YENİ TEKNOLOJİ ÇAĞI: TEKNOLOJİNİN EKONOMİ POLİTİĞİ I

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
Bugün ilk önce bu teknolojilerle ne anlama geldiğini anlatacağım.

Pazartesi günkü yazımda önümüzdeki yeni teknoloji paradigmasının Nano-Teknoloji ve Biyo-Teknolojiye dayandığını ve en önemli temel mal ve girdinin Yapay Zekâ olduğundan bahsetmiştim. Daha sonra bunun nasıl siyasi ve iktisadi yansımaları olacağını sorarak konuyu şu şekilde bağlamıştım: “…‘Bu dünyada, siyasi ve sosyo-kültürel atmosfer nasıl olacaktır?’ diye sorduğunuzda, yukarıda anlattığım müthiş teknolojik gelişmenin küresel bir otorite rejime ya da küresel bir demokrasiye de gitmesi mümkündür. Ancak her hal-ü kârda liberal ve tamamen piyasa tarafından belirlenen bir ekonomik yapının her iki alternatifte de pek mümkün olduğunu sanmıyorum. …”

Bugün ilk önce bu teknolojilerle ne anlama geldiğini anlatacağım. Sonra yapay zekânın mahiyeti ve içeriğini anlatacağım. Takiben, bu değişimin yol açacağı iktisadi avantaj ve dezavantajlardan bahsedeceğim. Son olarak da, insanlığın yeni bir uygarlığı hep beraber kurabilmesi için serbest piyasa yerine daha planlı bir ekonomiye ihtiyaç duyduğunu belirteceğim.

NANO-TEKNOLOJİ

Nano – teknoloji en temel tanımıyla “maddenin endüstriyel amaçlarla atomik, moleküler ve molekül üstü ölçeklerde işlenmesi” anlamına gelmektedir. Bu manada nano-teknoloji uygulamaları, atomlar, moleküller ve molekül gruplarının hassas ölçülerde işlendiği, yeniden yapılandırıldığı ve bu yolla makro ölçekli ürünlerin fabrikasyon üretiminin gerçekleştirildiği uygulamaları da içerir. Atomlar ve moleküllerin işlenmesi sürecinde kullanılan mühendislik tekniklerine de nano-mühendislik adı verilmektedir.

Nano-mühendislikte en önemli farklılık çok küçük yapıların değiştirilmesidir. Bu yüzden uzunluk ölçüsü olarak nano-metre kullanılır. Bir nano-metre bir metrenin milyarda biridir. Daha iyi aklınıza yerleştirmek için bir cetveli alın. Cetvelde bir santimetrenin onda biri olan bir milimetrenin uzunluğuna bakın. İşte, bu bir milimetreyi bir milyon eşit parçaya bölerseniz, ortaya çıkan uzunluk bir nano metredir. Tabii ki, bu ölçekte işlem yapabilmek için “taramalı tünelleme mikroskopuna / scanning tunneling microscope” ihtiyaç bulunmaktaydı. Bu cihaz yüzeyleri moleküler düzeyde gözlemleme imkânını sağlamaktadır. 1981 yılında bu cihazı geliştiren IBM’in Zürih Araştırma Laboratuarı çalışanlarından Gerd Binnig ve Heinrich Rohrer Nobel Fizik Ödülünü 1986 yılında aldılar. 1989 yılında da ilk defa atomik ölçekte nano-işlem bu mikroskop sayesinde yapıldı. Nano – teknolojinin gelişmesinde birinci adım buydu.

İkinci adım insanların rahatlıkla işleyebileceği ve şekillendirebileceği bir materyalin bulunmasıydı. Bu da fullerendir. Fulleren tamamen 60 Karbon atomuyla meydana gelmiş bir tür moleküldür.  1985 yılında Harry Kroto, Richard Smalley ve Robert Curl tarafından keşfedilmişlerdi ve bu üçü birlikte 1996 Nobel Kimya ödülünü aldılar. Bu maddenin moleküler bazda işlenebilmesi ve şekillendirilmesi kolaydır. Bugün fullerenin kullanım alanları çok çeşitlidir. Bunları aşağıda ilgili siteden alıntıladım:
“1. İlaç üretimi ve bilimi: Geliştirici ile tanısal reaktifler, süper ilaçlar, kozmetikler, nükleer manyetik rezonans (NMR), DNA afinitesi, anti-HIV ilaçları, anti-kanser ilaçları, kemoterapi ilaçları, kozmetik katkı maddeleri ve bilimsel araştırmalar. 2. Enerji: Güneş pili, yakıt hücresi, ikincil pil. 3. Endüstriyel üretim: Aşınmaya dayanıklı malzeme, alev geciktirici malzemeler, yağlayıcılar, polimer katkılar, yüksek performanslı membran, katalizör, yapay elmas, sert alaşım, elektrik viskoz sıvı, mürekkep filtreleri, yüksek performanslı kaplamalar, yangın geciktirici kaplamalar, biyoaktif malzeme üretimi, hafıza malzemeleri, gömülü moleküler ve diğer özellikler, kompozit malzemeler ve benzerlerinin üretimi. 4. Bilgi endüstrisi: Yarı iletken kayıt ortamı, manyetik malzemeler, baskı mürekkebi, toner, mürekkep, kağıt özel amaçlar. 5. Elektronik parçalar: Süper iletken yarı iletken, diyotlar, transistörler, indüktör. 6. Optik malzemeler: Elektronik kamera, floresan görüntüleme tüpü, doğrusal olmayan optik malzemeler. 7. Çevre: Gaz adsorpsiyonu, gaz depolanması.” (https://nanokar.com/blog/makale/Fulleren-Nedir-Kullanim-Alanlari-130.html)

Bilim insanları nano-teknolojinin gelecekte hayatımızın hangi alanlarına gireceğine dair sürekli bir tartışma içindedirler. Nano-teknoloji sayesinde tıpta, elektronikte, biyo materyallerden enerji üretiminde ve tüketici ürünlerinde birçok yeni madde ve araç icat ve keşfedilebilecektir. Bununla birlikte nano-teknolojinin yoğunluklu kullanımının çevre kirliliği benzeri olumsuz etkileri de olabilecektir. 

Pratikte nano teknolojinin nelere kadir olabileceğini örneklerle anlatalım: Örneğin kanser tedavisinde kullanılan kemo terapi ilaçlarını ele alalım. Bu ilaçlar bütün vücuda verildiği için sadece kanserli dokuyu değil, ama aynı zamanda, bütün dokuları tahrip etmektedir. Şimdi özel olarak imal edilmiş ve sadece kanserli dokular üzerinde etkinleşen kemo-terapi ilaçları düşünün. Bu hem kemo-terapinin kanseri çok daha hızlı temizlemesine hem de yan etkilerinin ortadan kalkmasına yol açacaktır. Nano mühendislik ile bu tür ilaçlar üretilebilir. Bir başka örnek kendi kendini temizleyen kumaşlar, kendi kendini bileyen bıçaklar gibi bugün kullandığımız eşyaların mükemmel hale gelmesi olabilir. Bence en önemli katkısı kendi enerjisini (bitkileri örnek alarak) üreten binalar olacaktır. Bir başka önemli katkı da enerjinin depolanmasında olabilecektir: Üretilen enerjiyi moleküler bazda sıkıştırarak depolamak sayesinde bir apartmanın bir aylık ihtiyacı kadar elektriği bir kavanoz büyüklüğünde pile depolayabileceğiz.

BİYO-TEKNOLOJİ

Biyo-teknoloji biyolojinin geniş bir alanı olup, canlı sistemleri ve organizmaların ürün üretme ve ürün geliştirme sürecinde kullanılmaları anlamına gelmektedir.   Bunun örnekleri arasında en önemlisi doğal yollardan (denizdeki çeşitli yosunları kullanarak enerji hammaddesi üretmek), her türlü ortamda yetişecek ve daha besleyici olan bitkileri üretmek, sanayinin her kolunda ihtiyaç duyulan kimyevi maddeleri kendisi üretebilecek bitkiler yetiştirmek, her insanın kök hücresinden doğrudan kendi organlarını yeniden üretebilmek, bitkilerin gelişme ve büyüme sistemini kullanarak aynı ilkelerle kendi kendini idame ettiren yapılar inşa etmek ve benzeri olacaktır.

Biyo-teknolojideki gelişmelerin en önemlisi insanların artık organ nakline veya protezlere ihtiyaç duymadan kendi yedek organlarını üretebilme ihtimalidir. Bu başta kanser olmak üzere bir çok hastalık sebebiyle ölümleri azaltacaktır. Dahası kalıtsal bazı hastalıklar insan DNA’sı üzerinde yapılacak işlemlerle ortadan kaldırılabilecektir.   

YAPAY ZEKÂ

Yapay zekâ makinelerin sergilediği zekâdır. Normal bilgisayar programlarından farklı olarak yapay zekâ kendi programında verilmiş hedeflerine ulaşabilmek için çevresini tanır, işlem yaptığı müddetçe öğrenir, öğrendikçe kendini ve bilgi hazinesini yeniler, gerektiğinde kendi çalışma sistemini de yeniler. Doğal veya biyolojik zekâ olarak da tanımlanan insan zekâsından farkı, bir farkındalık sahibi olmaması ve duygularının bulunmamasıdır. Ancak benzer tarafı tecrübelerinden elde ettiği bilgiyle kendisini yenilemesidir ki bu da öğrenme sürecidir.

Yapay zekânın gelişmesi her şeyden önce her türlü bilimde hesaplama hızını arttırmış, çok geniş verileri işleyip onlardan daha önce düşünülemeyecek bilgileri ve daha önce gözlemlenememiş ilişkileri ortaya çıkarma imkânı vermiş ve günlük hayatımızda kullandığımız akıllı telefondan tablete, sosyal medyadan navigasyon cihazlarına kadar her türlü pratik aracın geliştirilmesine neden olmuştur. Bundan sonrası ilk önce insansı olmayan robotlar (sürücüsüz kara ve hava taşıtları, damardan enjekte edilen ve molekül büyüklüğünde doktor robotlar, başka gezegenlerde ve derin denizlerde her türlü işi yapacak makineler ve benzeri ), daha sonra da insansı robotların üretilmesidir.

Nano teknoloji ve biyo teknoloji ile birlikte yapay zekânın kullanımı genel olarak insanların daha ucuz ve daha bol enerjiye sahip olmasına, daha bol gıdaya ulaşmasına, daha uzun ömürlü olmasına, bir çok yıpratıcı ve hayat riski olan işin robotlara devredilmesine neden olacaktır. Ancak her teknolojik yeniliğin avantajları olabileceği gibi dezavantajları da vardır. Bu teknolojilerle daha öldürücü silahlar yapılabileceği gibi, insanların özel hayatları da dahil olmak üzere her tarafı kontrol altına alınabilecek, insanların genetiği değiştirilebilecek, özgürlüğü kısıtlanabilecektir. Dolayısıyla teknolojinin geliştirilmesi insanlığa fayda sağlamak için tek başına yeterli değildir. Bu teknolojinin hangi toplumsal düzen, hangi mülkiyet rejimi ve hangi yönetim altında hayata geçirileceği önemlidir.

Bir sonraki yazımda gelecek için iki alternatif senaryoyu tartışacağım: İlki bugünkü kaotik yapının doğal sonucu olarak üstün insan ve aşağılık insanlara dayalı ayırımcı, eşitsizliğe dayalı, totaliter toplum senaryosu. Diğeri ise eşitlik temelli, dayanışmacı ve planlı bir toplum senaryosu.

Şimdilik hayırlı Cumalar…