​'VELİKANLI'CA SÜRMEK!

Sezai ŞENGÖNÜL
Tüm Yazıları
Geçtiğimiz hafta Kadıköy'de bir dolmuşa bindim, Kartal'a doğru yol alıyoruz…

Geçtiğimiz hafta Kadıköy’de bir dolmuşa bindim, Kartal’a doğru yol alıyoruz…

Yanımda hafif sakallı biri oturuyor, sade giyimli, en fazla 30 yaşlarında bir erkek. Elinde küçük bir not defteri (ama sote de) arada bir şeyler not alıyor ve sürekli dolmuş şoförünü kesiyor. Bariz bir şekilde kafasını sürekli ileri uzatmasından, şoförü izlediğini anladım. Birazda garipsedim, ne iştir diye. Hatta bir ara kendi cep telefonuyla, şoförün cep telefonuyla konuştuğu esnada çaktırmadan o anları çektiğine de şahit oldum. Öyle ki, arada, arkadan para uzatanların paralarını şoföre doğru uzattığı anlarda dahi gene gözü şoförün üzerinde idi. Hissen, “kesin bu işte bir iş var, hadi hayırlısı bakalım” diye, içimden geçse de, bu adamın ne yaptığı konusunda kesin bir algım yoktu. Duraklar, inenler binenler…

Kartal’a doğru yaklaştığımızda yani yaklaşık 20 dakika kadar sonra, benden diğer tarafa geçmek üzere müsaade istedi ve şoförün yanına gitti. Polis kimliğini gösterdi, seslice de belirtti. Ardından biraz ilerideki resmi trafik ekiplerini işaret ederek, aracı oraya çekmesini rica etti. Ben ve araç içinde kalan üç-beş yolcu da “ne oluyor yahu” dedik. Kapı açıldı, kendi de bizim aracın şoförü de işaret edilen yerde indi. Sakin bir yerde araç durduğu için, diğer yolcularla birlikte biz de kafaları uzattık, olanı biteni izliyoruz. Resmi polisler, benim yanımdan inen şahıs ve şoför konuşuyorlar. Gördüğümüz kadarıyla da şoförün beti benzi attı biraz. 2-3 dakika kadar konuştular. Meğerse şoförün trafik ihlallerine dair notlarını orada kendisine söylemiş o sivil trafik polisi. Sonra resmi polisler (trafik ekipleri) bir makbuz kesip şoförün eline tutuşturdular. Hasıla yanımızdaki hafiye tipli vatandaş bir sivil trafik polisiymiş!

Ardından şoför homurdana homurdana dolmuşa bindi. Gaza biraz daha hızlı bastı! Yola devam ettik. Vallahi ne yalan söyleyeyim, bu haline sevindim. Ben bile kimi zaman çok muzdarip olmuşumdur geçmişte, dolmuş içindeki şoförün nahoş bazı davranışlarından. Gerçi şimdi o kadar değil. Güzel bir uygulama imiş bu yahu, güzel. Hem arabada olan yolcuların kendilerini daha güvende hissetmeleri de söz konusu burada. Darısı, mümkünse her güne, her dolmuşa. Sonra bu bilinç oturunca uygulama kalkar zaten.

Neyse efendim, akşam eve dönünce “bu iş ne işmiş, hele bir bakınayım” diyerek, biraz araştırma yaptım. Bir iki telefon trafiği… Akabinde öğrenmiş oldum ki; bu uygulama; Türkiye’de sadece İstanbul İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı, Trafik Denetleme Şubesinin, sivil trafik ekipleri aracılığıyla, yılbaşından bu yana İstanbul’daki ticari dolmuş, ticari taksi ve özel belediye otobüslerine dönük yaptırılan bir denetim şekliymiş. Şehirlerarası otobüsler için bu tür uygulama Türkiye genelinde daha önceden beri yürürlükteymiş zaten. İstanbul için şık olmuş bu iş, çok gerekliydi. Kim yapmışsa, emeği varsa tebrik ediyorum…

Bu arada trafikten bahis açılmışken İstanbul trafiğinde çok dikkatimi çeken diğer bir hususa daha değineyim. Son 4-5 yıldır yollarda, kaldırımlarda motosikleti çok görüyoruz ve açıkçası tedirginlik yaşıyoruz. Ters yön, düz yön dinlemeden, ara sokaklardan kaldırım üstlerinden, yanınızdan, yönünüzden kimi zaman ansızın çıkan bu küçük motosikletler insanın yüreğini ağzına getiriyor. Bir yerde yol kenarında aracınızdan kapıyı açıp aniden iniyorsunuz, birden arkadan, yandan, bir yerlerden bu motorların “…ınnnnn” sesiyle yüreğiniz ağzınıza geliveriyor. Onlarla burun buruna geliyorsunuz. Bu konuda da umarım İstanbul Polisi, ticari araçlar için yaptığı, yukarıda da bahsettiğim ve halkın da hoşuna gidecek, huzur verecek caydırıcı, bilinç artırıcı o tür denetimlerini motosiklet sürücüleri için de yaygınlaştırır. Anti parantez bu motosikletleri kullanan kişilerin bilinç düzeyini artıracak çalışmalar da çok ehemmiyetli. İşin bilinçlendirme ayağında; kesinlikle sivil toplum kuruluşları, medya, kimi kamu kurum ve kuruluşları, kimi dernekler, özelde de aile bireylerinin katkısı alınmalıdır. Yoksa bu işler tek başına; polis veya kanun marifetiyle çözülecek işler de değil, bunu da göz ardı etmemek lazım. Bir de bu küçük taşıtları kullananlar için yaş denetimi eminim yapılıyordur fakat daha sıkı yapılması gerekiyor sanki. Neden bunu diyorum, çünkü bu küçük ve kullanımı kolay olan taşıtı kullanmak biraz da kolay olduğundan olsa gerek, sürücülerinden kimilerinin yaşlarının çok küçük olduğuna, sağda solda gezinirken istisnai de olsa denk geliyorum!

Hani “delikanlı” derler ya; motosiklet sürücü profil biraz fazlaca öyle gibi. Motoru kullanan o genç profilin, motosikleti kullanış tarzına baktığınızda bu sözcüğün içeriğini doldurur mahiyette davranış sergilediklerini de sıkça görüyoruz. Gece yarısı gaza basmalar, motosikletin canını çıkartırcasına caddelerde bağırtmalar, yeşil ışık yandığında ansızın gaza basarak o esnada yolda karşıya geçmekte olan veya orada bulunan, yaşlı, hasta, çocuklu veya hamile kadınların yüreğini ağzına getirircesine yapılan nahoş hareketler bunun en bariz örneklerinden bazıları. Onun için diyorum; bu taşıtı kullananların bir kısmının damarlarında, kan hakikaten “delice” dolaşıyor!. Delice de gaza basıyorlar! Sonra çok feci kazalar, sakatlanmalar, ölümler, sonra aile trajedileri, üzüntüler. Demek ki makbul olanı bu değil. Ya ne derseniz? Ben de, o taşıtı artık biraz olsun ‘velikanlı’ca sürmek derim. Bir delikanlıya yakışan da bu olsa gerek.

***

16-18 Kasım 2017 tarihleri arasında Ankara’da 8.si düzenlenen, aşağı yukarı 20 ülkenin de katılacağı, ülkemizin trafik problemlerinin ve çözümünün de masaya yatırılacağı Uluslararası “Karayolu Trafik Güvenliği Sempozyum ve Sergisi” var. Umuyorum ki bu sempozyumda, ülkemizin trafik sorunları, çözümleri, bilincine dair bazı konuları katılımcılar gündeme getirecek, ardından tespit edilen bu sorunların çözümü noktasında ilgili merciiler de gerekli adımları hızlıca atacaklar. Bu sayede bir nebze olsun günümüz itibarı ile terörün en büyüğü haline gelen “Trafik terörü” de inanıyorum ki (İnşaAllah) artık milletimizin canını yakanlar listesinin en üst sıralarında yer alan hükümranlığını yavaş yavaş yitirecek! Herkesin ama özellikle de öğrencilerin, gençlerin ve çocukların bu sergi ve sempozyuma gelmeleri ehemmiyetli. Gelen öğrenciler, çocuklar için kimi sürprizler de hazırlanmış bildiğim kadarıyla! Bir, iki büyük spor kulübü de, aynı zamanda sosyal bir yönü de olan bu büyük etkinliğe gelerek katkı sağlamayı düşünüyormuş. Hayli ilginç, renkli, geçecek bir sempozyum ve sergi gibi…

İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, MEB, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığının yanı sıra bazı önemli kurum ve kuruluşların ev sahipliğinde ve ‘Ekspo Türk’ tarafından Ankara Congresium da gerçekleşecek olan bu sempozyum ve sergi ücretsiz. Herkese de açık. Sayın Başbakan ve en az iki katılımcı bakanın açılışını yapması beklenen sempozyum ve serginin konuşmacılarından bazıları; Avni Özgürel, Oğuz Haksever, Hasan Öymez, Dr. Maria Seguı Gomez, Dr. Ömer Kaygısız.  

Sağlıcakla kalın…