Bu başlıkla yazıya başlayınca çok su götürür bir durum ortaya çıktığının farkındayım. Bu yazının sonu gelmez.
Benim mesleğe başladığım yıllarda bayramları tatil yapardık. Veya isteyen yapardı. Gazeteler bayramlarda çıkmaz, yerini Gazeteciler Cemiyeti'nin çıkardığı 'Bayram Gazetesi' alırdı.
Cami olsun, müze kalsın tartışmalarına girmeyeceğim. Bu siyasi bir duruş. Ben bu çok çok önemli yapının mimari yönünü anlatacağım. Uzman olduğumdan değil. Ama bana ilginç gelen birkaç detay buldum. Size aktarayım.
Bakmayın böyle yaptıklarına. Sadece biraz heyecanlılar. Nasıl olmasınlar ki. Ülkenin içinde bulunduğu durumdan etkileniyorlar tabii.
Önce şunda bir anlaşalım. Bunların derdi İslam falan değil. Hatta umurlarında değil. Bunların derdi bildiğin kendi zihniyetlerinin egemen olması.
Hatırlarsınız. Yönetmen Sinan Çetin'in oğlu, Rüzgar Çetin bir polis arabasına çarpmış ve bir trafik polisinin ölümüne yol açmıştı.
Ülke yönetmek mahalle bakkalı yönetmeye benzemez ki. Sıradan bir mahalle bakkalı bile komşularıyla iyi geçinmek zorundadır.
Hiç birşey olmaz. Ama özgül ağırlığı azalır. Avrupa Birliği kurulduğunda şimdilerde çıkma telaşı içinde bulunan İngiltere dahil değildi. Yani İngiltere sayesinde kurulmadı. Hatta İngiltere'ye rağmen kuruldu. İngiltere çıkınca da dağılmaz.