YAŞANASI İLİŞKİLER İÇİN

Emel HOCA 21 May 2016

Emel HOCA
Tüm Yazıları
Gelince bahar ayları gevşiyor gönlün yayları demiştim geçen haftaki yazımda. Yine ilişkiler üzerine bir çok soru aldığım ve ilişkilerin şu ara yaptığım seanslarda en revaçtaki konu olması nedeniyle bir süre daha ilişkilerle ilgili yazmaya hatta ilişkilere dair bir yazı dizisi oluşturmaya devam edeceğim.

Gelince bahar ayları gevşiyor gönlün yayları demiştim geçen haftaki yazımda. Yine ilişkiler üzerine bir çok soru aldığım ve ilişkilerin şu ara yaptığım seanslarda en revaçtaki konu olması nedeniyle bir süre daha ilişkilerle ilgili yazmaya hatta ilişkilere dair bir yazı dizisi oluşturmaya devam edeceğim.

İki Kişi=Bir İlişki

İnsan yaratılışı itibari ile yalnız yaşayamaz, ilişki içinde olmak zorundadır. İki kişinin olduğu her yerde bir ilişki vardır. Ve bazı ilişkiler vardır ki farklıdır; gıpta edilir, arzulanır, yaşanılmak istenir. Keyif verip, destekler. Verimli bir toprak gibi sarar, besler ve büyütürler sizi. Öyle bir toprak gibidirler ki; siz büyümeye çalışıp serpilirken altınızdan kaymaz, büyürken geçirdiğiniz sancılarla bile üzerinde şefkatle durmanıza izin verirler. Lamı cimi yok, sürekli emek verilen karşılıklı ilmek ilmek dokunan ilişkilerdir onlar. İniş çıkışları da vardır elbet zaten hiçbir ilişki durağan değildir ki. Sen değiştikçe değişir, evrilirler. Tek kişilik değil aslında çift kişilik, dolu dolu, imrendiren YAŞANASI İLİŞKİLERdir!

Şimdi şöyle bir durun ve sorun kendinize; böyle ilişkiler yaşamak ister miydiniz?

Eğer siz de ilişkilerinizde sürekli ayrık otu gibi biten sıkıntı, kavga ve küslüklerden bıkıp usanmış,

Tekrar tekrar aynı şeyleri yaşayıp, “Neden hep benim başıma geliyor?” diye şikayet etmekten yorgun,

Mutlu ilişkiler yaşamaya can atar haldeyseniz;

İlişkilerin Bilimi’ni öğrenmekte, zarar veren ezberlerinizi bozmanızda, burada yazanları tek başınıza uygulayamıyorsanız güvendiğiniz bir ilişki uzmanından destek almanızda fayda var. Olumsuzlukların kronikleşip ilişkinin kredisini tüketmesine izin vermeden müdahale etmek çok önemlidir. Bir çok hastalıkta olduğu gibi erken teşhis hayat, erken müdahale ilişki kurtarır. Bazen çözümün bilgi olarak var olması sorunu çözmeye yetmez. Farklı yöntemlerin bir uzman eşliğinde, deneyimsel olarak uygulanmasında fayda vardır.

Eğitimlerini aldığım ve çalışmalarını beğeniyle takip ettiğim Dr. John ve Julie Gottman, evlilik ve boşanmayı bilimsel olarak detaylı bir şekilde 35 yılı aşkın bir süredir inceliyorlar. Dünyada bir ilk gerçekleştirerek BBG evi gibi bir araştırma laboratuvarı oluşturuyorlar. Burası da bir çok kişi tarafından aşk laboratuvarı olarak adlandırılıyor. Çiftler parmaklarında nabız ölçerler, bedenlerinde elektrotlar, gün boyu belirli aralıklarla yapılan idrar testleri ile sürekli inceleniyorlar. Birbirlerine yakınlaşma tarzları nasıl, nasıl iletişim kuruyorlar, bedenlerinde neler oluyor gibi sorulara böylelikle bilimsel cevaplar verilebiliyor.  3000 çiftin üstünde yapılan çalışmalara verilen cevaplar neticesinde Gottman Çift Terapisi yöntemini oluşturuyorlar. İyi ki de bu çalışmaları yapıyorlar, böylece benim gibi bu konularda hizmet veren kişiler de hem yazarak hem de seanslar aracılığıyla çiftlere katkı sağlıyor.

Gottman’lar, evli çiftlerin birbirleriyle iletişim halinde oldukları 10 dakikalık bir video izleyerek, gelecek 6 sene içinde evli kalıp kalmayacağını %91 gibi bir başarı oranıyla tahmin edebiliyorlar.

Peki bu sadece Gottman’lara özgü bir yetenek ya da beceri mi?

Hayır.

Ne oluyor da evliliğin devam edip etmeyeceğini bu kadar yüksek bir oranla tahmin edebiliyorlar?

Cevabı tüm araştırma sonuçları ve bir çok müdahale yöntemini de öğrettikleri 3 Aşamalı çift terapisi eğitimlerinde gizli. Bu tahminin yapılabilir olmasında en önemli etmen çiftlerin kullandıkları iletişim dilini gözlemlemek. Bunu detaylı olarak Mahşerin Dört Atlısı isimli son başlıkta aktaracağım.

Mutlu Evlilik İçin İpuçları

Gottman bulgularından önemli olanları sizlerle paylaşmak istiyorum. Mutlu olduğunu belirten çiftlerle yapılan görüşmeler neticesinde bu çiftlerin ilişkilerinde bazı ortak özellikler olduğu belirlenmiştir. İşte mutlu çiftlerden alınan mutlu bir evlilik için ipuçları;

Daha Erken Yardım Arayışı: Daha erken yardım arayışı ilişkilerin ömrü ve sağlığı açısından çok önemlidir. Araştırmalar şunu gösteriyor ki; ilişkilerinde sorun yaşayan çiftler profesyonel yardım almak için en az 6 yıl beklemektedirler. Buradan çiftlerin uzun süreli mutsuzluk yaşadıkları ve yardım almakta çoğunlukla geç kaldıklarını anlıyoruz. Problemli evliliklerin yarısı zaten ilk 7 yılda sonlanmaktadır.

Eteğindeki Bütün Taşları Dökmek: Araştırmalar, tartışma esnasında eteğindeki tüm taşları döken çiftlerden çok, birbiri ile tartışırken aklına gelen her şeyi söylemekten kaçınanların yani halk deyimiyle dilinin kemiği olan çiftlerin istikrarlı olarak en mutlu olanlar olduğunu ortaya koymaktadır.

Yumuşak Başlangıçlar: Tartışmaların alevlenmesinin ve kavgaya dönüşmesinin genellikle sebebi, çiftlerin çatışma yaşadıkları konuda konuşmaya suçlama ve saldırı dili ile başlamalarıdır. Tartışmaya daha yumuşak bir ses tonu ile ve karşı tarafı suçlamadan başlamak alevlerin yangına dönüşmesine engelleyecektir. 

Esnek Planlar: İlişkide tarafların esneklik kapasitesinin, mutluluğa katkı sağladığı görülmüştür. Kadınlar planlarını eşlerinin programlarına göre değiştirmekte daha esnek ve rahatken, erkeklerin esneklik konusunda zorlandıkları tespit edilmiştir. Kadınlar eşlerinin taleplerini karşılamakta daha yapıcı bir tutum sergilerken, erkekler eşlerinin taleplerini kabul etmekte ve değişmekte daha çok sıkıntı çekmektedirler. Kadınlar zihinsel fonksiyonları da göz önünde bulundurulduğunda, sorunlarını ve eşlerinden beklentilerini daha kolayca konuşabiliyorlar. En önemlisi de bu konularda tartışmak ve çözüm üretmek konusunda daha istekliler. Eşlerinin taleplerini dikkate alan ve bu konularda esneyebilen erkeklerin evlilikleri, diğerlerine oranla daha uzun soluklu ve mutlu olmaktadır.

Bakım Onarım Çalışmaları: Mutlu çiftler şiddetli tartışmalardan nasıl çıkacaklarını iyi biliyorlar. Tartışma kontrolden çıkmadan ya da çatışmaya dönüşmeden olumsuz durumu nasıl onaracaklarını görebiliyorlar. Çiftlerin tartışma sırasında yaptığı başarılı müdahalelerden bazıları şöyledir;

Espri yapmak,

Tartışma konusunu alakasız bir konu ile değiştirmek,

Yaşanılan durumun karşı tarafı ne kadar zorladığını anladığını söylemek,

Tartışmayı senin problemin sen çöz noktasından “bu bizim problemimiz” vb diyerek ortak bir noktaya çekmek,

Haklı olmaya çalışmak yerine mutlu olmayı seçmek ve bunu da iddia etmekten vazgeçerek yapmak,

Çok hararetli bir tartışma ise 20 dk gibi bir süre konuşmaya ara vermek ve sakinleşince tekrar bu konuda konuşmaya karar vermek.

Yatağa Öfkeli Girmek: Bugüne kadar çok yaygın olarak duyduğumuz düşünce yatağa öfkeli olarak gitmenin yanlış olduğudur. Gottman’ların araştırmasına göre özellikle geceleri duygusal çatışmalarda fizyolojik olarak insanların kalp atışlarının yüksek olduğunu ve iletişim kurabilmeleri için konsantre olamadıklarını göstermektedir. Kendi deneyimimden şunu söyleyebilirim ki; zaman zaman geceleri tartışmaya daha açık olduğumuzu ve akşam başlayan tartışmalarda daha zor sakinleştiğimizi gözlemliyorum. Şöyle siz de bir ilişkinize göz atarsanız sanırım benzer şeyleri göreceksiniz. Sakinleşene kadar tartışmaya devam etmek yerine ara verilmesinin çok daha yararlı olduğunu hem kendi deneyimime hem de araştırma bulgularına dayanarak söyleyebilirim. Çoğu zaman eğer hararet dinmiyorsa, illa yatağa küs ya da öfkeli girmeyeceğiz demek yerine, sabah tartışmaya daha sakin bir kafa ile devam etmekte fayda vardır.

İlişkideki 3 Temel Sistem

Çiftlerin mutlu bir evlilik sürdürebilmeleri için ilişkideki 3 temel sistemin güçlenmesinin önemi büyüktür. İlişkinin sağlığı için bu 3 alana odaklanılması çok önemlidir.

1-Arkadaşlık sisteminin güçlenmesi ilişkide yakınlığın, tutkunun ve iyi bir seks

hayatının temelini oluşturur. Çiftlerin birbirlerinin hayallerini, geçmişlerini ve değerlerini keşfetmeleri, en kötü ve çıkmaza girmiş sorunları ile ilgili diyalog kurma becerilerinin güçlenmesi yakınlık ve tutkunun artmasına katkı sağlar.

2-Çatışma Sisteminin güçlenmesi çiftlerin çözülebilir problemleri tanımlamaları ve

ele almalarını içerir. Çözülemeyen problemleri anlamaları ve yönetebilmelerine yardımcı olmak için bu alanın güçlendirilmesi çok önemlidir. Çiftlerin çatışmalarını yönetebilmeleri  için farklı stratejiler ve araçlarla donanmalarının mutluluklarına katkısı yadsınamaz.

3-Ortak anlam sistemi oluşturmak ilişkinin varoluşsal temelini temsil eder. Çiftlerin

birlikte bir yaşam kurmaları için ortak amaçlarını keşfetmelerine yardımcı olunması o ilişkinin varoluşunu derinden etkiler. Çiftlerin birbirinin yaşam hayallerine inanması ve onlarla gurur duyması önemlidir.

Mahşerin 4 Atlısı

Veeeee gelelim yazının başında belirttiğim Gottman çiftinin bir kahin gibi görünmesine katkı sağlayan tahmin becerilerinin kaynağına. Aslında kahin oldukları ve süpersonik insan üstü güçlerine sahip olduğu için değil tabiki de bu tahmin başarısı. Evlilikten tutun, çocuklarımızla, arkadaşlarımızla ve iş yerindeki tüm ilişkilerimizi zehirleyen iletişimdeki toksik dili iyi tanıdıkları için, ilişkilerin 6 sene içinde aynı şekilde devam etmesi durumunda biteceğini %91 başarı oranıyla biliyorlar.

Evlilikleri tüketen şey; yaşanan problemler ya da çatışmalar değil, yaşanan sorunlarla nasıl başa çıkıldığıdır.

John ve Julie Gottma’nın çift terapisinin oluşturucuları olarak hiç kavga etmedikleri, hiç tartışmadıkları gelmesin sakın aklınıza. Bilakis çok şiddetli kavgaları olduğunu her fırsatta dile getiriyorlar. Her evlilikte yaşanabilecek kavgaların, tartışmaların, bu tür anlaşmazlıkların evliliği yıkmadığını araştırmalarına dayanarak söylüyorlar. Eşlerin tartışmalar sırasında yaşadığı öfke, kızgınlık, kırgınlık gibi duygular aslında evliliği bitirici etmenler değiller. Evliliği uzun vadede asıl yıkan dikkat edilmesi gereken 4 gösterge var.  Gottman evlilikte bu birbirini tetikleyen 4 göstergeyi, tutumu gözlemliyorsa, o evliliğin boşanmaya gitmesinin çok daha yüksek olasılık olduğunu söylüyor. Peki, nedir bu 4 gösterge ya da tutum? Suçlama, savunma, duvar-örme ve hor görme/iğneleme.  Bu tutumlara “Mahşerin Dört Atlısı” demesinin sebebi ise, birinin olması durumunda, diğerlerinin de ortaya çıkmasına çanak tutması. Bunlar birbirini besliyor. Yani, eşiniz bir konuda sizi suçlamaya başlıyorsa, siz de kendinizi savunmaya geçmiş olarak bulabiliyorsunuz. Sürekli el ele kol kola geziyorlar.

Tartışmalar sırasında ya da sonrasında bu tutumları takınan çiftlerin boşanma oranının diğer çiftlere nazaran çok daha fazla olduğunu görülmüştür. Çiftler, eğer bu özelliklerini değiştirebilirse tartışmalar yıkıcı olmak yerine yapıcı olabilir ve ilişkiyi eskisine göre daha da güçlendirebilir.

Eleştiri

Eleştiri, kişilerin davranışlarına değil özlerine ya da varoluşlarına yapılan yargılama ya da suçlamaları içerir. Karşımızdakinde sen yanlışsın diyerek hata bulma ve yargılama davranışıdır. Bilinenin aksine partnerimize iyilik yapmak adına söylediğimiz birçok şey de eleştiri kategorisine girer. ‘Sen zaten ne anlarsın; senin aklın başka yerde, istediğim gibi yapsan şaşardım zaten’ gibi yargıları içeren sözlerin her biri eleştiri kategorisine girer. Bu tür eleştirilerle karşı karşıya kalan kişiler kendilerinde bir sorun olduğunu düşünüyor, kendilerini yetersiz ve işe yaramaz olarak algılıyorlar. İlişkiden ilk fırsatta çıkmanın kendilerini kurtarmanın yollarını arıyorlar. İlişkide takdir ihtiyaçları karşılanmıyor ve yalnızlaşıyor.

Savunma

Ayrılığı getiren bir diğer tutum da çiftlerin karşı tarafı anlamaya çalışmadan, sürekli savunmaya geçmeleridir. Eşlerin çoğunun herhangi bir eleştiri aldığı anda hemen savunmaya geçmesi çok şaşırtıcı değildir. Bu davranışı anlamak mümkün olsa da bu tutumun istenen sonucu pek doğurmadığını hepimiz kendi deneyimlerimizden de biliyoruz. Saldırıya geçen eş, pes etmez ya da özür dilemez. Bunun nedeni, kendini savunmanın bir çeşit karşı tarafı suçlama olmasıdır. Söylenen asıl şey “sorun bende değil, sende”dir. Bu davranış da direk saldırmak yerine başka yolla eşini suçlama biçimi şeklinde karşımıza çıkar. Örneğin; “ Yaşadığımız şey, senin bu davranışından kaynaklanıyor ya da sen böyle yaptığın için ben böyle davranıyorum” gibi bir anlama geliyor. Dolayısıyla çözüm bulunmuyor. Her davranışa bahane bulmak, kendi davranışlarını sürekli rasyonelleştirmek, karşı taraf fikrini söylediğinde “ama sen de bunu yapıyorsun” deyip okları geri çevirmek, karşı tarafı dinlemeden kendi fikrini söylemek savunma davranışları arasında yer alır. Sürekli kendini savunma hali ilişkide sorumluluktan kaçma durumuna işaret eder. Savunmaya geçerek eşinize bu ‘benim değil’ ‘senin problemin’ demiş oluyorsunuz. Çiftlerden biri kendini savundukça açıklamalar yaptıkça saldırıya geçen eş daha da anlaşılmamış hisseder ve “ah evet şimdi anlıyorum” demez. Mazereti duymazlıktan gelir, karşıdakinin söylediği şeyi dikkate bile almaz. Savunmacılık çatışmaları tırmandırır, zehirli olmasının altında da bu özelliği yatar.

Aşağılama

Aşağılama; diğer bir değişle hor görme ilişkilerin tümünde en olumsuz duygu yaratan ve yıkıcı olan tutumdur. Aşağılamada yıkıcı olan asıl şey; karşımızdakine verdiğimiz, sen sadece ilişkimizde değil, sen tek başına ve ‘insan’ olarak da kötüsün, değersizsin mesajıdır. Çiftler ayrılsa bile, kişinin özgüvenine ve öz saygısında ciddi bir yıpranma olasıdır. İsim takmak, sıfat yakıştırmak, göz devirmek, dudak bükmek, alay etmek ve kara mizah aşağılamanın en yaygın görülme şeklidir. Dört atlının en kötüsüdür. Küçümseme ve tiksinmeyi ima ettiği için ilişkiyi zehirler. Eşle konuşurken onu aşağılayıcı sözler kullanmak ilişkiyi temelden sarsar. Uzun vadede yapana da maruz kalana da fizyolojik olarak zarar verip bağışıklık sistemini bozarak çeşitli hastalıklara yol açabilir. Aşağılanmanın çok olduğu evlerde hastalık oranı da yüksektir. İlişkide aşağılama varsa, ilişkiyi kurtarmak neredeyse imkansız hale gelmektedir.

Duvar Örme

Duvar örme, tehlikeli gibi görünmese de, ilişkilere çok zarar veren sıkça gördüğümüz tutumlardandır. Eleştiri, küçümseme ve kendini savunma içeren tartışmaların olduğu ilişkilerde, en sonunda eşlerden biri iletişimi keser. Kadınlar da erkekler de duvar örebilir ancak duvar örme erkeklerde daha yaygındır. Çiftler araya bir duvar ördüklerinde, partnerlerinden uzaklaşarak, sadece kavgadan değil, evlilikten de kaçar. Duvar örme, diğer üç atlıya göre ilişkinin daha sonraki aşamasında gelir. Gerçek durum öyle olmasa da kişiler artık şikayetlerini söylemenin diğerini etkilemediğini düşünmeye başlarlar. Aslında insanların genellikle çok yoğun duygularla dolup taşmamak için duvar ördükleri gözlemlenmiştir. Eşlerden biri endişesini dile getirdiği zaman, partneri duvar örüyorsa, endişesi tamamen yok sayılıyor gibi hissedebilir. Eşi duvar örmek yerine konuyu değiştirmeye çalışıyorsa da öfkelenir. Sessiz kalarak kendini kapatan eş karşı tarafa duygusal ve fiziksel olarak ‘sen yoksun’ ya da ‘sen değersizsin’ mesajı vermektedir. Tartışmalarda çoğu zaman endişesini paylaşan eşin ‘konuşsana bir tepki ver! Delireceğim sen böyle sessiz kaldıkça hiç mi diyecek bir şeyin yok, bu sessizliğin beni öldürüyor.’ dediğini duyarsınız. Peki, her şey güzel başlayıp güllük gülistanlık giderken ne oluyor, nasıl oluyor da ilişkiler mahşer yeri kıvamını alıyor? Bunun cevabını önümüzdeki haftaya saklıyorum. Niye diye sorarsanız, mahşerin dört atlısı çalışması hem kurumsal  hem de halka açık eğitimlerde derinlemesine uygulattığım ve saatler süren detaylı bir çalışmadır. Her türlü ilişkiyi güçlendiren en kuvvetli araçlardan biridir. İletişim kurarken ve var olan çatışmaları çözerken “Mahşerin 4 Atlısı” yerine kullanabileceğiniz çeşitli panzehirler elbette mevcut. Bu dört atlıyı ilişkilerinde koşturan çiftlerin evlilikten aldıkları doyumun oldukça az, boşanma oranlarının bir hayli yüksek olduğunu söylemekte fayda görüyorum.

İç görü kazanmanıza destek olmak adına bu ilişkiyi zehirleyen 4 tutuma karşı panzehirleri düşünmenizi ve hatta önümüzdeki haftaya kadar benimle paylaşmanızı istiyorum sizden. Beraberce bu zehirli tutumlara panzehirleri oluşturmuş oluruz. Bir elin nesi var çok elin çok güzel panzehirleri var. J Haydi sıvayın kolları ve ilişkileri mahşer yerine çevirmemek elinizde.

emelhoca@yenibirlikgazetesi.com

 

 

Referanslar

Gottman, J.& Siver, N.(1999).The Seven Principles for Making Marriage Work: A Practical Guide from the Country’s Foremost Relationship Expert.