Vakıf Katılım web

​VERSAİLLES'DA BİR ÇAR

Ömer EROĞAN 31 May 2017

Ömer EROĞAN
Tüm Yazıları
Rus Çarı I. Petro'nun 1717'deki Paris ziyaretinin 300. Yıldönümü etkinlikleri önceki gün Paris – Versailles Şatosu'nda başladı.

Rus Çarı I. Petro’nun 1717’deki Paris ziyaretinin 300. Yıldönümü etkinlikleri önceki gün Paris – Versailles Şatosu’nda başladı. 

Dünyamızda etki oluşturma kabiliyetini bugün de sürdüren Rusya’nın Moskova Knezliği’nden büyük İmparatorluğa dönüşebilmesinin temellerini atan, kendi milleti ve diğer bazıları tarafından ‘büyük’ olarak sıfatlandırılmış olan Çar’a biz neden ‘deli’ lakabını uygun görmüşüzdür? Bilhassa Rumeli’deki tarihi kültürümüzde ‘deli’ sıfatının cesur ve yiğit anlamında kullanıldığını, askeri sınıf olarak da Deli Ocağı’nın varlığını ve hatta Devlet i Ali Osmani’nin bazı yöneticilerinin dahi bu sıfatla anıldığını biliyoruz.. Büyük tarihçimiz Ahmet Cevdet Paşa’nın I. Petro anlatımı da buna uymaktadır. Yoksa döneminde önemsenmediğinden mi, bu sıfat uygun görülmüştür?                                                  

Neticede, 2016 yılı Ekim ayında Hollande’ın bilhassa Suriye politikaları ve Rusya’nın BM Güvenlik Konseyindeki vetosu ile ilgili açıklamalarına reaksiyon olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Paris’te açılması planlanmış olan bir Rus Ortodoks Kilisesi ile ilgili davete katılmaktan vaz geçerek ziyaretini iptal etmişti.

Bu kez ilişkilerinin 300. Yıl etkinlikleri vesilesiyle Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı Sayın Emmanuel Macron tarafından Versailles Şatosu’nda ağırlandı. Büyük Napolyon savaşları ve Kırım savaşı haricinde iki ülke arasında çok büyük çatışmalar yaşanmamış, hep bir ilişkiler zinciri muhafaza edilebilmiş, hatta soğuk savaş ve Hindi Çin savaşı sırasında Fransa Rusya ile ilişkisini sürdürebilmiştir. Seçim konuşmaları esnasında ülkesinin dış politika mevzularında ki taviz vermeden dialog ve iki taraflı görüşmeleri tercih edeceğini beyan etmiş olan Macron’un süratle bu tercihini uygulamaya başladığı görülmektedir. İkili görüşmelerin oldukça da sert geçtiği iki liderin açıklamalarından anlaşılmaktadır. Geçen hafta Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk’ın Ukrayna politikalarından dolayı Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımların devam ettirilmesi çağrısı sonucu Rusya kendisine uygulanan  yaptırım politikalarının bir sonuç getirmeyeceğini tekrar ederken, Fransa Minsk sürecinin çalıştırılması çağrısını yapmış ve açıklamalar bu minvalde devam etmişti. Asıl dikkat çekici nokta Fransa Başkanının Suriye hususundaki açıklamaları esnasında tekrar kimyasal silahların kullanımı halinde sert tepki verileceğini belirtmesini takiben Suriye’nin bütünlüğü korunarak gerçekleştirilecek yeni rejim çalışmalarına (daha önce karşı olunan) Esed rejiminin de katılabileceği hususunun satır arasında belirtilmiş olması ve Astana görüşmelerinin yapıcı yönünün devamı ile ilgili istemidir. Bu görüşmelerden çıkan sonuç Fransa’nın bundan böyle bizleri de çok yakından ilgilendiren konularda daha enerjik, sonuca yönelik politikaları uygulayabileceği ihtimalidir.

Bundan böylede Bizleri çok yakından ilgilendirecek önemli konular: Kültürel Birlik sınırlarımıza dahil işgal edilmiş Kırım’ın geleceği, I. Petro’dan itibaren yayılmacı politikalar uygulayan Rusya’nın Ukrayna’da durdurulması, Suriye’de iç barışın sağlanarak yeni demokratik rejimin kurulması gibi sıralanabilir. Bu arada eski Rusya etki alanında bulunan Balkanlar’da hemen her ülkede Rusya yanlısı bir siyasi partinin faaliyet gösterdiği ve Rusya’nın bu devletler siyasetine ilgisi ve etkisi hususlarının da dikkatle takip edileceğini düşünüyoruz. Sonuçta Devlet-i Ali’nin büyük mülk ve insan kaybına, sosyolojisinin değişmesine, kurumlarının yıpranmasına yol açmış olan Rusya rekabeti sonrası yukarıda kısaca değindiğimiz önemli güncel çelişki noktalarına rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti yönetiminin Rusya ile ilişkilerini stratejik ortaklık konumuna taşıyabilmiş olması sorunların lehimize çözümlenmesi açısından da son derece önemli bir muvaffakiyet olduğu hususuna inanıyoruz.