UNUTULDUK MU NE! (1)

Fehmi KETENCİ 14 Şub 2021

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Son haftalarda sayısı giderek artmaya başlayan "Mutand virüs"; özellikle de birinci faz aşılarla birlikte çokça konuşulmaya başladı.

      Hafta sonunda “sokağa çıkma kısıtlaması” yasağının devam ettiği bir cumartesi gününe daha başladık. Dün gece, yani cuma gecesi, saat 21.00’de başlayıp pazartesi sabah 06’ya kadar devam edecek olan bu yasakların ne zamana kadar süreceği, şu an itibarı ile pek belli değil. Ancak, salgının, özellikle son haftalarda mutasyona uğramış haliyle gündeme yerleşmiş olması, iyice adından söz edilmeye başlanması, mutasyona uğrayarak “Mutant virus” adıyla yayılma eğiliminde olması, bu kısıtlamalara devam edileceğini gösteriyor.

      Son haftalarda sayısı giderek artmaya başlayan “Mutand virüs”; özellikle de birinci faz aşılarla birlikte çokça konuşulmaya başladı. Konuşulanlara yansıyan endişede ise; yaklaşık 3-4 bin rakamlarına ulaşan birinci faz aşılar üzerinde ne denli olumsuz etki bırakacağıdır. Bu konuda pek net bilgiler yok ama, araştırma ve incelemelerin devam ettiği sürekli söyleniyor.

      Bu arada, ülkemizde var olan aşılarla aşılama işlemleri yavaş da olsa devam ediyor. Planlanmış bazı gruplarda ikinci faz aşılar yapılmaya başlandığı haberleri var. Devam eden 75 yaş gruplarında aşılama işlemlerinin yanı sıra, 65 yaş üstüler ve eşlerinin aşılanmalarına dünden itibaren başlandı.

      Uzmanlara göre; toplumsal bağışıklığın sağlanabilmesi için aşılama rakamlarının nüfusun en az yüzde altmışına ulaşmış olması gerekiyor. Ancak, bunun ne zaman olabileceği konusunda hala net bir açıklama yapılamadı. Şu an elimizde olan Çin menşeli aşı sayısının 13-14 milyon doz dolaylarında olduğunu, yakında yenilerinin geleceğini, yapılan açıklamalardan anlayabiliyoruz.

      Bir gerçek var ki; aşılama işleminde biraz yavaş gittiğimizi söylemeliyiz. Bunun biraz daha hızlandırılması gerekiyor. Toplumsal bağışıklık oranına ulaşabilmemizin çok uzağındayız. Uzmanlara göre, belirtilen o oranlara ulaşamadıktan sonra yapılan aşıların bulaşın durudurulabilmesi konusunda çok da başarılı olamayacağımızın, enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının en çok üzerinde durdukları çekincelerindendir.

      İlk iş olarak, aşılama işlemini daha da hızlandırabilmeliyiz. En azından birinci doz işlemlerinin sonlanması ve ikinci doz aşılara başlanması bu konuda alınabilecek en etkin önlemlerdendir. Aşılar sonrasında “Antikor” oluşabilmesi için ikinci doz aşı uygulamasının üzerinden en az 15 gün geçmiş olması gerekiyor.

      Şu anda, yaş gruplarında birinci ve ikinci doz aşılarda neredeyiz, bu konuda çok net bilgimiz yok.

      Ben kendimden söz edeyim. 75 yaşıma yeni girdim. Birinci doz aşımı 15 gün önce oldum. Bildiğim, 28 gün sonra ikinci doz aşımı olacağım. Yine bildiğim kadarıyla, ikinci doz aşıyı olduktan sonra, vücudumda virüse karşı bağışıklık, antikor oluşmaya başlaması için iki haftalık bir süre gerekiyormuş. Ve tabii ki, yapılan aşıların koruyuculuk oranlarının ne kadar etkili olacağı konusunda da çok net veriler yok gibi.

      Kısacası; aşılarımızı olacağız ama, daha uzunca bir süre salgınla mücedele için almamız gereken; klasik, maske-mesafe-temizlik önlemleri konusunu da asla ihmal etmemeliyiz. Aşıya güvenip açılıp, saçılmamalı, toplu alanlarda uzun süre kalmamalı ve ev ziyeretlerini bir süre daha ertelemeliyiz. Asıl en etkin korunma önlemimiz bu olmalı.

      Bu konuda çok yazdım. Ama pek de önemsendiğini söyleyemem. Unutulduk gitti. Artık hiç sözümüz edilmiyor bile. Neden söz ettiğimi anlamışınızdır. Hala, hafta arası saat 10.00-13.00 arasında sokağa çıkmamıza izin verilen, o saatlerin dışında ev hapsine mahkum edilen biz 65 yaş üstüler ve bizlerle birlikte 20 yaş altıların durumu ne olacak. Kimsenin umurunda bile değiliz. Bacaklarımızda güç kalmadı. Dizlerimiz, adalelerimiz bizi taşımıyor. Moralimiz “sıfır” diyemeyeceğim, uzun süredir var mı, yok mu, bilemiyoruz. Evlerimizin yakınlarında dön dön dolaşarak yaşadığımızı, varlığımızı fark etmeye çalışıyoruz. Aslında adam yerine koyulmadığımızı anlıyoruz da onu bu kadar da yüzümüze vurmasanız.

      Aslında biz 65 yaş üstüler öldük de, ağlayanımız yok..