Z KUŞAĞI DİYORUM

Esra TANRIVERDİ 17 Oca 2022

Esra TANRIVERDİ
Peki, kimdir bu Z Kuşağı?

Binlerce yıl önce kuşak kavramı elbette yoktu. Bu kavram üzerine yapılan bilimsel ve sosyolojik çalışmalar da yoktu. Günümüzde ise bu kavram çok önemseniyor.

Şüphesiz her kuşağın hayata bakışı çok farklı.

2012 yılında, USA Today gazetesi çevrim içi platformunda okuyucularına gelecek neslin adını seçmeleri için bir yarışma düzenler ve okuyuculardan Z Kuşağı önerisi gelir. Bu kuşağın adı “Z Kuşağı” olur. Zaman zaman kızdığımız, anlayamadığımız zaman zaman da takdir ettiğimiz; ebeveynlerin ve öğretmenlerin iletişim kurmakta zorlandığı günümüz genç kuşağı, zor kuşak.

Anne-babalarının tam tersi huyları olan, kendinden öncekiler tarafından daha bencil, daha umursamaz ve tembel olarak sınıflandırılan bu neslin öncelikle psikolojisini ve yaşadığı sosyolojiyi anlamamız gerekiyor.

Peki, kimdir bu Z Kuşağı?

1996 ve sonrasında doğan kişileri temsil eder. Teknoloji ile iç içe oldukları için 'internet kuşağı' olarak da adlandırılır. Pek çok yazılım, bilgisayar, tabletler ve en önemlisi ise neslin önüne geçmiş olan akıllı telefonlar Z kuşağında yer alıyor.

En dikkat çekici özelliği telefonda çok fazla vakit geçiriyor olmaları.

Takım çalışmalarına yatkın olmayan bu kuşağın kendilerine olan özgüvenleri oldukça yüksek. Özgür ve bağımsızlar.

Yüz yüze yerine çoğunlukla yazılı ve görsel mesajlar alıyor. Özellikle internet aracılığıyla sosyalleşmeyi tercih eden bu kuşak diğer nesillerden farklı olarak ipad’lerle, laptop’larla, play station’larla oynamayı seviyor ve teknoloji ile birlikte büyüyor.

İnternet ve sosyal medya çağının çocukları onlar; uzun uzadıya bir şeyler okuma gibi pratikleri maalesef yok. Instagram, Tik Tok gibi her şeyin anlık olması ilgilerini çekiyor. Bu nedenle de bir şeye odaklanma gibi, sabretme gibi alışkanlıkları hemen hemen hiç yok.

Sonuç odaklılar. Tatminsiz, kararsız ve doğuştan tüketiciler.

Haksızlık onlar için önemli, her yerde haksızlığa karşı seslerini yükseltebiliyorlar. Eksik yönleri biraz önce de söylediğim gibi sosyalleşmeden uzak olmaları. Onları tek ilgilendiren şey teknoloji.

Ayrıca bu kuşak otoriteden çok hoşlanmayıp, başkaldırabiliyor. Bu nedenle aileleriyle çatışmalar yaşıyorlar. En önemli özelliklerinden bir diğeri de benmerkezci olmaları. Rutin işler onlara göre değil, kurallı bir giyim şeklinden hoşlanmıyorlar.

Dünyada yaşanan her şeyi kolaylıkla takip ediyorlar. Bilginin izinden giderek, kendilerini iyi ifade ediyorlar.

Yalnız yaşamayı tercih ediyorlar. Adaleti, barış iklimini önemsiyorlar. Benzeşmek istiyorlar, farklılaşmak değil.

Z kuşağı kaybedilmiş bir nesil değil kazanılması gereken bir nesildir.

Ebeveynler internetin olumsuz yanlarını düşünerek Z kuşağından olan çocuklarının sanal ortamda fazla zaman geçirmesinden endişeli. Bu konuda elbette haklılar. Ancak internet ve teknoloji doğru kullandırıldığında çocukların eğitimi ve geleceğin dünyasına hazırlanmaları için gerekli. Şöyle ki; dijital çağda çocukları internetten tamamen mahrum etmek, çocuğa en az internetin olumsuz yanları kadar zarar verecektir. Üstelik her şeyin internet üzerinden yapıldığı salgın sürecinde.

Başarı odaklı bir ruha sahip Z kuşağından çocuğunuzu motive etmek için ödüllendirmek ve onunla iletişimde doğal olan yüz yüze iletişimi kurmak da önemli bir diğer nokta.

“Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar, yetişkinlere karşı saygısızlar, ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar…” cümlesi M.Ö. 350 yılında Aristotales tarafından söylenmiş. Yani o zamandan bu zamana değişen bir şey yok!

O halde Hz Ali’ye kulak verelim: “Çocuklarınızla 7 yaşına kadar oynayın, 15 yaşına kadar onlarla arkadaş olun, 15 yaşından sonra ise istişare edin.

Kimileri Z kuşağını kaybedilmiş bir kuşak olarak görüyor olsa da, ben çağa uyumlu hızlı refleks alabildiğini düşünüyor ve bu kuşağa çok güveniyorum.

Siz de güvenin…