YENİ TÜRKİYE'NİN KURTULUŞ SAVAŞI!

İrfan ÇİFTÇİ
Tüm Yazıları
Öncelikle Türkiye'mizin, devletimizin ve milletimizin yaşadığı ve benim de maruz kaldığım bu büyük felaketin şimdilik ve kısmen geçmekte olduğu için şükrediyorum.

Öncelikle Türkiye’mizin, devletimizin ve milletimizin yaşadığı ve benim de maruz kaldığım bu büyük felaketin şimdilik ve kısmen geçmekte olduğu için şükrediyorum. Bu vesileyle şahsen yaşadığım kabustan dolayı geçmiş olsun diyen ve üzüntülerini bildiren aziz dostlarıma ve sevgili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Yaşadıklarımın bir kısmını sosyal medyada paylaşmaktaki amacım  tarihe not düşmek filan gibi ulvi amaçlarla değildi. Sadece bir “imdat” çığlığı olarak paylaştığım notlardı. Haberdar olup arayanlar sağolsunlar...

Kuş uykularıyla bir hafta geçti. Meydanlarda nöbet sürüyor... 208 (şimdilik) şehidimizi mübarek vatan toprağımızın koynuna emanet ettik. 2500 civarındaki gazi yaralılara da acil şifalar diliyoruz. Vurulan, tutuklanan, aranan, yakalanan, firari vb muhtelif görevlerdeki vatan haini canilerin sayısı ise on binleri  geçti ve her gün artıyor. Ekranlarda ve sayfalarda kahramanlarla hainlerin, canilerin görüntüleri ve isimleri içi içe akıyor, daha üzerindeki kalın sis perdesi bize var olanları seçme imkanı vermiyor. Yakın tarihimizin şekil ve içerik bakımından en alçak ve riyakar saldırısının şimdilik görünen kısmı büyük aysbergin kanlı ucundan ibaret. Bu olanlar öncü müydü, gelecek olanlar artçı mı? Yoksa kabusunu yaşadığımız kısmı sadece girizgahtı, Mısır’daki gibi asıl büyük darbe arkadan mı gelecek? Bütün bunlardan Allah bu aziz Türk milletini ve devletini mazlum insanlığın ümit ve hacet kapısı olan Türkiye’mizi korusun diye dua ediyoruz, edelim... 15 Temmuz gecesinden beridir dünyanın milyonlarca   gönlünden, şehitlerimize Allah'tan rahmet ve mağfiret, kahraman Polislere özellikle destanlar yazan Özel Harekata, Özel Kuvvetlere, ana gövdesiyle milletin ve devletinin canı olan TSK'ne ve meydanları dolduran kahraman Türk milletine ve onları yalnız bırakmayan misafirlere ve tabi ki bütün bu süreci feraseti, kudreti ve basiretiyle dipten doruğa yüreğiyle taşıyan o aşkın gözbebeği Reis'e sağlık ve zindelik versin diye Allah'a dualar ediliyor... Durmak yok devam...

Dünyanın  egemen güçleri Türkiye'yi varlığının hilafına zorluyor. Son aylarda açıkça AB ve  Ortadoğu ve Avrasya'yı kavuran  bir savaş var. Bütün tarafların son iki aydır vekaleti (proxy) filan da kalmadı, bütün aktörler bizzat sahada. Herkes var gücüyle yükleniyor, kendi adıyla, imzasıyla ama yer yer asimetrik hamlelerle bastırıyor. Tam bu şartlarda M.Ö 209'dan beridir varlığımızın temel nüvesi olan ordu-millet arasına, etle tırnak içerisine kan girsin istediler. Kanadı, kanıyoruz... Bu vahşi darbe girişiminin, yakın Türkiye tarihinin gördüğü en büyük felaket olduğunu düşünüyorum. Tehlike henüz geçmedi. Timur'un Anadolu'ya saldırısından sonra yaşanan Fetret Devri gibi bir türbülansı yaşıyoruz. Çünkü devletin içindeki unsurların yüzde 50'sinin neredeyse kangren olduğunu görüyoruz. İlk kez askerimiz darbe yapmak için bile olsa sokağa eğitim/tatbikat mermisiyle değil, kuşatma altındaki orduların yaptığı gibi serbest ateş emriyle hareket etti ve sokakta Türk insanını öldürdü. Bir CIA yetkilisi -herhalde bir bildiği olmalı ki- “Türk askeri ilk kez böyle bir şey  yapıyor,  yakalananların kan ve idrarına bakılmalı ilaç mı almışlar acaba?” demiş. Başkomutanın yaverinin bile aralarında olduğu bu haşhaşiler, devletin en kılcal damarlarına kadar girmiş ve neredeyse bütün bünyeye hakim hale gelmişler...

Durum böyleyken bile, yıllarca sanatta, siyasette, akademide ve sosyal hayatta mücadelesini verdiğim gibi yine kafama taş düşmedikçe çoğulculuğu ve demokrasiyi savunmayı daha  kuvvetlice sürdürmek istiyorum... Yaşadığım travma oldukça ontolojik, belki yıllarca sürecek ve hiç bitmeyecek bir iç sızısı olarak sürecek. İnsandan her şeyi bekleyecek kadar bu yürek çeperlerim örselenmiş sanırdım... Ama insan, insana bunu da bu kadarını da mı yapar? Evet “Türk Askeri'ni” böyle görmek kabusunu yaşadım. Buradaki Türklük de, askerlik de tarihsel-metaforik kavramlar. Tabi ki insan'a, 'insanlık' adına sürecek bir iç kanaması bu. Ama hala şükür, aklımızı fikrimizi kaybettirmedik sanıyorum? Hele Rabbimiz “düşmanların kavi, dostların gafil olduğu” böyle zamanlarda akıl fikir sağlığımızı, zihin açıklığımızı ve gönül dağlarımızı, vicdanımızı, izanımızı “gövermiş” kılsın duasındayım.

Bu kadar çilenin ardından durduğum berzahta “idam” “intikam” filan gibi haykırışlara elimden geldiğince sağırım, böyle şeyler kanımı donduran kabusun öteki adı... Bu cani katilleri imhası değil, çok çok uzun uzun psikanalizlerinin yapılması lazım, Mete'nin, Fatih'in, Atatürk'ün ordusu, Çin sürülerini sağıp bırakan, güzergahındaki bağlardan topladığı üzümün parasını ağaca asan “Yeniçeriden”, Yunan bayrağını yerden kaldıran Mehmetçiklerin içinden bu paralelci/fetöcü katil, haşhaşi mankurtlar nasıl çıktı? Bu metamorfoz, bu kanserleşme nasıl oluyor? Bunu araştırmamız lazım, bilmemiz lazım ki bununla baş edebilelim, önleyelim. 

Türkiye bu eskimiş, köhnemiş hastalıklardan kurtuluşun ve kötürüm geçmişinden arınmanın savaşıyla Yeni Türkiye olabilecek. Dolayısıyla bu şerden “daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok çoğulculuk”... çıkarırsak yenileniriz ve kârdayız... Tabi bindiğimiz dala sakarlıkla baltayı vurmadan, sabır ve metanetle etrafımızın ve efradımızın farkında olarak bu devletin kuruluş felsefesini hazmederek başarabiliriz. Yoksa yağmurdan kurtulup doluya tutuluruz... Allah böyle felaketi bir daha yaşatmasın...