ZARARLI OT NASIL YOLUNUR?

Alican DEĞER 15 Tem 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Küçücük bir bahçe oluşturduğumdan bahsetmiştim. 3 metreye 5 metre. Yani 15 metrekare. Biraz domates, biraz biber. O kadar. Geçen gün fark ettim ki benim bahçem ile Türkiye arasında sıkı bir bağlantı söz konusu. Çünkü günlerdir zararlı otlarla mücadele ediyorum. Ve bahçemde çıkan bu otlar sanki sosyolojik gönderme yapıyorlar.

Küçücük bir bahçe oluşturduğumdan bahsetmiştim. 3 metreye 5 metre. Yani 15 metrekare. Biraz domates, biraz biber. O kadar. Geçen gün fark ettim ki benim bahçem ile Türkiye arasında sıkı bir bağlantı söz konusu. Çünkü günlerdir zararlı otlarla mücadele ediyorum. Ve bahçemde çıkan bu otlar sanki sosyolojik gönderme yapıyorlar. Efendim, durum şu: Domatesleri, biberleri ektim.  Büyüdüler. Tam ürün alma zamanı geldiğinde bir de baktım ki ortalığı zararlı ot bürümüş. Kimi boyuna giden açık yeşil otlar. Kimi ise enine büyüyen el attığı yere kök salan koyu yeşiller. İkisi de benim belimi ağrıtarak oluşturduğum, toprağını kabarttığım, özenle gübrelediğim alanda yayılıyorlar. Yayılmaları birşey değil, toprağın besinini sömürüyorlar. Domatesler biberlere birşey kalmıyor. Ürün verecek sebzelerim tabandan boy veren ve hiç bir işe yaramayan otların baskısı altında güdük kalıyor. Otlar adeta minik tarlamın hakimi olmuşlar. Geçen hafta iş başa düştü diyerek, otları yolmaya başladım. Ama fark ettim ki toprak sertleştikçe otlar daha bir sağlam tutunuyorlar. Bunu görünce önce iyi bir sulama yaptım. Toprak iyice yumuşadı. Sonra giriştim. Otları öbek öbek tutup topraktan çıkarttım bir köşede yığdım. Kimilerini sökerken acele davrandım. Yavaşça çekeceğime hoyratça asıldım. Gövdeleri koptu, ama kökleri içeride kaldı. Kök içeride kalınca da görünmez oldu. Ben de görünürde zararlı ot kalmayınca işimi başarmışım, tarlamı istiladan kurtarmışım diye düşünüp mutlu oldum.

4-5 gün sonra, bir de baktım ki toprağın altında kalan kökler, yine harekete geçmişler. Sanki onları yok etmeye çalışmamışım, budamışım gibi davranıyorlar. Daha bir güçlü çıkıyorlar. İşte o zaman fark ettim ki, bu iş aceleye gelmez. Biraz daha bel ağrısına katlanarak yine işe giriştim. Bu kez hata yapmadım. Toprağı tekrar sulayıp, iyice yumuşattım. Sonra, bu kez parmaklarımı toprağa daldırıp köklerinden çekmeye başladım. Evet, daha zahmetli oldu. Daha da yavaş. Ve bolca bel ağrılı. Ama sonuçta başardım. Şimdi hiç zararlı ot kalmadı. Domateslerim kendine geldi. Ama bir kez uyandım. Şimdi gün aşırı bahçemi kontrol ediyorum. En ufak bir belirti görsem. Üşenmeyip hemen söküm yapıyorum. 

10 soruda kendinizi tanıyın testi

Şimdi size duyarlı vatandaş testi yapacağım. Çoktan seçmeli. Çoktan dediysem, çok da çoktan değil. İki şıklı. Kolay yani. Kafadan atsanız yüzde 50 şansınız var. Üstelik yanlışlar doğru cevapları götürmüyor. Ama başka bir çok şeyi götürüyor.

1) Cep telefonunuzun ekranının kırıldığına mı daha çok üzülürsünüz, trafik kazasında çoluk çocuk ölen 8 kişiye mi?

2) Kredi kartı borcunuz mu sizi daha çok korkutur, devletin cari açığı mı?

3) Otomobiliniz çizildiğinde mi daha çok sinirlenirsiniz, Rus uçağı düştüğünde mi?

4) Kahvaltılık peynir fiyatlarını mı takip edersiniz, borsayı mı?

5) Gündelik hayatınızda telefon şarjını mı daha çok ararsınız, gazete, kitap, dergi mi?

6) Trafik sıkışıklığından mı daha çok şikayet edersiniz, gelir dağılımındaki adaletsizlikten mi?

7) Meclis kavgasını mı daha çok ilginizi çeker, mahalle kavgası mı?

8) Magazin programlarını mı seversiniz, işe yarayacak birkaç şey öğrenebileceğiniz programları mı?

9) Aziz Sancar’ı mı bilirsiniz, Survivor birincisini mi?

Bu testi sonsuza kadar uzatabilirim. Ama cevaplarken dikkatli olun. Hatta siz çözün, çevrenizdeki insanlara da çözdürün. Şimdi sonuncu sorum?

10) Şikayet etmenin gerçekten, çalışmaktan daha iyi olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Gazeteci haber öznesi oldu, bu işin b… çıktı

Gazeteci, bir yıldız mıdır? Bir sanatçı, bir bilim adamı ya da ne biliyim durup dururken bir habere konu olacak adam mıdır? Hiç biri değildir. Gazeteci durup dururken kendi yazdığı haberin konusu olamaz. Ama maalesef gazeteciden yıldız yaratma çabası, sonuçta ortaya bugünkü süfli durumu çıkarttı. Gazeteci şuraya gitti. Ooo. Ne büyük haber. Gazeteci, şurada yemek yedi, şu festivali izledi. Vayyy. Hemen birinci sayfaya taşı. Yahu parasını başkası versin bu ülkenin tamamı gezer. Bu yaklaşım, zaten egoları kulaklarından fışkıran ama temelinde bir gazetede SSK’lı olarak çalışan kimi gazetecilerin kendilerini dev aynasında görmelerine neden oldu. Bunların hiç bir karşılığı yok. Sahte para gibiler. Harcamaya çalışmadığınız sürece kendinizi zengin zannedebilirsiniz. Hayatınızdan çıktıklarını düşünün. Neyiniz eksilecek? Zaten saça sürülecek bir bilgi verdikleri yok. Tükenmişler cart curt etmekten. Yeni bilgi katamamışlar dağarcıklarına. Zaten yıllardır haber değil, kendi subjektif yargılarını yazmışlar. Dağarcıktaki malzeme de tükenince kendilerini konu almaya başlamışlar. Aferin size. Bol, bol alkış. Yanarım yanarım, size bu paraları veren patronların, zavallı emekçi muhabirleri süründürmesine yanarım.

Kadın kadına ülkeyi yönetecekler

Sonunda oldu. İngiltere’yi artık kadınlar yönetiyor. Kraliçe adı üstünde zaten kadın. Şimdi yeni başbakan da kadın. Artık hatır için erkeklere bir kaç bakanlık verirler artık. Yakında Britanya’da erkekler pozitif ayrımcılık isterlerse şaşırmam. Britanya adası kadınların kendisin iyi hissettiği dünyadaki birkaç yerden biri. Hele siyasetteki ağırlıkları tartışılmaz. Bunda halkın büyük çoğunluğunun şaşıracağınız derecede saygı gösterdiği Kraliçe’nin de rolü vardır mutlaka. Britanya halkı kraliyeti gerçekten sever. Sevmeyeni de var mutlaka. Ortalama bir İngilizin evinde mutlaka üzerinde kraliçe portresi olan bir tablo, resim veya duvar süsü tabak yer alır Ama bu duruma gelinmesinde Margaret Thatcher’ın hakkını da yememek lazım. Theresa May’i Avrupa Birliği’nden ayrılmak gibi zor bir süreç bekliyor. Ama benim umudum hala rasyonel zekanın devreye girmesi ve İngilizlerin bu işten vaz geçmesi. Yoksa gerçekten Kuzey İrlanda ve İskoçya kendi yolunu çizecek. O zaman ada gerçek anlamda bölünecek.