​YANMALI BİRAZ İNSAN

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
Yerlerin, göklerin, uçsuz bucaksız evrenin, bütün varların ve yokların yaratıcısı ve sahibi olduğuna inandığımız Allah, neden insanın oruç tutmasını ister?

Yerlerin, göklerin, uçsuz bucaksız evrenin, bütün varların ve yokların yaratıcısı ve sahibi olduğuna inandığımız Allah, neden insanın oruç tutmasını ister? O’nun ihtiyacı olmadığına göre acaba hangi ihtiyaçlarımız bunu gerektiriyor?

Ramazanın başlamasıyla medyada işin magazin yönü, özü gölgede bırakacak düzeyde öne çıkıyor. Tabii ki bir ibadet olarak orucun sağlıklı tutulması için gereken maddi şartlar bilinmelidir. Ancak asıl mesele, oruç tutma davranışının, insanın beden, zihin ve ruh dünyasındaki ihtiyaçlarının giderilmesine odaklanmaktır. Zira dini kural ve ibadetlerin, insan ve toplumun ihtiyaçlarından kaynaklandığı bilinmektedir. 

İnanmak psikolojik bir ihtiyaçtır. Bunun içindir ki insan yeryüzünde görüldüğünden bu yana çeşitli dinler ve inanç sistemleri var olagelmiştir. Tek Yaratıcıya ve bir kutsal kitaba dayanan dinlerin hepsinde farklı biçimlerde de olsa oruç tutmak vardır. Dolayısıyla inanç sistemleri orucu, insanı disipline eden bir uygulama olarak görmüşlerdir. 

Gerçekten de belirli bir süre ile yeme içme ve benzeri içgüdüsel ihtiyaçlarımızı kendi irademizle durdurmamızın, düşündüğümüzden çok daha fazla yararları vardır. Her şeyden önce bir yıl boyunca yorulan beden, adeta bir dinlenme ve bakım dönemine girer. Haz ve hız çağının bozduğu beslenme alışkanlığımız düzene girer. Düzenli namaz ve özellikle teravih namazları ile çağın hastalığı olan hareketsizlik sorunumuza el atmış oluruz. 

Hiç kuşku yoktur ki orucun asıl faydası, birey ve toplumun ruh sağlığı alanındadır. Zira bugünün insanı, hiçbir çağda görülmemiş bir ruh bunalımı yaşamaktadır. Dolayısıyla insani değerlerin giderek aşındığı, benlik girdabına girenlerin hızla çoğaldığı, savaşların, vahşetlerin, açlığın kol gezdiği, maddi değerlerin ruh değerlerini ezdiği ve nihayet tüm bunların kaynağı olan vicdan zayıflaması ve insani krizin yaşandığı günümüzde orucun, bireyin ve toplumun psikolojisi üzerindeki iyileştirici etkilerine her zamandakinden daha büyük ihtiyaç vardır. 

Zira günümüz insanı giderek yalnızdır, gariptir, mutsuzdur, bir anlam arayışı içindedir. İlahi networkün içinde yabancılaşmış, kendisi ve çevresiyle iletişimi daralmış, temel yaşam becerileri azalmış, aşırıya varan aidiyet davranışları ile koyu taraf haline gelmiş, asıl aktörü olduğu bu dünyanın seyircisi olmuştur. Adı sosyal olan medyada kişisel resimleriyle kendini ifade ettikçe gerçeklikten kopmuş, başkalarını anlamayan, ötekileşen ve sanal hayatın seyreden ve dikizleyen toplumunun bir üyesi olmuştur. 

Bütün bunların özünde insanın, yeryüzünde bulunma nedenine verdiği cevaptan uzaklaşmasının ve vicdanının zayıflamasının önemli bir yeri vardır. Evet, aslında geçici bir sahne olan yeryüzü, o kadar cazip hale geliyor ya da getiriliyor ki bu sahnede asıl bulunma nedenimizden uzaklaşıyoruz hızla. Zira bizi muhatap alan, gönlümüzde taht kurmuş ve şah damarımızdan daha yakınımız olan yüce Yaratıcı ile iletişimimiz daralmıştır. 

İşte bir dini ibadet olarak oruç; kendi gerçeğimizi yakalamamıza, bir maden olarak kendimizi işlememize, var oluş amacımızla yeniden buluşmamıza neden olmalıdır. Yeme içmeyi durdurarak en büyük sorunumuz olan kendimizi yönetmeyi, teravihlerde hiç tanımadığımız insanlarla omuz omuza aynı amaca yönelerek sosyalleşmeyi, iftar sofralarını paylaşarak empatiyi, sadaka vererek sosyal paylaşımı, sahura kalkarak ailede bir ve bütün olmayı, okuyarak daha fazla tefekkürü ve akletmeyi sağlayabiliriz. Böylece bireyin kendisi ile başa çıkması, toplumla uyumu ve sonsuzluk âlemindeki sonlu varlığı ile yeniden buluşması için güzel bir fırsattır oruç. Bunun için oruca, insan olma kalitemizi ve vicdanımızı geliştirme süreci olarak bakmak ve değerlendirmek gerekir. Dolayısıyla midemize tutturduğumuz orucu; dilimize, kulaklarımıza, ellerimize, gözlerimize kısacası bir bütün olarak insani duruşumuza tutturmamız önemlidir. Unutulmamalıdır ki trafikte başkasının hakkına girmek, iş yerinde mesaiden çalmak, çalışana zülüm yapmak, anne babaya yahut çocuklara kötü davranmak, kamunun malına zarar vermek, çevreyi kirletmek, dedikodu yapmak… Kaynağını zayıflayan vicdandan alan tüm bu davranışlar, orucu bozan maddi nedenler kadar önemlidir.

Sonuç olarak kelime anlamı yanmak olan ramazanda tutulan oruçla insan yanmalı biraz ve pişmeli ve olmalı.