Modern insanın ulaştığı vahşet düzeyinin, hangi aklın eseri olduğunu sorgulamaya çalışmıştık bir önceki yazımızda. Gelen yorumlar, kalemimizin bu konudaki yolculuğunun, biraz derinleşmesini gerektirdi. Amacımız en önemli değerimiz olan aklı, yermek değil daha iyi anlamak.
Gerekçeler ne olursa olsun can çekişen canlıyı izlemek, insani değerlerin sıfırlandığı bir ruh halinin dışa vurmasıdır.
Lider, kitlenin zamanla ihtiyaç duyduğu liderlik tarzını sergilediği oranda kalıcı olabilir.
Köyler, vatan olmanın mührüdür. Erzurum'un Horasan İlçesi'nin şirin bir dağ köyü Iğırbığır'dayız. Burada benzin kokusu yok, trafik yok, AVM, insan kalabalığı, bunaltan sıcaklık yok, sosyal medya yok, vericiler yetersiz olduğundan telefon görüşmeleri sınırlı.
Üstada sordular; "İyi ve güzel bir hayatın sırrı nedir?" Biraz düşündü ve cevabını verdi Aristo: "İnsan sadece kendi hazlarına değil, parçası olduğu bütüne yönelirse güzel bir hayatı olur."
Bir insan olarak nasıl bir hikâyemiz var acaba? Tanıştığımız aile şirketi sahiplerinde, liderlerde ve özellikle işe alınacak yönetici adaylarında öncelikle aradığımız özellik kişinin bir hikâyesinin olup olmadığıdır.
Bugün mücadele ruhunu yeniden diriltmek için insanı yeniden düşünmek zorundayız. Bu şekilde yeryüzünü maddi kazanım için mücadele dünyası olmaktan çıkarıp manada derinleştiğimiz bir mücadele alanına çevirebiliriz.
"Aşk ile başarının ilişkisi nedir?" Binlerce gencin meslek ve üniversite tercih süreci heyecanı, bir konferansımızda sorulan bu soruyu hatırlattı.