Çok basit gibi görünen bir sorunun, üzerinde konsensüs sağlanamamış cevabı cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılına çok az zaman kala hala kafamızı yoruyor.
"Kim umar senden vefayı/ Yalan dünya değil misin?" diyen Yunus Emre, çağları aşan bir problematiği çözüyor ve formüle ediyor, sayfalar dolusu anlatılacak konuya nokta koyuyor.
Yapana karşı çıkmak bu ülkenin muhalefet anlayışı, çok partili sisteme geçtiğimizden beri.
Bir tarafın çadırında saçlarını 3-5 renge boyamış, hatta yüzü piercing tarlasına dönmüş, bırakın halka ulaşmayı, akşam eve gittiğinde anne babasına bile ulaşmakta zorluk çeken tipler…
Yeraltı zenginliklerimizi tartışırız ve kimi zaman doğrulara yanlışlar da katarak aslında çok büyük imkanlara sahip olduğumuzdan dem vurup ama çeşitli sebeplerle kullandırılmadığı iddialarıyla sızlanırız.
Yıllardır aradığım tanımı, muhterem ağabeyim Sait Yılmaz bir yazısında çok net ifadelendirmiş: İdrak gecikmesi…
Osmanlının son dönemindeki sadrazamlardan beri devlet adamlarının yabancı bir ülkeye yakınlıkları tarihin kaydettiği ve ilginç bir şekilde doğal karşıladığı bir durumdur.