YÜRÜYÜŞ

Recep GARİP 14 Oca 2022

Recep GARİP
Hal, yürüyüştür. Hal ehli, her an yürüyüş üzere olma halidir ki azıklı olunabilsin.

Tedbirli, temkinli ve teennili olabilmek için bir durum tespitidir yürüyüş. Bu vasıflar eşliğinde menzile ulaşılır ancak. Yolun hallerini en baştan kestiremezsiniz ve tedbir alamazsınız; ayrıntıları düşünerek hazırlıklı olmak, her daim akıl sahiplerinin yapması gereken bir ödevdir. Bütün şartlara hazırlıklı olmak icap eder.

Hal, yürüyüştür.  Hal ehli, her an yürüyüş üzere olma halidir ki azıklı olunabilsin. Hayatın bütününde var olan bu durumu kabullenişle, bütün mevsimlere sirayet eden halleri kabullenme kulluktur. Kul, teslimiyet sahibi olmalıdır. Mevsimlerin, olayların getirdiklerine teslimiyet, kulluk şuurunu gösterir. İsyansa, kulluğun dışına çıkmaktır. Tedbir, disiplinli plan ve duruş ortaya koymak ise akıl sahiplerinin yapması gerekendir. Ömrünün her anını, her dakikasını uyanıklık içinde sürdürmek, hülyasında da, rüyasında da düşlerine sahip olmak, erdemli olmayı gerektirir. Erdemli olmak; münevver olmak, birikimli, kültürlü, inançlı, ahlaklı, adil, güvenilir, ehli ilim, ehli irfan, ehli gönül olmak, hakkı üstün tutmak, ölçüsü hak, yürüyüşü hak, konuşması hak, bakışı hak, dokunuşu hak, sözleri hak olmaktır.

Yolcuğun erzakları; sabır, temkin, tedbir, teenni, şükür, teslimiyet, tevazu, vefa, tahammül, doğruluk, istikrar, ödev bilinci, kulluk şuuru, yardımseverlik, yurtseverlik, ülküdaşlık, gönüldaşlık, biat, hicret, vahdet şuuruyla ittihat algısının önce akla, sonra ruha, sonra gönle sirayet etmesiyle bir cemiyet inşacısı olmaktır. Yolcunun vaz geçilmez vasıfları bunlardır.

Denilir ki; “Verdiğin sözde vefa edersen, Allah’ta senin ahdini korur. Ahde vefa eden, ahde vefa bulur. Kime, niçin söz verdiğini bilen ve sözünü yerine getiren, tenini iplik haline kor, o sözün etrafında dolanır ve ahdini örer durur. Ahde vefa etmek, (verdiği sözde durmak) akılla olur. Çünkü akıl, ahdini (sözünü) hatırlatır, akıl unutkanlık perdesini yırtar. Sözünü yerine getirmemek ahmaklıktandır. Verdiği sözde durmak, temiz insanların işidir. Yalancı, dolancı adam, dininde de vefakâr olmadığından, her an sözünü, yeminini bozar. Şükür ehlinin ve vefa sahiplerinin elde ettikleri hiçbir zaman kaybolmaz. Çünkü talih onların daima peşinden gelir. İnsan bir ağaca benzer, sözü de ağacın köküne. Kökün iyileşmesine, sağlamlaşmasına çalışmak gerek. Bozuk düzen yani ahit, çürümüş kök gibidir. Kökü çürümüş ağaç, meyve vermez. Şeytan gibi hasetçi değilsen, dava kapısını bırakıp da vefa kapısına gel denilmez. Çünkü köpeğe bir kapıdan, bir lokma ekmek verilse o kapıya bağlanır, hizmetkâr olur. Kapıya bekçi kesilir. Ona eziyet edilse, yiyeceği layıkıyla verilmese bile o kapıyı asla bırakmaz. Sen de gönül ve gönül ehlinin kapısından bir hayli ab-ı hayat içtin, gözlerin açıldı unutma.” Dava kapısı bırakılmaz, bırakılırsa vefa kapısı asla bulunmaz. Dava mensubiyetiyle vefalı olunabilir ancak. Mevlana’nın bu nasihatini doğru anlamalıdır yolcu.

Buna sebeptir ki şairler, devrimci oldukları için yeryüzünün en etkili hatiplerini içinde barındırır. Şairlerden önemli hatip ve aksiyon adamına örnek Necip Fazıl'dır. Rahmetli Mehmet Akif İnan konferanslarında baştan sona şiir gibi konuşan bir hatip, Mustafa Yazgan Ağabey azımsanmayacak düzeyde etkili, güzel Türkçe konuşanlardandı. Üstat Necip Fazıl Kısakürek’le Anadolu’yu karış karış gezerek kozalarını örmüşler ve bir ödev bilinciyle hayatlarını sürdürmüşlerdir. Örneğin, Metin Önal Mengüşoğlu da iyi hatiptir. Yavuz Bülent Bakiler'in, Nurullah Genç'in, Hayati İnanç’ın da iyi hatip olduklarını söyleyebiliriz. Sayın Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın hatipliğinin son yüzyıl içindeki en iyi hatiplerden biri olduğu tartışılmaz. Etkili Türkçesiyle, tekrara düşmeden konuşabilen, şiir söyleyen bir Başkandır. Rahmetli Adnan Menderes’in, Turgut Özal’ın, Necmettin Erbakan’ın da iyi hatip olduğunda kuşku yoktur.

Hedefi olan insanlar, hedef sahibi olan insanlar, aşkın bir ruh içerisinde kutsal bildiriden haberdardır. Kutsal bildiri vahye işaret eder. Vahiyle beslenmiş; temkin, tedbir ve teenni sahiplerinin yenileyici ruhla her ana müdahil olduklarını, gecenin de, gündüzün de, ayın da, güneşin de, karanlığın da, aydınlığın da sahibinin Allah (cc) olduğunu bilir ve her anında uyanık olmanın bir vacibiyet kesp ettiğinin idrakindedir.

Örneğin dolar düşüşe başlamıştır da doların düşmesi-çıkması meselesinden ziyade yok edilmesi meselesi meselemizdir. Büyük dava adamları-toplum öncüleri, küçük mesafelerin-meselelerin adamları değillerdir. Uzun mesafelerin koşucusudurlar. Günü birlik meselelerle uğraşmazlar, onların düşlerine hudut yoktur. Elli yıldır terörle başı belada olan ülkemiz PKK ve yandaşlarının, 15 Temmuz kalkışmasıyla bütün batıcıların dibi kazınmaya devam ediliyor. Yirmi yıldır Recep Tayyip Erdoğan'ı yıkmayı-indirmeyi başaramayan, Türkiye'yi eski Türkiye olarak bırakmak isteyenler sandıkta son bir hamleyle bitirmeyi deneyecekler. Neyi, nasıl denerlerse denesinler onlar da biliyorlar ki başaramadılar ve başaramayacaklar. Münevverlere yani aydınlara, yani entelektüellere düşen görev; milletin yüreğini, inancını, itikadını bozma yerine umudun büyütülmesini sağlamalarıdır. Çünkü;

"Sen bir devsin yükü ağırdır devin

Kalk ayağa dimdik doğrul ve sevin" demenin yolunu, yordamını, duruşunu, umudunu göstermeli ve göğertmelidirler. Denilir ki lideri takip edenler geriye dönüp baksalar da lider o kimsedir ki; asla geri dönüp bakmaz, her zaman ileriye bakar, yürüyüşünden emin, yolundan, istikametinden, hedeflerinden asla taviz vermez. Albert Camus'un güzel bir deyişi var; “Yolculuk bizi kendimize geri getirir.” Aynen böyle, yol-yürüyüş devam ediyor.