"Her türlü desteği, teşviği vermemize rağmen işi hafiften alıyorlar. İstediğim şey belli. Bizi oyalamasınlar. Yoksa başka arayışlar içine girme zorunda kalacağız. Biz bir an önce adımı atacağız. Gerekirse yurt dışından yatırımcılar bulacağız, Türkiye'den de ortak yatırımcılar vereceğiz. Burada hayata geçirmenin adımlarını atacağız. Onların ilmini alacağız, mesaimize de son sürat vereceğiz. Bizde altyapı var. Türkiye'de üretilenlerin birçoğu yüzde 80'i yüzde 90'ı yerli. Tüm mesele bu ülkenin evlatlarının millilik, yerlilik meselesidir. Ciddi manada inanmak meselesidir. Biraz gevşeme var. Şu seçimlerin ardından bunları masaya yatıracağız. 5 önemli firma imzaları attı. İmzayı attınız, başlayacaksınız. Ya başlayacaksınız ya başlayacaksınız. Başlamazsanız hesaplaşacağız" dedi.
Bu “ayar”dan sonra Babayiğitler ne yaptılar pek bilmiyoruz. 2 gün önce ilk ses Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu'nda yer alan Anadolu Grubu'nun Otomotiv Grubu Başkanı Bora Koçak’tan geldi.. “Yerli otomobile ilişkin, "Şu aşamada bizim bildiğimiz, ilk aracın C segmentinde, SUV ve full elektrikli bir araç olacağı yönünde." dedi. Yerli otomobil çalışmalarının takvime uygun gittiğini söyleyen Koçak, "Takvimden daha önemlisi doğru adımların atılıyor olması. Çok başarılı bir yönetimimiz var. Sürekli olarak işin her aşamasını çok başarılı bir şekilde geçiyorlar. Daha önce konuşulan takvime paralel, artı eksi bir yıl içinde hedeflere ulaşılabileceğini düşünüyorum. Şu anda önemli bir dönüşüm var. Bu dönüşümde de ciddi bir fırsat var. Bu fırsatı değerlendirip önümüzdeki 4-5 yıl içinde Türkiye'nin kendi otomobiline kavuşmasını istiyoruz." diye konuştu. Bu açıklama, “Biz hissedar olarak bu konunun dışındayız bizim teknik olarak bir bilgimiz yok” diyerek adeta bu “ayar”dan sıyırma demeci olarak algılandı. Bu arada Fatih Altaylı da konuya dahil oldu. Altaylı geçen hafta da şunları yazdı:
“…Ama yine de Cumhurbaşkanı haklı.
Otomobil Girişim Grubu mu her ne ise adı, bu işi öldürüyorlar.
“Öldürüyorlar”dan kastım şu, muhakkak ki, bir şeyler yapıyorlar, boş durmuyorlar ama mesele o değil.
Mesele bu işin iletişimini, halkla ilişkilerini, PR’ını iyi yapmak.
Bir heyecan yaratmak ve o heyecanı diri tutmak.
Bunu yapamadılar ve yapamıyorlar.
Bugün hangi çağda olduğumuzun farkında değiller.
Mühendis kafası ile iş yapmaya çalışıyorlar ama 19. Yüzyıl mühendis kafası.
Oysa burada heyecan önemli.
Sürekli topluma bilgi vereceksin.
Dizaynlar sunacaksın halkın beğenisine.
İlerlemeleri paylaşacaksın.
Logolar, markalar önereceksin tartıştıracaksın.
Bir arzu nesnesi yaratacaksın.
Henüz yaratmadıysan bile yaratılış öyküsü yazacaksın en azından.
Bunu yapmayınca, “Ne oldu bizim otomobil işi” haline geliyor olay ve heyecanı sönüyor, beklentisi kayboluyor.
O zaman da “Yabancılara yaptırırım” sopası gösteriliyor aba altından.
İyi de yabancılar yapacaksa eğer, ne olacak babayiğitlere.
Altaylı’nın bu çıkışı ilginç!.. Kendi kurduğu ve kapatılan gazetesinin otomotiv editörü şimdi Otomobil Girişim Grubu’nun iletişimcisi. Altaylı bu konuda yaza yaza niye “iletişim eksikliğini” yazdı? Eski dostuna mı kızdı yoksa iletişim işini parlatarak ona değer mi katmaya çalıştı? Neresinden bakarsanız bakın yerli-yersiz bir yazıydı… Neyse ne, işte son 5-6 gün içinde yerli otomobil konusunda bu diyaloglar yaşandı. Ama anlaşılan o ki; Cumhurbaşkanı’nın bu çıkışı önümüzdeki günlerde daha çok tartışma götürecek ve “kafa kopartacak” gibi duruyor...