'Zira Goebbels'in çok kısa zamanda yeni stratejisine geçenleri gördükçe ortalığı neden yalanlarla donatmak isteyenleri insan daha anlıyor. O da, "aydınları hedef almayın, propagandanın hedefi her zaman kalabalık toplum kitleleri olmalıdır." sözü.'
Nazileri iktidara getiren propagandaların ve kitleleri ikna eden yalanların ustası Joseph Goebbels hayatını kaybetse de teknikleri yaşıyor. Düşünsenize, sosyal medya çağında Goebbels yaşıyor olsaydı, ortalık yalanların doğuracağı kaostan geçilir miydi?
Son zamanlarda birtakım medyanın “erdemli” davranışları göze çarpmıyor değil. Önce ortaya bir yalan atıyorlar, o yalan sosyal medyanın çukurunda yayılıyor, objektifliği bırakıp tamamen tarafını korumayı seçen kitleler haberin yalan olduğunu görse bile yalana inanmayı tercih ediyorlar.
Bu ne zamandır böyleydi, artık tek fark yalan haberi paylaşan medya kuruluşlarının söyledikleri yalan için özür dileyerek “erdemli vatandaş” pozlarını kesmesi. Hiç değilse bu şekilde ön alıyorlar, “bak haber doğru çıkmadı ama özür dilediler” gibi bir algıya oynayıp sözüm ona “güvenilir” kalacaklarını düşünüyorlar. O zamana kadar zaten yalan haber çoktan yayılmış oluyor.
Bu medya kuruluşlarını referans göstererek geçtiğimiz günlerde bazı siyasiler tarafından paylaşılan “Katarlı gençlere Türkiye’de sınavsız tıp eğitimi hakkı verildi” haberini asparagas çıkmasına rağmen sosyal medya hesaplarından silmeyenler oldu. Öyle ya, nasılsa üç beş inanan çıkar, inananlarda inanmaya devam eder, maksat “algıya giden her yol mubah sayılsın”.
Bazen bu ülkede gazeteciliğin düşmüş olduğu bu hali görünce onlarla nasıl aynı mesleği nasıl yapıyorum diye sorgulamıyor değilim. Neticede hiçbir şey olamadığım ya da okumuş olduğum lisansı yapamadığım için değil, bile isteye gazeteciliği seçtim. Bazıları ise gazeteciliği değil, yalan ustalığını tercih etmişe benziyor. Buna da “gazetecilik” diyorlar.
Goebbels denince akla gelen en önemli stratejisi, “propaganda esnasında yalan söyleyin, inananlar olacaktır. Şayet başarısız olduysanız devam edin” tekniği zaten bir süredir bu medya kuruluşları ve bu kuruluşları referans alan siyasetçiler tarafından sürdürülüyor, bu alışkanlık haline geldi.
Zira Goebbels’in çok kısa zamanda yeni stratejisine geçenleri gördükçe ortalığı neden yalanlarla donatmak isteyenleri insan daha anlıyor. O da, “aydınları hedef almayın, propagandanın hedefi her zaman kalabalık toplum kitleleri olmalıdır.” sözü. Hatırlayın, iki CHP’li gazetecinin milyonların önündeki kavgasını nasıl da örtbas etmeyi başardılar, her türlü iddianın yalanlarla peşinden koşanlar, “araştırmacı gazeteciliğini” her nedense bırakıp üç maymunu bir güzel oynadılar. Bu performans Nuri Bilge Ceylan’ı bile kıskandıracak cinsten.
84 milyonu ilgilendiren bu sürtüşmenin sonucunda bir güzel “anlaşıp” sustular, propagandanın hedefini ise şimdi kalabalık toplum kitlelerine çevirerek asparagaslarla konularını unutturmak istiyorlar.
Hele hele aynı konu minvalinde kendi kurumunda çalışanlarının bu “kirli ilişkileriyle” ilgili mangalda kül bırakmayanlar konunun özü ortak olmasına “cenazeme gelemezsin” kavgasına hiç girmediler. Herhalde mevzu bahis CHP’li gazeteciler olunca “araştırmacı gazetecilik” ya da “erdemli vatandaşlık” buhar olup gidiyor.
Konuyu değiştirmelerinde üstlerine yok, yalanlar üzerinden algı oyunculuğunda ise tüm Oscar ödüllerini toplarlar, bu da yetmezse, iki üç asparagas haberi ortaya yayar, halka da unuttururuz diye düşünüyorlar.
Son tüketim tarihi geçmiş bu taktikler yenilmez, biz de yemiyoruz.