Geçtiğimiz hafta Somali Meclisi'nin Türkiye'nin Somali ile imzaladığı Savunma ve Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşmasını onayladığı kamuoyuna duyuruldu.
Mısır ile ilişkilerin normalleşmenin ötesine taşınması, işbirliği, yüksek düzey diyalog ve iyileşme çerçevesinde tanımlanması son haftanın gündemiydi.
2024 Seçimler yılı Pakistan seçimleri ile başladı. Perşembe oy verme işlemi tamamlanmasına rağmen seçim sonuçlarının açıklanması Pazar gününü buldu ve sonuçlar yani İmran Han destekli bağımsızların yarışı önde bitirmesi, pek çoklarına göre sürpriz oldu. Aslında 2024 seçimlerinin 2018 seçimlerinin ters-yüz edilmiş bir tekrarı olması bekleniliyordu.
Eşik aşılmadan ABD/Koalisyon/İsrail ve Direniş Ekseninin birbirini vurduğu bir Ortadoğu haftası daha geride kaldı. Kimi uzmanlara göre "bölgesel savaş" filan ilan etmese de bal gibi herkes savaşıyor. Bu ortamda füzeler havalarda uçuşurken hem ortamla hem de birbiriyle ilintili üç tartışma -ki bu üç tartışma aynı zamanda sahadaki belirsizliklerin hala belirsiz olarak kaldığını gösteriyor- gündemimizi işgal etti.
Bu hafta neredeyse NATO'nun Madrid Zirvesinden beri devam eden İsveç'in NATO üyeliği sürecinde Türkiye ayağında çıkan pürüzler aşıldı. Sürecin aşılması, aslında, Madrid'deki mutabakat sonrası sürpriz de değil.
Uzun bir süredir şu tabiri duyuyorsunuz: Bölgesel bir savaşın kıyısındayız. Bu tabir, ilgimizin nihayet İsrail'in Gazze'de yürüttüğü operasyonun ötesine, 7 Ekim saldırılarının asıl sarstığı şeye yani bölgesel güç dengesine/ bu dengeye dayanan düzene döndüğünü gösteriyor.
Tayvan seçimleri nihayet gerçekleşti, üstelik tüm dünyada seçimler ilgi ile izlendi. Bazı uzmanların iddia ettiği gibi Tayvan meselesi hiç olmadığı kadar uluslararasılaşmış durumda. Bunun temel nedenlerinden biri Tayvan meselesinin ABD-Çin ilişkilerinde bir kontrollü kriz alanı olarak algılanması.