YENİ TÜRKİYE'NİN KÜRESEL GÜLER YÜZÜ

İrfan ÇİFTÇİ
Tüm Yazıları
Türkiyenin okur yazarları olarak yıllarca Fransız Kültür, British Consil ve Goethe Enstitüsü'ne bakar bakar gıpta ederdik.

Türkiyenin okur yazarları olarak yıllarca Fransız Kültür, British Consil ve Goethe Enstitüsü'ne bakar bakar gıpta ederdik. Hele İstanbul'a Cervantes açılınca iyice tahrik olmuştuk. Onların var, bizim neyimiz eksik diye. İBB ve UNESCO'da olduğum yıllarda herhalde kamusal alanda ve medyada bu konuya en çok dikkat çekenlerden birisi oldum. 2003 senesinde Ak Parti iktidar olduğu zaman ilk hükümette Prof.Mustafa İsen Kültür Bakanlığı müsteşarlığına geldiği ilk hafta, Ahmet Kot (herzamanki gibi) bir akşamüstü aradı, Mustafa Bey'le seni ofise bekliyoruz, bütün dosyalarını al gel sabahlayacağız dedi.

Bakanlığın  orta ve uzun vadeli yapılacak işleriyle ilgili bir stratejik öneriler planı hazırlayacaktık. Üçe ayırdık, mevcut kurumların yapılanması, yeni kurumların oluşturulması ve yayınların yeniden planlaması. Gece yarısına kadar Mustafa İsen ile çalışıp notlar aldık, ertesi gün öğlene kadar Ahmet Kot ile birlikte çalışarak metinleri çıkardık. Doğal olarak o yayınlar kısmını ben ise yeni kurumları zaman zaman istişare ederek yazıp toparlamıştık. Dünyada oluşturulacak yeni  Türk Kültür Merkezleri için  benim tercihim  bir çok hususiyeti yanısıra başta Türkçe'nin en eşsiz şairi olması hasebiyle Yunus Emre idi. A.Kot ise dünyadaki bilinirliğinden dolayı Mevlana adının Uluslararası platforma daha kolay kabul gereceğini düşünüyordu. Bunları da belirterek ilk kez ayrıntılı olarak bu işin mayasının nasıl çalındığını da tarihe not düşmek adına bu vesileyle açmak istedim. Çok şükür o gün yazdıklarımızın hemen hemen büyük bir kısmı -bugün vitrinlerdeki yayınlar, Yunus Emre Enstitüleri, Çeviri projeleri- hayata geçti elhamdülillah.

Şu anda gerçekten artık dünyada hatırı sayılır bir ağırlığı olan bölgesel düzeyde küresel bir devlet olan Türkiye'nin “yeni ve küresel” boyutlarının temel göstergeleri artık tamamen tecessüm etmiş durumda. Yani “yeni Türkiye”, “bölgesel, küresel güç” muhayyel, kurgusal imaj, AKP propagandası filan değil. Böyle söylüyorum çünkü hala bütün bunları bir iman-inanç meselesi olarak gören ve ben bunlara inanmıyorum diyen çok bilmiş inatçılar var. Bunlara inanmayan tabir yerindeyse, taş olur. Türkiye son 10 yılda TİKA ile dünyada donör ülke konumuna yüksedi. Dünyanın 115 ülkesine uçan THY, Romanya'dan Hindistan'a kadar 50'den çok ülkenin insanlarını da İstanbul üzerinden Okyanus ötelerine taşıyor. Bütün bunları taçlandıran ise Özal Devrimlerinin Türk Ekonomisine kazandırdığı küresel temsil gücünü Türk Kültürüne kazandıracak olan ve onu mahalli ataletten uluslararası dinamik boyutlara taşıyacak olan Yunus Emre Enstitüsü. Şu anda dünyanın yaklaşık 60 şehrinde Türk Kültür Merkezleri açmış bulunuyor. Bunun semerelerini en geç 10 sene sonra göreceğiz.(Bu konu hakkında çok yazacağız daha)Yeryüzündeki insan sevgisinin ve bir aşk halinde yaşamanın sembolü ve şairi -Mevlana'nın deyimiyle “şu Türkmen Kocası” nın- adıyla Türkçe ve Türk Kültürü hem kendi medeniyet ve gönül coğrafyasını depreştiriyor hem de yeniden cihanın çehresine yayılıyor. 1990'larda başlayan içinde yaşadığımız küreselleşme sürecinde bu faaliyetler, yeni diplomasi anlayaşı yaklaşımı bağlamında yumuşak güç(soft power)unsuru olarak değerlendiriliyor. Yumuşak güç sempatik bir kavram, pikaco neslinin diliyle ipek gücü de denebilir:)) (Kamu Diplomasisi kavramını ise belgegeçer gibi pramatür buluyorum.)

Geçen hafta Viyana'daki Yunus Emre'nin davetlisi olarak genç dilbilimci dostum Mehmet Yalçın Yılmaz ve ünlü ses sanatçısı, kutbül hafız Mustafa Başkan ve zarif müzisyen eşi Nilgün Hanım'la bir dizi ekinliğe katıldık. Yönetmen Murat Pay tarafından Al Baraka'nın katkılarıyla çekilmiş Mustafa Başkan ve Abdurrahman Düzcan'ın oynadığı “Maşuk'un Nefesi” filmi gösterildi üzerine konuştuk ve sonraki gün de “Gelenek ve Gelecek İkileminde Türk Şiiri ve Müziği” başlıklı söyleşiye katıldık. Ardından bir dizi konser ve atöyle çalışmalarıyle 4-5 gün ve gece geçirdik. Bize nazik ev sahipliği yapan Viyana Büyükelçimiz Hasan Göğüş yeni başlayan bu çalışmalardan çok heyacan duyuyor. Merkez müdürü Mevlüt Bulut ve sempatik yardımcısı Ayşe Hanım, koordinatör Halil İbrahim ve bütün merkez personeli tam bir ekip ruhuyla müthiş bir enerji üretiyorlar. Viyana'nın en merkezi noktasında muhteşem bir binada açılan YEE daha bir yıl olmasına rağmen şimdiden salonları yetersiz geliyor...İnşallah her yer böyledir...