UMUT!

Faruk AKTAŞ 07 Haz 2019

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Seçim İstanbul ile sınırlı olmasına karşın tartışmalar genel seçim havasında geçiyor.

Bayram, seçim gerilimini dindirmeye yetmedi.

Partiler, bayram mesajlarını seçim üzerinden verirken halkın bayram sohbetlerinin ana gündem maddesi de aynı konu.

Seçim İstanbul ile sınırlı olmasına karşın tartışmalar genel seçim havasında geçiyor.

Tartışmalarda projelerin esamesi yok. Hatta AK Parti mi, CHP mi diye bir tartışma da ortada yok.

Bütün tartışmalar AK Parti ve AK Parti karşıtlığı üzerinden gidiyor.

İmamoğlu CHP’yi değil, AK Parti karşıtlığını temsil ediyor adeta.

CHP’liler açısından İmamoğlu, AK Parti’yi yenilgiye uğratmak için bir umut, bir sembole dönüştürülürken, AK Parti’ye kızgın ve kırgın olanlar açısından ise partiyi cezalandırmanın bir yolu olarak görülüyor.

Burada dikkat çeken kırgın ve kızgınların, CHP’lilerden çok daha hararetli olması.

İrdelendiğinde, bu kesimlerin özellikle son 3-4 yıldan bu yana AK Parti ile aralarının soğumaya başladığı, sonradan da bunun öfkeye dönüştüğü görülüyor.

Bu konuda en dikkat çekici unsur, bu süre zarfında parti yönetiminin bu kesimlerle doğrudan temasının yok denecek kadar azalmış olması.

Bu kesimler, partileriyle temasları azaldıkça AK Parti’den, önce soğumaya ardından uzaklaşmaya başlamış.

Bu kesimler arasında FETÖ ile mücadele sürecinde mağdur edildiklerini düşünen geniş bir kitle yer alıyor.

Bu kesimde, vaktiyle bu yapıyla üst düzey temasları bulunan çok sayıda kişi hâlâ etkin konumlarını devam ettiriyor olmasına karşın, yine vaktiyle çocuğunu onların okuluna gönderdiği veya bankalarına para yatırdığı için binlerce kişinin haksız yere soruşturmalara tabi tutulduğu, işinden edildiği veya cezaevine atıldığı algısı var.

AK Parti’ye kızgın ve kırgın olan Kürt seçmenin bir kısmında da MHP ile ittifaka tepki söz konusu. Hatta bu kesimde AK Parti’nin MHP’leşmeye başladığı görüşü hâkim.

Bütün bunlara ekonomik daralmanın yol açtığı sıkıntılar eklenince, bu kesimler aslında CHP’yi bir alternatif olarak görmemelerine karşın her biri hararetli birer İmamoğlu savunucusu kesilmiş durumda.

Erdoğan da aynı yönde tespitler yapmış olmalı ki AK Parti, öncelikle halkla doğrudan temas için, deyim yerindeyse bir seferberlik başlatmış görünüyor.

3-4 yıldan bu yana çalınmayan kapılar çalınmaya, tutulmayan eller tutulmaya çalışılıyor.

Erdoğan’ın Kadir Gecesi dile getirdiği ceza indirimi meselesinin, FETÖ ile mücadele sırasında bir şekilde mağdur edilmişler açısından bir af umudu yaratmasının da aynı tespit doğrultusunda atılan bir adım olduğunu düşünüyorum.

Erdoğan’ın, 31 Mart sonrası “Türkiye ittifakı”, “kızgın demirin soğutulması”, “82 milyonun kucaklaşması” yönündeki çıkışlarını da MHP’leşmekten uzaklaşıp AK Parti’nin özüne dönme çabası olarak okumak gerek.

Erdoğan’ın tüm bu çabalarının ve çıkışlarının AK Parti’ye kızgın ve kırgın olan kitlenin bir kısmı üzerinde olumlu bir etki yarattığını görmek mümkün.

Ancak bunların, bu kesimlerin oylarını ne ölçüde nasıl etkilediğini görmek için 23 Haziran akşamını beklemek gerekecek.

Kanımca, 23 Haziran’da sonuç ne olursa olsun, AK Parti 24 Haziran sabahından itibaren son 3-4 yılın muhasebesini güçlü şekilde yapmalı ve “Türkiye ittifakı”, “kızgın demirin soğutulması”, “82 milyonun kucaklaşması” kavramlarını daha fazla ete kemiğe büründürmeli.

AK Parti’nin tüm topluma yeniden güçlü bir umut vermesi, içi boş, sahte “umut”ların peşine düşülmesinin de önünü tıkayacaktır.