Qarabağ çok ilginç ve örnek bir takım. Her sene gündeme gelecek bir şeyler başarıyorlar. İstikrarlı bir yükseliş çizgileri var.
Bu sezonla birlikte bitecek olan naklen yayın havuzu işinde iki sene önceki senaryo aynen ve tekrar gündeme geldi. En yüksek teklifi Saran veriyor ama ihale Bein'e verilmek üzere.
Yiğit nâmıyla anılır demiş atalarımız, Aydın Demir'in de bilinen lâkabı memleketinden dolayı Karamürselli'ydi. Yağlı güreş âleminde herkes onu Aydın Demir olarak bilir, tanır ama gıyabında konuşurken Karamürselli derdi kısaca. Doğup büyüdüğü şehir bir nevi marka olmuştu kendisinde.
Çok şükür ki bu sene geçen senelere nazaran memleketimizde yağmurlar daha bol indi yeryüzüne. Buna hepimiz sevinmekle birlikte heyecan kaynağımız futbol maçlarının sergilendiği stadyumların zeminleri maalesef "çok kötü fena" vaziyette birçok şehrimizde. Hal böyle olunca hem oynayan futbolcularımız için sakatlanma riski artıyor, hem de bizlerin izlerken gözlerimiz "kanıyor".
UEFA tarafından organize edilen uluslararası turnuvaların (Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi ve Konferans Ligi) önümüzdeki üç yıl yayıncısı olmak için yerli ve milli yayın kuruluşumuz, kamu yayıncımız TRT'nin parayı bastırıp ihaleyi alması haberi bomba gibi düştü piyasaya. Hangi takımın taraftarı olursak olalım bizim nesil için; TRT ekranlarından maç izlemenin hem de uluslararası turnuvaları takip etmenin keyfi paha biçilemez.
TFF'nin, İsrail'in Gazze'de yaptığı katliamlardan çok önce taa geçen Haziran ayında yaptığı bazı sponsorluk anlaşmalarının, içinden geçmekte olduğumuz hassas günlerde yeniden gündeme getirilmesi üzerine sosyal medyada bir tartışmadır gidiyor.
Türk futbolunun en kronik ve çözülmesi mevcut şartlar altında mümkün olmayan en büyük problemi nedir diye sorsalar işte yukarıdaki başlık bu zor sorunun cevabıdır aslında.
Sakallı Celal'in dediği; "bu kadar cehalet ancak eğitimle mümkündür" tespitinden yola çıkarsak; Türk futbolunda son yıllarda yaşananların her memlekette görülebilen, kendiliğinden oluvermiş, insan hatalarından kaynaklanan, "masum" beşeri hatalar ve yanlışlıklar olduğunu düşünenlerin sayısı günden güne azalıyor. Mefhum-u muhalifinden bakarsak da bunların hayatın olağan akışı dışında yaşanan "şey"ler olduğunu düşünen hayli büyük bir kitle var.