bizimle ilişkileri tekrar düzeltmek, geliştirmek istiyorlar. Biz de bazı şeylerden emin olmalıyız. Tabii ki talepler var ve bunlar değerlendiriliyor.”

“HAKAN ATİLLA DAVASI TAM BİR KOMEDİ SAHNESİNE DÖNÜŞTÜ”

“Davanın bugüne kadar seyrini gördünüz. Esasen boş olduğu da ortaya çıktı. Siyasi motiveli, FETÖ motiveli olduğu da ortaya çıktı. Jüri bile bugüne kadar ikna olmadı, ek deliller istedi. Tamamen boş bir dava. Buradan ne çıktığının da çok önemi yok doğrusu. Buradan Türkiye’ye başka iddianameler, davalar açılacak gibi şeylerin bizim için hiçbir önemi de yoktur. Çünkü bu dava tamamen siyasi motiveli bir davadır. Amerikalıların kendilerine de bunu söyledik.”

“BAE’NİN YAPTIKLARINI NOT ETTİK”

“En son dışişleri bakanının saçma sapan bir tweeti retweet etmesi. Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Dışişlerinden sorumlu Devlet Bakanı Enver Gargaş’ın ‘Arapları yönetmeyecek ülke’ sözü... Bizim öyle Arapları yönetmek gibi bir derdimiz yok ki. Biz 2018’de de İslam dünyasının birliğini sağlamak için, şu anda İİT’nin de zirve başkanlığını yürütüyor Cumhurbaşkanımız. Yoğun gayret sarf ediyoruz ve bunu başaracağız. Bunu kıskanmamak lazım. BAE bizim rakibimiz değil ki. Biz onlara saygı duyarız. Onların da bize saygı duyması gerekiyor. BAE’nin içinde bulunduğu anlayıştan vazgeçmesi gerek. Yaptıklarını da not ettik.”

“RUMLARIN MANTALİTESİ DEĞİŞMEYECEK”

“Kıbrıs konusunda müzakereler başarısız oldu. Türk tarafının yapıcı tutumu herkes tarafından görüldüğü ve takdir edildi. KKTC’de bu ay seçimler yapılacak. Seçim bitince KKTC ile oturup konuşacağız. O günkü parametrelerde sıkıntı yoktu, o parametrelerle Rum tarafı çözüm istemedi ve bir şeyi anladık ki bu parametrelerle 10 yıl da müzakere etsek Rum tarafı çözüme yanaşmayacak çünkü Rum tarafının tanınmış devleti var, AB’ye üye, ekonomisi görece olarak biraz daha iyi, her ne kadar açık biraz kapansa da. Dolayısıyla niye yönetimi paylaşsın, gücü niye paylaşsın. Hatta diyorlar ki ‘Bizim hastaneler daha iyi, niye hastaneleri paylaşalım, ekonomiyi niye paylaşalım.’ Bu mantalitenin değişeceğini zannetmiyorum.”

“MEDENİYETLER İTTİFAKI TEKRAR CANLANDIRILACAK”

“Medeniyetler İttifakı’nı 2018 içinde tekrar canlandırma konusunda İspanya ile teyitleştik. Bu yılın sonunda yeni bir genel sekreter ataması olacak. Genel sekreterliğe de eski İspanya Dışişleri Bakanı Miguel Angel Moratinos aday. Medeniyetler İttifakı’na her zamankinden fazla ihtiyacımız olduğu açıktır. Artan ırkçılık, yabancı düşmanlığı, nefret, hoşgörüsüzlük özellikle Batı dünyasında hat safhaya geldi.”

“TEHDİTLERİNDEN KORKMADIĞIMIZI AÇIKÇA SÖYLEDİK”

“Türkiye ile bu çerçevede bir temas olmadı. Onlar da biliyor ki böyle bir temasın bir faydası olmaz. Bu işe öncülük eden ülke Türkiye’ydi. Oraya bu karar tasarısını getiren ülke Türkiye. Dolayısıyla, bunun sahibi olan ülkeye bir şey söylemenin, ki bizi de çok iyi tanıyorlar, bir faydası olmayacağını gördüler. Orada da yaptığımız konuşmada ABD’nin bu tehditlerinden korkmadığımızı açıkça söyledik, vurguladık. Bize yönelik bir teması olmadı ama çok ülkeyi aradılar. Bazı ülkelerin büyükelçileri, New York’tan kaçtı. New York’tan tatile gittiler. Tarihin en önemli, BM tarihinin en önemli oylamalarından bir tanesiydi. Sadece Filistin bakımından söylemiyorum. Ama bazı ülkelerin büyükelçileri, ‘Tatile gidiyoruz’ diye ortadan kayboldular.”

“SURİYE’DE SİYASİ ÇÖZÜME AĞIRLIK VERİLECEK”

“Suriye krizinin çözümü için 2017’de samimi gayretlerin neticesini aldık. Çatışmasızlık bölgelerinin oluşturulması için atılan adımların sonuçları alınıyor. Doğru, birtakım ihlaller oldu. 2016’da her gün hastanede, okulda veya evlerde öldürülen yüzlerce kadın ve çocuğun konuşuldu, geçen yıl ise bu konuda önemli mesafe kat edildi. 2018 içinde siyasi çözüme ağırlık vereceğiz; bir taraftan Astana ve Soçi, diğer taraftan Cenevre sürecinin tekrar canlandırılması ama sonuç alıcı şekilde canlandırılması. İnanıyorum ki 2018’de çok önemli bir aşamaya geleceğiz. Suriye’de şeffaf seçimler düzenlenmesi önemli.”

SURİYE’NİN YENİDEN İNŞASI

“Suriye sorununun insani boyutunu ihmal etmiyoruz. Sınır ötesine yardımların ulaştırılması için uluslararası kuruluşlarla birlikte Türkiye önemli rol oynuyor. Şimdi çözüm sonrasında Suriye’nin yeniden inşası için AB başta olmak üzere katkı sağlayabilecek tüm aktörlerle görüşmelere şimdiden başladık. Şimdiden planlayalım ki siyasi bir çözüm olduğunda hızlı şekilde Suriye’yi yeniden inşa edelim.”

YEMEN VE KATAR KRİZLERİ

“Yemen’deki konu insani trajediye dönüştü. Yemen’de silahlı bir çözüm olamayacağını dünya gördü. 2018’de Yemen’de siyasi çözüm için aktif rol oynayacağız. Katar krizinin de çözümü için 2018’de katkı sağlamayı sürdüreceğiz ve Kuveyt’in ara buluculuğunu destekleyeceğiz.”

ALMANYA DIŞİŞLERİ BAKANI 
GABRİEL İLE GÖRÜŞME

“Terörle mücadele, özellikle Avrupa’da PKK ile mücadele de sürecek. Almanya ile özellikle bu konuda önemli adımlar atabiliriz. 6 Ocak’ta Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ile Hannover yakınında küçük bir şehirde görüşeceğiz. Almanya ile hiçbir problemimiz yok ama Almanya’nın bizimle problemi var. Almanya ve bazı ülkeler sorunlarının ne olduğunu söylemesi gerekir.”

FETÖ’YLE MÜCADELE

FETÖ’yle mücadele artırıldı. Birçok uluslararası kuruluşta terör örgütü ilan edilmesini sağladık. Sıra Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatına (AGİT) geldi. Burada da çalışma devam ediyor. Örgütün okullarına karşı Maarif Vakfına destek veriyoruz. Birçok ülkeden çok sayıda örgüt üyesi Türkiye’ye getirilip yargıya teslim edildi.

“TEHDİT DEVAM EDİYOR”

“Suriye’nin kuzeyinden, Fırat’ın doğusundan bize yönelik tehdit devam ediyor. Sınırda yakalanan YPG/PKK’lılar, ki bunların bir kısmı Türkiye’den gitmiş... Ellerindeki silahlar, ABD’nin verdiği silahlar. Oradan gelip Türkiye’de güvenlik güçlerimize, sivillere yönelik terör saldırıları azalsa da devam ediyor. Dolayısıyla YPG ve PKK aynıdır, sınırımızın ötesinde mevcuttur ve bize yönelik bir tehdittir. Dolayısıyla, bize yönelik bir tehdit olan bölge bizim radarımızdadır.”

AFRİN’E OPERASYON

“Fırat Kalkanı Harekatı ve İdlib’deki ateşkesi gözlem görevi önemli. Her şeyin bir zamanı vardır. Planlamalar yapılır, çalışmalar yapılır. Ne diyor Cumhurbaşkanımız: ‘Ansızın.’”

“ŞU ANDA BİN 500 CİVARINDA YABANCI TERÖRİST HAPİSTE”

“Özellikle Rakka bölgesinde, diğer bölgelerde DEAŞ ile PKK/YPG’nin bir alt mutabakat yaptığını gördük. Ondan sonra araçlarla çektiler gittiler. İstihbarat kaynaklarından gelen bilgilere göre, dağılmış bir şekilde çöl olan yerlerde Suriye ve Irak içinde bazı şehirlerde gizlenmiş örgüt unsurları bulunuyor. Ülkelerine dönmek isteyen DEAŞ mensubu teröristler var. Türkiye’nin aldığı tedbirlerle çok sayıda yabancı terörist savaşçı yakalandı. Yabancı terörist savaşçılara ilişkin, Türkiye istihbarat paylaşımı konusunda en iyi iş birliğini İngiltere ve ABD ile yürütüyor. Kıta Avrupası ülkeler, Paris ve Brüksel’deki saldırılara kadar, gönderdiklerimizi bile serbest bırakıyorlardı. Tekrar geliyorlardı sınırımıza, hiç ilgilenmiyorlardı. İşin ciddiyetini sonradan anladılar, ders alarak anladılar maalesef. Türkiye yakalanan yabancı terörist savaşçılara ilişkin soruşturma yürütüyor. Şu anda hapiste olan yabancı terörist savaşçılar da var. Türkiye’den de bazı DEAŞ mensubu kişiler bunlar yakalanan ve hapse atılan. Şu an bin 500 civarında terörist içeride. Tutuklu, gözaltında olup da soruşturması devam eden, yabancı terörist savaşçıların da bağlantılarını bulmamız lazım. Soruşturması bittikten sonra biz bunları zaten geldikleri ülkelere iade ediyoruz. Türkiye, ülkeye giriş yasağı konulan yaklaşık 55 bin kişi dışında 125 ülkeden yabancı terörist savaşçı yakaladı.”

“ABD’YE TAAHHÜTTE BULUNMADIK”

“ABD gereksiz bir şekilde vize uygulamalarını kaldırdı, Türkiye de buna karşılık verdi. Soruşturmalardan, ortaya çıkan delillerden anladık ki Metin Topuz çok kritik bir kişi. Niye Metin Topuz, yerel bir personel bu kadar önemli? Niye bir Metin Topuz yüzünden vize uygulamasını bile dondurabiliyor bir ülke? Esasen Metin Topuz ya da ABD misyonlarında çalışan personellerle ilgili bir soruşturma yoktu. Diğer soruşturmalarda ortaya çıkan deliller ve ifadeler neticesinde ulaşıldı. O ikinci kişi vardı biliyorsunuz, henüz ortada yok. O kişinin ismini de Metin Topuz verdi, birlikte yaptık diye. Türkiye ABD’ye bir çalışma grubu kurulmasını önerdi ve bu doğrultuda Ankara’da bir ön görüşme toplantısı yapıldı. Bu ocak ayının 23’ünde ilk toplantı, çalışma grubunun toplantısı olacak. Bu yıl terörle mücadele, terörün finansmanıyla mücadele gibi konularda uzmanlar düzeyinde birçok toplantı yapılacak. ABD vize kısıtlaması gibi baskılarla Türkiye’den bir netice elde edemeyeceğini öğrendi.

‘Başka vatandaşlar hakkında, bizde çalışan kişiler hakkında soruşturma var mı yok mu? Bu konuda bize bilgi verebilir misiniz?’ Bizim İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı da bakıyor. Bugün varsa var, yoksa yok. Ama ABD misyonlarında çalışan ya da Türkiye’de ABD vatandaşlarıyla ilgili hiçbir zaman soruşturma açılmayacak anlamında bir taahhüt değil bu. Bazen üst perdeden ‘Taahhüt istiyoruz’ diyorlar. Tillerson da söyledi. Ben de şunu sordum: ‘Rex, sen ABD’da bir yargı süreciyle ilgili, bir kişi hakkında yargı sürecinin başlaması, başlamaması konusunda bana bir taahhüt verebilir misin? Veya benim misyonlarımda çalışan bir ABD vatandaşı, üçüncü ülke vatandaşı ya da benim vatandaşım bir suça bulaştığı zaman, terör örgütüdür veya adi bir suçtur, bununla ilgili bir yasal sürecin başlamayacağını garanti verebilir misin kardeşim?’ ‘Hayır veremem.’ ‘Ben sana nasıl garanti vereceğim peki? Sen hukukun üstünlüğünden, güçler ayrılığından bahsediyorsun. Ben sana nasıl vereceğim bu garantiyi onu söyle?’ Olay bu. Böyle bir taahhüt falan yoktur. O gün geldiklerinde sordular. İçişleri, Adalet Bakanlıkları da açtı, ‘Şu anda sizin misyonlarınızda çalışan bir kişi görünmüyor.’ dedi. Vardır, yoktur. Bu tür bilgi paylaşımları olabilir. Bu bir taahhüt değildir. ABD’nin Amerikan ve Türk kamuoyunu yanlış bilgilendirmesini doğru buluyoruz. Niye böyle popülizme giriyorsun ki? Ben sana neyin taahhüdünü vereceğim? Suç işleyecek birisi, ondan sonra o kişi hakkında yargı süreci başlamayacak. Böyle bir şey olabilir mi?”