Para politikasının çoğu zamanlamadır. Azı politikanın kendisidir. Birçok defalar fırsat gelmiş tartışmalı görüşler olarak ele alınsa da faiz indirmek veya yükseltmek yoluyla ekonomiyi canlı tutmak için uygun ortamlar kaçırılmıştır.
Tüm bu zamanlama hataları ve kaçırılan fırsatlar bir tür işbilmezlik olarak yorumlandığından para politikasına güven olumsuz etkilenmiştir. Para politikasına azalan güven Türkiye’ye maliyet yüklemektedir.
Son faiz kararı da kötü bir zamanlamayla piyasa kapandıktan sonra alındığından asıl etkisi hemen görülememiştir. İkinci bir şans olarak önümüzdeki hafta içine uzayan periyotta faiz artırımının etkisinin görülmesi beklenebilir. Ya da zamanlama hatası nedeniyle sadece artış hızını kısa süreli düşüren bir etkinin ötesine geçemeyebilir. Son faiz kararıyla Merkez Bankasının sadece “politika faizi” ile ikincil piyasa arasındaki açığı kapadığını göz önünde bulundurmak gerekir.
Zamanlama politikasındaki başarısızlıklar manipülatif çıkışların iktisadi etkisinin siyasi zemine kaymasına neden olmuştur. USD kurunun 4,40 seviyesinin üzerindeki seviyeleri ekonomi ile ilgili değildir. Ekonomi ile ilgili değilse kontrol altında değil demektir. Manipülasyonlar reele dönüşmüştür.
Kontrol dışındaki kur, enflasyona rağmen tedbirler almak gerektirir. Kurdaki artış bir şekilde kontrol altına alınamazsa asıl faiz artışları bu noktadan sonra gelebilir. Birincil faizin ikincil faizi değil ikincil faizin birincil faizi takip ettiği bir ortam doğabilir.
Kambiyo sınırlamaları ve sair tedbirler Türkiye özelinde gündeme alınacak politikalar değildir. Bu tür spekülasyonlarını yayanlar belli hedeflere ulaşmak gayesindedir. Türkiye, Özal ve sonrası dönemde uyguladığı liberal politikalar ile başarı elde etmiştir. İktisadi yapıyı geriye değil ileriye taşımak gerekir. Bu tür spekülasyonlar taban bulmasıyla yurtdışı merkezlere yönelen yurtiçi yerleşiklerin kaynaklarını cezbedecek güveni ise tekrar oluşturmak şarttır.
Bilinmelidir ki hiçbir İsviçre bankası veya İngiliz bankası Türkiye’deki kamu bankalarından yahut köklü finansal kurumlarından daha güvenilir değildir. Bu durumun böyle olduğunu anlatmak gerekir. Dünyadan fon çekme kabiliyetindeki bu bankalarımız çok köklü ve yerleşik kurumsal yapılardır. Türkiye’yi ve kurumlarını ilk rüzgârda yıkılacak ülke görmek zaaftır. Bu süreçlerde Türkiye’nin karşısında değil yanında olan kazanacaktır.